Seçimlerin ardından OHAL'in kaldırılmasıyla 4+4+4 olarak belirlenen gözaltı sürelerinin 1980 darbesinden günümüze kadar değişiklik gösterdiği görülüyor. 1980 darbesi ile yükselen gözaltı süreleri AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılına kadar düşerken; 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ile ise gözaltı sürelerinde bir artış gözlemlenmiştir. İnsan hakları savunucusu ve müzisyen Şanar Yurdatapan, "Gözaltı sürelerinin uzaması verilmek istenen gözdağı ile orantılı" derken; avukat Eren Keskin ise, "AKP’nin, 'Derin Devlet' ile yaptığı ittifak sonucunda, 12 Eylül benzeri bir sürece geri döndük" diye konuştu.
Haber: #dokuz8/Eda Narin (@edaanarin) [mks_dropcap style="letter" size="52" bg_color="#ffffff" txt_color="#000000"]M[/mks_dropcap]illetvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında OHAL'in kaldırılması ve 'Terörle Mücadele Yasası' Meclis'ten geçmesi ile, OHAL'in kalıcılaştırıldı. 'Terörle Mücadele Yasası' kapsamında gözaltı süreleri 4+4+4 olarak belirlendi. 11 Eylül 1980 tarihinde 15 gün olan gözaltı süreleri 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası 19 Eylül 1980 tarihinde 30 güne çıkarıldı. 7 Kasım 1980 tarihinde toplanan Milli Güvenlik Konseyi'nin "1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15'nci Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Milli Savunma Komisyonu Raporu"nda 30 günlük gözaltı süresinin 90 güne çıkarılması kararlaştırıldı. Kararın gerekçesinde, "1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15'nci maddesinin 5'nci fıkrasında yer alan (301) günlük gözetim süresi; münferit olan ve delilleri toplanmış bulunan suçlar yönünden yeterli olmakla birlikte toplu şekilde işlenen suçlarda sanık sayısının fazla olması halinde delillerin toplanıp, sanıkların hâkim karşısına çıkarılması için (30) günlük bu süre yeterli olmamaktadır" ifadelerine yer verildi. Gerekçeli kararın sonuç kısmında ise "Getirilmiş bulunan kanun teklifiyle bu amacın sağlanması öngörülmüştür. Kanun teklifinin metninde açık bir şekilde belirtildiği gibi 90 günlük süre kademeli olarak işletilecektir. Sıkıyönetim Komutanlığı gözetim altına aldıkları kimilerin durumlarını kanun teklifinde açıklanan sürelerde inceleyip, gerekli hallerde gözetim sürelerini 90 güne kadar uzatmaya yetkili kılınmışlardır" denildi. [infogram id="db8ebd7f-228f-40b2-82de-249552576029" prefix="4O8" format="interactive" title="GÖZALTI SÜRELERİ"] AKP'NİN İKTİDARA GELDİĞİ 2002'DE GÖZALTI SÜRESİ 7 GÜN 3 Eylül 1981 tarihinde gerçekleştirilen Milli Güvenlik Konseyi'nin "1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Milli Savunma Komisyonu Raporu"nda 90 günlük gözaltı süresinin 45 güne indirildiği belirtildi. 30 Mayıs 1985 tarihinde 30 güne indirilen gözaltı süresi 12 Mart 1997 tarihinde ise 10 güne indirildi. AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılı 6 Şubat günü gözaltı süreleri 7 gün olarak verilere yansıdı. 2004'TE GÖZALTI SÜRESİNE AVRUPA BİRLİĞİ ETKİSİ Avrupa Birliği (AB) Uyum Yasaları çerçevesinde 17 Aralık 2004 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan ve Türk Ceza Kanunu'na eklenen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Madde 91'de "Gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren yirmi dört saati geçemez" ifadelerine yer verildi. CMK'da "Yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre on iki saatten fazla olamaz" ibarelerine yer verilerek, gözaltı süresinin hangi durumlarda uzatılabileceği ise şöyle belirtildi: "Suçüstü hâlleriyle sınırlı olmak kaydıyla; kişi hakkında aşağıdaki bentlerde belirtilen suçlarda mülki amirlerce belirlenecek kolluk amirleri tarafından yirmi dört saate kadar, şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek toplumsal olaylar sırasında ve toplu olarak işlenen suçlarda kırk sekiz saate kadar gözaltına alınma kararı verilebilir. Gözaltına alma nedeninin ortadan kalkması hâlinde veya işlemlerin tamamlanması üzerine derhâl ve her hâlde en geç yukarıda belirtilen sürelerin sonunda Cumhuriyet savcısına, yapılan işlemler hakkında bilgi verilerek talimatı doğrultusunda hareket edilir. Kişi serbest bırakılmazsa yukarıdaki fıkralara göre işlem yapılır. Ancak kişi en geç kırk sekiz saat, toplu olarak işlenen suçlarda dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır. Bu fıkra kapsamında kolluk tarafından gözaltına alınan kişiler hakkında da gözaltına ilişkin hükümler uygulanır." OHAL İLE GÖZALTI SÜRESİ 30 GÜNE ÇIKTI 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası gözaltı sürelerinde OHAL etkisi hâkim oldu. 20 Temmuz 2016 tarihinde OHAL'in ilan edilmesinin ardından Resmi Gazete yayımlanan Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname gözaltı süresi 30 güne çıkarıldı. 23 Ocak 2017 tarihinde ise gözaltı süresi 7+7 olarak belirlendi. 24 Haziran seçimlerinin ardından Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilmesiyle birlikte OHAL kaldırıldı. OHAL'in kaldırılmasının ardından Meclis'ten geçirilen 'Terörle Mücadele Yasası' ile gözaltı süreleri 4+4+4 olarak belirlendi. 1980 yılından günümüze kadar gözaltı sürelerinde meydana gelen değişiklikleri Avukat Eren Keskin, insan hakları savunucusu ve müzisyen Şanar Yurdatapan, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Şebnem Korur Fincancı ile konuştuk.

KESKİN: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ BÜYÜK BASKI ALTINDA

Avukat Eren Keskin, gözaltı süresinin uzunluğu ile gözaltında kötü muamele ve işkenceyi birlikte değerlendirmek gerektiğini belirterek, "Gözaltı sürelerinin uzun olduğu siyasi dönemlere bakarsak, işkencenin en yoğun uygulandığı dönemler olduğunu görürüz" dedi. AKP'nin demokrasi vaat ettiği ve Avrupa Birliği'ne (AB) uyumdan söz ettiği dönemde gözaltı sürelerinin düşürüldüğü bilgisini paylaşan Keskin, "Ancak yine aynı AKP’nin, 'Derin Devlet' ile yaptığı ittifak sonucunda, 12 Eylül benzeri bir sürece geri döndük" diye konuştu. "Olağanüstü hal ilan edildi. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni askıya aldığını Avrupa Konseyi'ne bildirdi" diyen Keskin, içinde bulunulan sürecin 1990'lı yılların ağır koşullarını aratmadığını dile getirdi. Keskin, ifade özgürlüğünün büyük baskı altında olduğunu kaydederek, "Derneğimize yoğun işkence başvuruları geliyor. Unutmayalım ki, aynı AKP bir dönem, 'işkenceye sıfır tolerans' diyordu. Ama bitti" ifadelerini kullandı. İçinde bulunulan sürecin Tansu Çiller, Mehmet Ağar politikalarının geri döndüğünü gösterdiğini belirten Keskin, "Gözaltı sürelerinin uzatılmasını, bu siyasi anlayış ile birlikte değerlendirmek gerekiyor" şeklinde konuştu.

YURDATAPAN: GÖZALTI DEVLETİN BİR GELENEĞİ

İnsan hakları savunucusu ve müzisyen Şanar Yurdatapan, gözaltı sürelerinin etkileyici olmadığını belirterek, gözaltı sürelerinin demokratik/antidemokratik değişimlerin bir göstergesi sayılabileceğini dile getirdi. Yurdatapan, gözaltı ve tutuklamaların ceza değil bir tedbir olduğunu söyleyerek, "Birinin bir suç işlediği varsayılıyorsa; bir kaçmaması, iki kanıtları yok etmemesi, karartmaması, üç tanıkları korkutup susturmaması amacıyla başvurulan, olağan değil, istisnai bir durumdur. Ama bizdeki pratik öyle değil. İnsanları göz altına almak ve tutuklamak, sonra da davayı bir türlü açmayarak sürüm sürüm süründürerek peşin peşin cezalandırmak, devletin bir geleneği" dedi. 'HUKUKEN AÇIKLANMASI OLANAKSIZ' Yurdatapan, baskının ve dehşetin arttırılması, topluma gözdağı verilmesi gereken dönemlerde gözaltı ve tutukluluk sürelerinin artırıldığının altını çizerek, şunları söyledi: "Gözaltı süresi, işin araştırılmasına yetmediğinden mi? Yok. Bazen öyle saçma gözaltılar ve tutuklamalar var ki, hukuken açıklanması olanaksız. En son, şu Anıtkabir’de göz altına alınan başörtülü kızcağız. Atatürk’ü sevip sevmemesi kendi bileceği iş, bunu açıklaması ifade özgürlüğü. B..’lu son cümlesi ise hakaret. Ama böyle bir hakaretin cezası, olsa olsa o insanın ayıplanması, toplumda ciddiye alınmaması olmalı. Gözaltı ne demek? Tutuklama ne demek? Hangi kanıtı yok edecek, hangi tanığı susturacak? Demeci İnternette yayınlanmış, her şey ortada. Kaçabilecek hali de yok. Ne demek gözaltı, ne demek tutukluluk, ne demek Ceza Kanunu?" 'GÖZALTI SÜRELERİNİN UZAMASI GÖZDAĞI BÜYÜKLÜĞÜ İLE ORANTILI' Gözaltı süreleri ile yaşanan hak ihlalleri arasında bir ilişki olduğunu belirten Yurdatapan, devlet tarafından hak ihlalleri arttıkça toplumdaki tepkilerin de arttığını söyledi. Yurdatapan, "Gözaltı ve tutukluluk sürelerinin uzaması, verilmek istenen gözdağının büyüklüğü ile orantılı. Ama bir başka acıklı nokta var ki, iktidarı kim ele geçirirse, aynı şeyleri o da sürdürüyor. Hatta geçmişte bu ihlallerin mağduru da olsa, güç eline geçince bu yapıyı düzeltmiyor, kolay tarafından, kendi isteği doğrultusunda kullanıyor. Böylelikle müzminleşmiş bir devlet politikası haline geliyor bu ihlaller. AKP ve Erdoğan bunun canlı örnekleri. OHAL bitmedi, SÜREKLİ OHAL dönemine geçtik. Gözaltı ve tutukluluk süreleri, kağıtta ne yazarsa yazsın, topluma gözdağı vermek amacına paralel olarak, istendiği kadar uzatılacaktır" ifadelerini kullandı.

FİNCANCI: UZUN GÖZALTI SÜRELERİ İŞKENCENİN SÜRDÜRÜLMESİ DEMEK

TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı, gözaltı uygulamasının Türkiye tarihi boyunca sık kullanılan bir korkutma ve sindirme yöntemi olduğunun altını çizerek, "Özellikle darbe dönemleri ve izleyen yıllarda 3 aya varan süreler, kayıt dışı gözaltılar, cezaevinde tutuklu iken yeniden sorguya alınma ile süren gözaltı süreçleri nedeniyle 6 ayı aşan sürelerle gözaltı uygulamaları bilinmektedir. Bu uzun gözaltı süreleri aynı zamanda işkence uygulamalarının yaygın ve pervasızca sürdürülmesi anlamına gelmektedir. İşkencenin varlığı, gözaltının bir korkutma, sindirme yöntemi olarak kullanımı toplumda demokratik hak arama davranışlarının da sınırlandırılmasına yol açmaktadır. Gözaltı ve işkence yalnız uygulanan kişiye değil, tüm topluma yönelik bir sindirme anlamını taşımaktadır. Örneğin belli bir sendikanın üyelerine yönelik yakalama ve gözaltı kararları, toplumda o sendikaya üye olmama, hatta üye olanların sendikadan istifasına yol açmakta, hak talepli barışçıl toplantılara katılmama davranışlarına yol açmaktadır. Son dönemde de özellikle muhalif olmanın kendisi suça dönüştürülmüş ve insanlar demokratik haklarını talep etme konusunda çekinik tutum almaya yönelmiştir" dedi. 'GÖZALTI SÜRELERİNİN ARTIRILMASI TOPLUMA VERİLEN MESAJDIR' Baskı dönemlerinde toplumda ortaya çıkabilecek eleştirel tutum ve davranışları ortadan kaldırmayı, uygulanan baskıcı yöntemlere karşı farkındalık oluşmasını engellemeyi ve böylece örgütlü mücadeleyi bastırmanın hedeflediğini dile getiren Fincancı, "Baskı dönemlerinde yalnız gözaltı süreleri ile değil, elbette sendikal mücadelenin sınırlandırılması, haber alma hakkının basına yönelen baskı politikalarıyla engellenmesi de toplumun şekillendirilmesi için kullanılan araçlar olmaktadır. Gözaltı sürelerinin artırılması topluma verilen mesajlardan biri olarak görülmelidir" diye konuştu. 'SAĞLIK SORUNLARININ GÖRÜNÜR OLMASINI ENGELLEME AMACI TAŞIMAKTADIR' Fincancı, gözaltı süresinin uzun olmasının amacını şöyle sıraladı: "Gözaltı süresinin uzun olması, hem gözaltı ortamlarının koşulları itibarıyla kendisinin bir işkenceye dönüşmesi yanı sıra temel gereksinimlerin sınırlandırılması, hakaret, tehditten fiziksel şiddet yöntemlerine dek uzanan bir yelpazede işkence uygulamalarına yol açmakta, işkence sonucu ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarının görünür olmasını engelleme amacı taşımaktadır. Örneğin 2005 yılında yapılan düzenlemeyle Gözaltı Yönetmeliğinde 24 saatte bir her 24 saatlik uzatma öncesi muayene zorunluluğu  bir usul güvencesi olarak önleyici olabiliyorken, gözaltı süresinin uzaması bu usul güvencelerini de işlemez hale getirmektedir." 'TOPLU OLARAK İŞLENEN SUÇLARDA DÖRT GÜNÜ GEÇMEYECEK' Terörle Mücadele Kanunu’na (TMK) geçici madde eklenerek Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan gözaltı süreleri, bazı suçlarla ilgili olarak yapılan düzenlemeleri ise Fincancı, şu şekilde anlattı: "Buna göre, bu düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle TCK’nın ‘devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçları’ ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar veya örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından; gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hakim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren 48 saati, toplu olarak işlenen suçlarda ise dört günü geçemeyecek. Delillerin toplanmasındaki güçlük veya dosyanın kapsamlı olması nedeniyle gözaltı süresi en fazla iki defa uzatılabilecek. Gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin karar, cumhuriyet savcısının istemi üzerine yakalanan kişi dinlenilmek suretiyle hakim tarafından verilecek. Bu düzenleme gözaltı süresini 12 güne çıkartmış oluyor ve gözaltını bir cezalandırma, sindirme olarak kullanma davranışının da etkisiyle maksimum süre kullanılacağı gibi, yeni düzenlemede tutuklama sonrası ifade için kolluğun cezaevindekileri yeniden sorguya alabileceğine ilişkin de düzenleme yapılmış durumda: 'Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında bu işlem, cumhuriyet savcısı veya cumhuriyet savcısının yazılı emri üzerine kolluk güçleri tarafından yapılabilecek.'"

YOLERİ: UZUN GÖZALTI SÜRELERİ KİŞİ ÖZGÜRLÜĞÜNE TEHDİT OLUŞTURUR

İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, uzun gözaltı sürelerinin kişi özgürlüğüne, güvenliğine, işkence yasağına ve adil yargılanma hakkına ağır tehdit oluşturduğunu belirterek, "Ve gözaltı merkezlerinde uygulanan şiddetin  zaman zaman yasam hak ihlallerine yol açacak kadar azgınlaştığı bilinir" dedi ve şöyle örneklendirdi: "Limter-İş Sendikası Eğitim Uzmanı Süleyman Yeter'in İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde sorgu sırasında işkence edilerek öldürülmesi ve Metin Göktepe'nin gözaltında iken öldürülmesi kamuoyunda da yakından bilinen örneklerden sadece ikisi." 'KENDİ SESİNDEN BAŞKA SESE TAHAMMÜLÜ YOKTUR' Gözaltı sürelerinin genellikle darbe, sıkıyönetim ve OHAL dönemlerinde artırıldığının altını çizen Yoleri, şunları söyledi: "Çünkü bu dönemler devletin kendisini nispeten zayıf hissettiği, iktidarın yönetme krizi yaşadığı dönemlerdir ve gücünü toplamak için azgın bir baskı ve şiddete yönelir. Kendi sesinden başka sese tahammülü yoktur. Muhalefeti tamamen susturmak ister. Bu dönemler devlet ya da siyasi iktidarlar için bir öz eleştiri ya da sorgulama dönemi değildir. Tek amaç vardır hükümranlığını güçlendirmek. Bu nedenler devletin bütün olanakları ile şiddete başvurur, korku yaratır ve toplumu korkutacak, sindirecek, kendisine mecbur bırakacak adımlar atar. Bu süreçlerde bir yandan devlet ve iktidar kendisini gerçekleştirmek için ve çoğunlukla cezalandırmak amacıyla hak ve özgürlüklere yönelik baskıyı artırır. İktidarın muhalefete yönelik güç kullanımını serbest bıraktığı yasaları da bu anlamda kendi lehine kullandığı dönemlerdir bunlar. Öte yandan baskı o kadar yoğundur ki toplumda gelişecek tepkileri de uzun gözaltı süreleri, işkence ve ağır cezalarla bastırmak ister iktidarlar." '12 GÜNLÜK GÖZALTI SÜRESİ ÖNGÖRÜLÜYOR' Yoleri, uzun gözaltı sürelerinin öncelikli olarak kişi özgürlüğünü tehdit ettiğini belirterek, buna avukat yardımı ve doktor muayenelerindeki kısıtlamaların eşlik ettiğini söyledi. Ağır işkencelerin ömür boyu geçmeyen fiziki ve psikolojik etkileri yanında işkence altında alınan gerçek dışı beyan ve ifadelere dayanılarak verilen ağır cezaların söz konusu olduğunu dile getiren Yoleri, "Öte yandan bu uygulama gözaltına alınan kişi dışındakileri de hatta tüm toplumu olumsuz etkiler, korku verir ve bu amaçla da kullanılır" diye konuştu. Yoleri, OHAL kalkması ile birlikte önceki gözaltı sürelerine geri dönülmüş olduğunu kaydederek, şu ifadeleri kullandı: "Ancak Meclis'e sunulan yasa teklifi gözaltı sürelerini 3 yıllık süre için yeniden düzenliyor. Bu nedenle Terörle Mücadele Kanunu’na geçici madde ekleniyor. Buna göre, bu düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 yıl süreyle TCK’nin 'devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçları' ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar veya örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından; gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hakim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren ve iki kez uzatılmasına imkan verecek şekilde 48 saat olarak belirleniyor. Yani 6 gün olarak uygulanabilecek. Toplu işlenen suçlarda ise bu süreyi yine iki kez uzatılma imkanıyla birlikte 4 gün olarak belirliyor. Yani 12 günlük bir gözaltı süresi öngörülüyor. Teklif yasalaşırsa bu süreler geçerli olacak."