Bugün Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilişinin yıldönümü... 19 Ocak 2007’de yitirdiğimiz Hrant Dink’in eşsiz anısı, barışa ve adalete özlem duyan milyonların kalbinde yaşıyor. Hrant Dink’in katledilmesine giden süreci ve sonrasını sizin için derledik.
Hrant Dink’in 19 Ocak 2007 tarihli yazısı “Ruh halimin güvercin tedirginliği” başlığını taşıyordu ve şöyle diyordu: “Kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce”. Maalesef öyle olmadı, bu satırların yayınlandığı gün gazetesinin önünde arkasından vurularak öldürüldü. Haber duyulur duyulmaz çok sayıda kişi Agos önüne akın etti. Cenaze töreninde İstanbul’un tarihinde eşi az görünür bir kalabalık toplandı ve “Hepimiz Ermeniyiz” sloganıyla yürüdü.
ÖRNEK BİR YAŞAM
Hrant Dink 1954’te Malatya’da doğdu ve beş yaşında İstanbul’a geldi. Ermeni toplumun bakımevlerinde kaldı, yatılı olarak okudu. İlkokul arkadaşı Rakel Yağbasan ile evlendi. Zooloji ve Felsefe eğitimi aldı, ancak siyaset ağır basınca sürdüremedi. Tuzla Çocuk Kampı’nı yönetti, kitapçılık yaptı ve 1990’lı yıllarda gazeteciliğe yöneldi. 5 Nisan 1996 tarihinde Türkçe-Ermenice ilk gazete olan Agos’u kurdu. Ermeni halkının sorunlarını geniş kesimlere anlatma misyonu edindi. Ulusal gazetelerde köşe yazıları yazdı, televizyon programlarına katıldı. Verdiği anlamlı mesajlar toplumda karşılık buldu ve devletin buna yanıtı yeni davalar açmak oldu.
'DEVLET' HAREKETE GEÇTİ
2002’de “Ben Türk değilim, Türkiyeliyim ve Ermeni’yim” dediği için yargılandı, beraat etti. 6 Şubat 2004 tarihinde Agos’ta Sabiha Gökçen’in 1915’te ailesi öldürülmüş yetim bir Ermeni çocuğu olduğu iddiasına yer verildi. Agos’un haberi önce dikkate alınmadı, ancak 15 gün sonra Hürriyet’in “Sabiha Gökçen mi Hatun Sebilciyan mı?” manşeti ile düğmeye basıldı. Genelkurmay hemen ertesi gün oldukça ağır ifadelerin yer aldığı bir açıklama yaptı. MİT devreye sokuldu ve Hrant Dink İstanbul Valiliği’ne çağrıldı. Burada kendi deyimiyle “haddi bildirildi”. Birkaç gün içinde Emniyet, Türk Ortodoks Kilisesi ve bazı kişilerin suç duyurularıyla dava süreci başlatıldı, bazı ırkçı gruplar Agos önünde “Bir gece ansınız gelebiliriz” dedikleri eylemler yaptı. Şubat sonu yapılan suç duyurusu Nisan 2004’te davaya dönüştü. Saldırıların yaşandığı, gergin bir yargılama sürecinin ardından 7 Ekim 2005’te Hrant Dink hakkında mahkumiyet kararı verildi. Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Eminağaoğlu’nun bozma talebine rağmen Yargıtay cezayı onadı. Hakkında yeni davalar açıldı, duruşmalarda saldırı girişimleri yaşandı, ölüm tehditleri aldı.
NİÇİN HEDEF SEÇİLDİ?
Öldürülmeden bir hafta önce “Niçin hedef seçildim?” başlıklı bir yazı yazan Hrant Dink, yaşadıklarını ve İstanbul Valiliği’nde “haddinin nasıl bildirildiğini” anlattı. “Ve işte yine uçurumun kıyısındaydım. Peşimde tekrar birileri vardı” dediği yazıda örtülü olarak MİT ve devlet bağlantısına dikkat çekti. Yazdıkları cinayeti önlemeye yetmedi; 19 Ocak 2007 günü katledildi. Göz göre göre gelen cinayet, Hrant Dink’in yazdıklarını doğruladı. Aynı yılın Temmuz ayında başlayan davada onlarca duruşma yapıldı, Yargıtay’dan AİHM’e pek çok üst mahkeme devreye girdi. İlk yargılama sürecinde başta MİT görevlileri olmak üzere kamu görevlileri özellikle dava dışında tutuldu. Dava, Ogün Samast, Erhan Tuncel gibi birkaç tetikçi ile sınırlı tutulmaya çalışıldı.
BİTMEYEN ADALET ARAYIŞI
AİHM “kamu görevlilerine ilişkin etkin soruşturma yapılmadığı” kararı verdi. Yargıtay ana dava ile görevi ihmal davasını birleştirdi. 7 tutuklu, 13 firari toplam 76 sanık bulunan davada kritik devlet görevlileri de sanık olarak yer alıyor, ancak MİT bağlantısına hâlâ dokunulmuyor. Tetikçi Ogün Samast cinayet suçundan aldığı cezayı tamamladı, başka suçlar nedeniyle şimdilik cezaevinde. Hrant’ın arkadaşları, dostları ise adalet arayışından vazgeçmiyor.