Demokrasi Partisi milletvekili Orhan Doğan 2 Mart 1994'te meclis çıkışında yaka paça gözaltına alındı. Türkiye siyasi tarihinin kara lekelerinden biri olarak anılan o günden tam 22 yıl sonra, HDP Eş Genel Başkanları Selehattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ  ve HDP'li 10 milletvekili gece yarısı operasyonuyla, evlerinin kapıları kırılarak gözaltına alındı. HDP'li siyasetçilere yapılanların yakın bir gelecekte nasıl anılacağını anlamak için 22 yıl öncesini hatırlamakta yarar var.

Kürt sorununda demokratik mücadeleyi savunan Demokrasi Partisi (DEP) milletvekilleri Orhan Doğan ve Hatip Dicle 2 Mart 1994'te Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden çıkarken sivil polisler tarafından yaka paça gözaltına alındı. Aynı gün mecliste yapılan oylamada DEP milletvekilleri Orhan Doğan, Hatip Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve bağımsız milletvekili Mahmut Alınak'ın dokunulmazlıklarını kaldırıldı. Akabinde, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi, Kürt siyasetçiler hakkında "derhal sorguya alma" emri verdi. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin "derhal sorguya alma" emrinin ardından, 4 Mart 1994'te Leyla Zana ve diğer milletvekilleri gözaltına alındı. 17 Mart'ta Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'ne konuldu. 16 Haziran 1994'te Anayasa Mahkemesi, 7 Mayıs 1993'te kurulan Demokrasi Partisi'nin kapatılmasına ve 5'i ceza evinde bulunan 13 milletvekilinin tümünün dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verdi. orhan4 DEP Milletvekili Orhan Doğan, hafızamıza bu fotoğrafla kazındı. 

Meclis Kürt siyasetçilere yasaklandı

8 Aralık 1994'te sonuçlanan DEP davasında, Hatip Dicle, Leyla Zana, Orhan Doğan ve Selim Sadak, "Örgüt üyeliği" iddiasıyla Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından 15'er yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. 2 Mart 1994'e gelindiğinde Meclis artık Kürt siyasetçilere yasaklanmıştı. Kürt milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasından önce, bugün tanık olduğumuz yaşanıyordu. Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, “Eşkıyayı Bekaa’da aramaya gerek yok. Hepsi Yüce Meclis’in çatısı altındadır” açıklamalarıyla Kürt siyasetçileri hedef gösteriyordu. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in açıklaması  bugünün hükümet yetkililerinin açıklamasıyla neredeyse aynıydı, “Karar keyfi değil. Olaya hukuki ve şekli çerçevede bakmak gerekir. Meclis dokunulmazlıkları durup dururken kaldırılmış değil. Olayı siyasi yöne çekmemek lazım. " diyordu dönemin cumhurbaşkanı. Doksanlı yılların karanlığından sorumlu tutulan üç isim: Demirel, Çiller ve Yılmaz Doksanlı yılların karanlığından sorumlu tutulan üç isim: Demirel, Çiller ve Yılmaz.

Dönemin siyasi liderleri DEP'e karşı yürütülen siyasi lincin de liderleriydi.

Cumhurbaşkanı Demirel'in ardından Başbakan Tansu Çiller hükümetin görüşünü ırkçı bir açıklamayla dile getirdi,  "DEP’lilerin meclis çatısı altında oturmaları halkımızı rahatsız ediyor."ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz ise,"DEP’liler PKK’yı destekliyor, açıklamasıyla koroya katıldı. SHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın'ın açıklamalarının bu günün genel başkanı Kılıçdaroğlu'ndan farkı yoktu. Karayalçın, örgütün provokasyonuna gelindiğini savundu. O gün DEP'li Kürt siyasetçilerin, siyaset yapma özgürlüğünü savunan bir tane siyasetçi çıkmadı. O günlerde meclis kürsüsünden DEP'li siyasetçilere ırkçı söylemlerle savaş açan siyasetçilerin bugün isimlerinden bile söze dilmiyor. O gün DEP'e karşı yürütülen siyasi linçin liderleri Çiller, Güreş, Demirel, Yılmaz, Demiral ve adını dahi hatırlayamadığımız onlarca siyasi figür silinip gittiler.