Vaktinde yapılması durumunda seçimlere bir seneden az bir süre kaldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tekrar aday olup olamayacağı bu süreçte üzerinde en fazla tartışılan konulardan biri olacak gibi duruyor. Bu yazıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adaylığı ile ilgili hukuki tartışmaya girmeyeceğim. Zira bu konuda çok görüş öne sürüldü ve konuyu hukuki açıdan tahlil edeceksek Anayasa'nın lafzı aslında açık. Nitekim hukukçuların önemli bir kısmı tarafından Anayasanın 101. maddesinin 2. fıkrasına göre bir kimsenin en fazla iki defa Cumhurbaşkanı olabileceğinin, fakat 106. maddenin 3. fıkrası uyarınca Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi durumunda Cumhurbaşkanının bir kez daha aday olabileceğinin, Meclis üye tam sayısının beşte üçü seçimlerin yenilenmesine yönelik karar almadığı sürece ikinci dönemi olan Erdoğan’ın aday olamayacağının savunulduğunu ifade etmekte yarar var.
2017 Anayasa değişikliği ile birlikte yeni bir hükümet sistemine geçildiğini ve Erdoğan’ın, seçimlerin yenilenmesi kararı alınmasına gerek olmaksızın tekrar aday olabileceğini ileri süren hukukçuların ise sayısal olarak azınlıkta kaldığını belirtmek gerek.
Adaylık hakkında nihai kararı Yüksek Seçim Kurulu verecek. Ancak, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin oylandığı referandum sürecinde verilen mühürsüz oyların geçerli sayılması ve bir “hukuk garabeti” olan İBB seçimlerinin iptali kararı, Yüksek Seçim Kurulunun kararının ne ölçüde hukuki olacağı konusunda bazı soru işaretleri uyandırıyor. Ocak 2023 itibariyle İBB seçimlerinin iptaline ilişkin karara muhalif olan üç yargıcın görev sürelerinin dolması ve anılan yargıçların yerine Yargıtay ve Danıştay’dan yeni üyelerin seçilecek olması, söz konusu kararın hukuki mahiyetine ilişkin şüpheleri artırıyor. Nihayet, Yüksek Seçim Kurulu tarafından verilen kararın kesin olması, diğer bir ifade ile bu karara karşı Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yoluna gidilememesi başka bir sorun olarak ortaya çıkıyor.
Tüm bu gerekçeler birlikte analiz edildiğinde, Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesi, yani “erken seçim” kararı alınmadan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tekrar aday olabileceği yönünde verilecek kararın, bazı hukuki sorunları beraberinde getireceği ve kaçınılmaz olarak anayasal meşruiyet tartışmasına yol açacağı iddia edilebilir. Bu husus, seçimlerin bu tür bir meşruiyet tartışmasının gölgesinde yapılmasına neden olabilir. Kaldı ki, Yüksek Seçim Kurulu, Anayasaya riayet ederek Meclis tarafından “erken seçim” kararı alınmaması durumunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir kez daha aday olamayacağı yönünde de karar verebilir. Gerçi, yukarıda açıklanan gerekçelerle bu kararın verilme olasılığı uygulamada oldukça düşüktür. Fakat bahse konu ihtimalin kâğıt üzerinde de olsa bulunduğunun altı çizilmelidir.
Sözü edilen hususlar ekonomik buhranın yarattığı şartlarla birlikte değerlendirildiğinde, “erken seçim” seçeneğinin hâlâ masada olduğu anlaşılıyor. Burada yanıtlanması gereken soru şudur: Bir seçim ne zaman “erken seçim” niteliğini taşır? Öncelikle, seçimlerin en geç ne zaman yapılması gerektiğini tayin edelim. 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu md. 3/3 uyarınca Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev sürelerinin dolmasından önceki son Pazar günü oy verme günüdür. Görev süresi birlikte yapılan bir önceki seçim tarihi esas alınarak belirlenir. Bir önceki seçim 24 Haziran 2018 tarihinde yapılmıştır. Bu durumda beş senelik süre 24 Haziran 2023’te dolacaktır. 24 Haziran 2023, Cumartesi gününe denk geldiğinden, oy verme günü bir önceki Pazar günü, yani 18 Haziran 2023’tür. Böylece, seçimin vaktinde yapıldığından bahsedebilmek için 18 Haziran 2023 tarihinde halkın önüne sandık konulmuş olmalıdır. Bırakın aylar öncesini bu tarihten birkaç hafta evvel (örn. 11 Haziran 2023’te) seçim yapılmak istenirse, “erken seçim” kararı alınması hukuken şarttır.
Bilindiği üzere Türkiye’de haziran ayında üniversiteye giriş sınavı gerçekleştirilir. Hatta bu sınav genellikle haziran ayının üçüncü veya son hafta sonu yapılır. Bu çerçevede 18 Haziran 2023 doğrudan sınav takvimi içinde kalan bir tarihtir. Ayrıca, Cumhurbaşkanı seçimi ikinci tura kalabilir. Bu durumda Anayasaya göre ikinci tur seçimler iki hafta sonraki Pazar günü, yani 2 Temmuz 2023 tarihinde yapılacaktır. Ne var ki, seçimin bu tarihe ötelenmesinin uygulamada ortaya çıkarabileceği iki temel sorun vardır. Birincisi, 1 Temmuz 2023 Kurban Bayramının son günüdür. Bu ihtimalde ikinci tur, bayramdan hemen sonraki gün yapılmış olacaktır.
Elbette, bu tarihte seçimlerin olmasını engelleyen bir düzenleme yoktur. Bununla birlikte, kurban ibadetini yerine getiren birçok yurttaşın bayramda memleketlerine gittikleri bilinen bir gerçektir. Seçmen hareketliliğinin yüksek olduğu bu süreçte ikinci tur seçimini gerçekleştirmek, ikametgâhlarında bulunmayan çoğu seçmenin oy hakkını kullanmasını önleyebilir. İkincisi, Türkiye’de Temmuz ayı turizm açısından hareketli bir dönemdir. Seçimlerin bu aya kalması tatil planlarını aksatarak turizm sektöründe ciddi mali kayıplara yol açabilir.
İşte hem yukarıda açıkladığım gerekçelerle hem de bir anayasal meşruiyet tartışmasının önüne geçebilmek için seçimlerin birkaç hafta öne çekilmesi önerisi Cumhur İttifakı tarafından ortaya atılabilir. Hangi gerekçeyle önerilirse önerilsin anılan teklifin bir “erken seçim” mahiyeti taşıyacağı göz ardı edilmemelidir. Seçimlerin yenilenmesi anlamına gelen bu öneri, Meclis üye tam sayısının beşte üçlük çoğunluğunun kararına bağlıdır. Diğer bir ifade ile muhalefetin desteği olmaksızın bu kararın alınması mümkün değildir. Zira Cumhurbaşkanınca alınan “erken seçim” kararı adaylık konusundaki tartışmaları sonlandırmayacaktır.
Muhalefetin, Cumhur İttifakı'nın ileri sürdüğü seçimlerin birkaç hafta öne çekilmesi önerisi ile ilgili kararının ise bazı siyasi sonuçlarının olacağı konusunda şüphe yoktur. Bu nedenle, önerinin kabul edilmesi hâlinde hangi sonuçların ortaya çıkabileceğinin Millet İttifakının bütün bileşenleri tarafından şimdiden tartışılması, seçim sath-ı mailine girildiğinde muhalefet bloğuna zaman kazandıracak ve siyasi açıdan elini güçlendirecektir.