Kendisine yöneltilen “Yurt dışına illegal yollardan çıktınız mı” ve “Terör örgütleri içerisinde aktif olarak faaliyet gösteren akrabanız veya yakınınız var mı” sorularına sert tepki göstererek, her iki sorunun da “ahlaksız ve kasıtlı” olduğuna vurgu yaptı. “‘Kent uzlaşısı’ ifadesi bana değil, bugün Türkiye’nin siyasi gündeminde yoğun diplomasi içerisinde bulunan DEM Parti yöneticilerine sorulmalıdır” diyen İmamoğlu, “Özellikle 2019 İstanbul seçimlerinde, ‘İstanbul İttifakı’ ve ‘Türkiye İttifakı’ ifadelerini sayısız kez kullandım. Başka bir siyasi partinin yaptığı tanımlar ve aynı duyguları paylaşan kişilerin durumu, kendilerini bağlar” ifadelerini kullandı.
CHP’nin İstanbul ve birçok ilde, ‘Türkiye İttifakı’ söylemiyle, kapsayıcı bir yerel seçim politikası izlediğinin altını çizen İmamoğlu, “Bu çerçevede, İstanbul ve Türkiye’nin çeşitli il ve ilçelerinde oluşturulan belediye meclis üyesi listelerine, her siyasi parti ve görüşten isimler dahil edilmiştir. Örneğin; İstanbul’da birçok ilçede, geçmişte başta AK Parti olmak üzere İYİ Parti, MHP, BBP ve DEM gibi farklı partilerde siyaset yapmış kişiler listelere alınmıştır” dedi.
Yakın çalışma arkadaşlarının, not almak amacıyla, kendisinin kullanımındaki iki cep telefonuna yanıt verdiğini söyleyen İmamoğlu, “Bu kadar çok terör örgütü üyesi tarafından arandığım iddia ediliyorsa ve ben, geçmişte birçok kez ölüm tehdidi almış bir kişi olarak uyarılmamışsam, bu durumu kasıtlı bir pusu stratejisi olarak değerlendiriyorum. Bu kasıtlı tutumu sergileyen kişiler ve ilgili kurumlar hakkında suç duyurusunda bulunacağımı açıkça beyan ederim” ifadelerini kayda geçirdi.
Gözaltına alınış biçimine de tepki gösteren İmamoğlu, özetle şu ifadeleri kullandı:
“19 Mart 2025, sabah saat 06.00 itibari ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık konutu kapısına, yüzlerce çok sevdiğim polisimizi yığarak, güneş doğmadan, yasaya uygun olmayan bir şekilde gözaltına alınma girişimi metodunu tümüyle kınıyorum. Bu talimatı veren kişi ve şürekası, Türkiye’ye çok büyük bir bedel ödetmiştir. 4 gündür nezarette bulunan bir kişi olarak, yürütülen soruşturmaların içinin boş, ahlak sınırlarını aşan uydurma sorularla dolu, en güçlü dayanağını gizli tanıkları bağlamış, gözaltına 3-5 gün kala MASAK raporlarıyla doldurulmuş, tarihe kara bir leke olarak geçecek süreç yaşatılmıştır.”
“Bu süreç, Türkiye’nin itibarını zedelemiştir. Hukuk ve adalet duygularını vatandaş nezdinde yerle bir etmiştir. Ekonomisini alt üst etmiştir. Gençlerin umudunu perişan etmiştir. Elbette bu süreci yöneten insanlar ve yöneticisinin, Yüce Yaradan huzurunda hem de bu dünyada hukuk önünde hesap vereceği günler yakındır. Aynı kişi ve şürekası, yine bir başka Ramazan ayında, 2019 da, 6 Mayıs’ta, gözünü kırpmadan kul hakkı yiyerek, milletin iradesini gasp etmiştir. 2025 yılına geldiğimizde, aradan 6 yıl geçmesine rağmen, yediği demokrasi tokadının şiddetini anlayamamış, hala bel atı oyunlarla, mert olmayan anlayışı ile milletin iradesini gasp etmeye, kul hakkı yemeye devam etmektedir.”