İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve aynı zamanda CHP'nin artık fiili Cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu'na yapılan operasyon sadece İmamoğlu'nun cumhurbaşkanlığının engellenmesini ya da tersine Erdoğan'ın bir kez daha Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlamak üzere hayata geçirilen bir mesele değildir. Meselenin bir yanı bu olmakla birlikte, operasyonun arka planı çok daha karmaşık olup Türkiye’nin bölgesel denklem içerisindeki geleceğiyle de ilişkilidir.
Dosyada gizlilik kararı olmasına rağmen özellikle iktidara yakın medyada dosyanın içeriğine dair muhtemelen büyük çoğunluğu da manipülatif çeşitli ilgiler konuşuluyor. Böylelikle dosyadaki ‘gizlilik’ kararının bir öneminin kalmadığını söyleyebiliriz. Medyada yapılan tartışmalar dikkate alındığında İmamoğlu hakkında üç temel iddiadan bahsediliyor.
İmamoğlu'nun diplomasının iptal edilmesi
İmamoğlu’unun Cumhurbaşkanlığını engellemeye yönelik en önemli hamlelerden bir tanesi diplomasının iptalidir. Böylece İmamoğlu, 4 yıllık lisans mezunu olamayacağı için anayasaya göre Cumhurbaşkanı adayı olamıyor. Aslında hukuken bu diplomanın iptal edilemeyeceğinin, Anayasayı, idarenin sorumluluğunu, itiraza dair zaman süresini bilen herkes farkında. Bunu Cumhurbaşkanı da, Bakanlar da, YÖK de, Üniversite Yönetimi de biliyor. Bu nedenle İmamoğlu'nun diplomasının iptali yoruma yer bırakmayacak kadar net bir şekilde hukuka aykırı bir işlemdir.
Diplomanın iptal edilmesi ile anayasa değişikliğine gidilmesi arasında doğrudan bir bağ var. Eğer İmamoğlu’nun diplomasınıın iptali yargıda onaylanırsa, doğal olarak Anayasanın 101.maddesinde yer alan “Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir” ilk fıkrasının değiştirilmesi için CHP'ye bir teklif gelebilir. Eğer CHP, bu yönde bir uzlaşıya giderse, gelecekte Erdoğan için de böyle bir tartışma başlayacaktır. Yani Cumhurbaşkanlığı seçimlerini muhalefetin adayı kazanırsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diplomasının iptali kesinlikle gündeme gelecektir. Bunun anlamı şudur: Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlık yaptığı sürenin tamamının iptali anlamına gelebilir. Yani ‘Yok hükmünde” sayılır. Bu nedenle diploma üzerinden pazarlıkların yapılması hem etik değildir, hem hukuka aykırıdır, hem de toplumda çok net bir şekilde güvensizlik yaratacaktır. Bu bakımdan böyle bir yolun tercih edilmesi, AK Parti'ye ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'a zarar verir, veriyor.
Yolsuzluk ve İhaleye fesat karıştırmak iddiası
Yine İmamoğlu hakkında yolsuzluk, rüşvet ihaleye fesat karıştırmak gibi iddialarla örgütlü suçlara kapsamında dava açılması da kamuoyunda inandırıcı bulunmuyor. Bugüne kadar tek bir AKP belediyesine yönelik böyle bir operasyon yapılmamış olmasına rağmen özellikle bu iddiayla İstanbul'da CHP belediyelerine yönelik operasyonlar yapılması toplumun önemli kesimini ikna etmiyor. CHP belediyelerinde rüşvet alma veya ihaleye fesat karıştırmak gibi bir kısım hukuk dışı olaylar gündeme gelmiş olabilir. Bu tür durumların AKP ya da bir başka partinin elinde olan belediyelerde de olduğu veya olabileceği sokakta her insanın bildiği bir durumdur. Ancak, burada örgütlü bir suç oluşturmak ve İmamoğlu’nu da bu çetenin lideri yapmak bütünüyle zorlamaya dayanan, hukuksal bir karşılığı olmayan ve toplumda tarafından inandırıcı bulunmayan iddialardır.
İmamoğlu'nu terör örgütleri ile ilişkilendirme iddiası
İmamoğlu hakkında açılan bir başka soruşturma da bir terör örgütleriyle işbirliği iddiasıdır. Buna en önemli gerekçe de 31 Mart 2024 tarihinde yapılan yerel seçimlerde İstanbul’un bazı ilçelerinde 'Kent Uzlaşısı' ittifakı yapılmasıdır. ’Kent Uzlaşısı’ olarak ifade edilen ittifak, bir bölgedeki demokratik güçlerin, sivil toplum örgütlerinin ve siyasi partilerin bir araya gelerek ortak aday belirlemesiydi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı önce bazı CHP belediyelerine yönelik ‘Kent Uzlaşısı’ ile seçilmiş Belediye Başkan Yardımcıları ve belediyelerin bazı meclis üyeleri hakkında başlattığı soruşturma nedeniyle operasyon yaparak gözaltına aldı ve tutukladı.
Aynı şekilde yasal olarak kurulmuş, binası ve somut adresi olan, eş sözcülerinin ve yöneticilerinin kim olduğu bilinen HDK hakkında terör örgütü kapsamında açılan bir soruşturma neticesinde yine bir operasyon yapıldı ve çok sayıda insan tutuklandı.
Kent Uzlaşısı’nı da HDK kapsamında ele alıp belediyelerde terör örgütü ile işbirliği yapıldığı iddiasına bir dayanak oluşturulmaya çalışıldığı anlaşılıyor. İmamoğlu'nun da Kent Uzlaşı’sını organize eden, yöneten biri olarak gösterilip terör örgütü ile ilişkilendiren bir soruşturma kapsamında gözaltına alınması sağlandı. Böylelikle İmamoğlu çok yönlü bir kıskacın içerisine çekilerek politik olarak baskı altına alınmaya çalışılıyor. HDK ve Kent Uzlaşısı işbirliği üzerinden İmamoğlu'nun terörle ilişkilendirmenin ne hukuki bir karşılığı var ne de toplumda bir inandırıcılığı olur
İmamoğlu üzerinden yapılmak istenen nedir?
Hiç şüphesiz ki kamuoyunda tartışılan en önemli ve en güncel sorunlardan bir tanesi anayasa değişikliğine dair yapılan tartışmalardır. Anayasanın 101.maddesi “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” diyor.
Anayasanın 116.maddesinde ise “Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tam sayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir.”
Yine 116.madde “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir” diyor. Yani Cumhurbaşkanı ikinci dönemde bir kez daha aday olabilmesi için Meclis çoğunluğunun 5/3 çoğunluk ve aynı zamanda Meclisin seçimleri yenilemesi kararı alma şartı gerekir. Örneğin Cumhurbaşkanı parlamentoyu fesh edip ‘Erken Genel Seçim’ kararı aldığında kendisi aday olamıyor. Bugünkü politik koşullarda, AKP, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir kez daha aday olması için parlamentoya Erken Genel Seçim kararıyla gelmez. Çünkü iç politik durum, ekonomik kriz, toplumsal yoksullaşma ve yüksek işsiz oranları, bölgesel politikalardaki başarısızlık gibi faktörler AKP’nin aleyhine sonuç doğuracaktır. Bu nedenle, iktidar özellikle ekonomideki kötü gidişi durdurup olumlu sonuçlar alarak seçimleri zamanında yapmak istiyor. Ayrıca muhalefet seçimlere kısa bir zaman kaldığında Erken Genel Seçimi kabul etmez. Yani Erdoğan bir kez daha aday olamaz. Bu nedenle AKP’nin, Anayasanın 101.ve 116.maddesini değiştirmek için çok yönlü planlar üzerinde çalıştığı biliniyor. Bunun için referanduma gerek kalmadan Anayasayı değiştirmek için 400 milletvekiline ihtiyaç duyulmaktadır. DEM Partiyle birlikte CHP de bu sürece dahil olursa, "büyük bir uzlaşı" sağlanmış olacak.
31 mart 2024 tarihinde yapılan seçimlerde CHP birinci parti oldu. Kamuoyu araştırmalarında CHP halen birinci parti konumunu koruyor. Bu nedenle Ana Muhalefet Partisi olarak CHP’nin yeni anayasa sürecine dahil edilmeye çalışılması son derece önemlidir. İktidar, CHP’yi özellikle 'anayasa değişikliğine' dahil etmek için bütün olanakları kullanıyor. İmamoğlu üzerinden yapılan hamlelerden amaçlarından birinin CHP’yi Anayasa Değişikliğine ortak etmeye yönelik olduğu belirtiliyor. AK Parti önümüzdeki günlerde bunu gündemleştirmek için kamuoyuna yönelik dolaylı olarak açıklamalar yaparak CHP'yi ikna etmeye zorlayacağı belirtiliyor.
İmamoğlu'na yönelik operasyonun arka planı daha kapsamlı olabilir mi.. !
Bu operasyonu, sadece Erdoğan-İmamoğlu rekabetine indirmenin doğru olmayacağı açıktır. Hiç şüphesiz ki iç politikada iktidar olma ve iktidarı koruma refleksi var. Ancak bu fotoğrafın küçük bir kesimini gösteriyor. Peki büyük kesim nedir?
Birincisi, Suriye'deki gelişmelerle bir bağı olduğunu söyleyebiliriz. Suriye'deki güç ilişkilerinin önemi ölçüde değişti ve yeni bir Suriye ortaya çıktı, Suriye'nin fiilen 4-5 parçaya bölünüp ademi merkeziyetçi bir sistemle yönetileceği ve Ankara'nın da esasen bunu kabul ettiği belirtiliyor. Ancak devlet içerisinde kendisini tekrardan organize ettiği belirtilen ‘yeni’ ergenekoncu kanadın Suriye'de ortaya çıkan yeni politik-toplumsal gerçeği hiçbir şekilde kabul etmedikleri, etmeyecekleri vurgulanıyor. Kamuoyunda ‘Yeni Suriye'nin kabul edilmesine karşı en önemli iç direnç Sözcü'den gelirken, bunların kaç kişi olduklarından çok zihinsel olarak CHP'de oldukça etkili oldukları biliniyor. Bu etkili dar grup, CHP Genel Merkezi’nin iktidarın 'yeni Suriye’ politikasına karşı açık tutum alması için baskı oluşturuyor.
İkincisi, ABD, İngiltere ve İsrail merkezli olarak İran'a karşı başlatılacak olası bir hava operasyonunda Türkiye topraklarının ve NATO’nun Türkiye'deki hava üslerinin kullanılması son derece önemlidir. Türkiye'nin ABD ve İngiltere’nin yanında İran'la olası bir çatışmaya girmesi için devletin veya iktidarın hem bir strateji değişikliğine gitmesi hem de Türkiye'nin iç politik denkleminde toplumun buna hazırlanması gerekir.
Üçüncüsü, ABD-Rusya arasında Ukrayna için yeni bir süreç başladı. Barış görüşmelerinde beklenen sonuç elde edilemezse, Washington, Londra ve Brüksel ortak kararıyla Rusya'ya karşı ekonomik, politik/diplomatik ve askeri olarak kapsamlı bir saldırı hamlesi gündeme gelebilir. Ukrayna ile Rusya arasında savaşın gelişme olasılığı dikkate alınarak çok daha güçlü bir askeri müdahalenin yapılabilmesi için NATO kapsamında Türkiye'nin askeri birliklerinin Ukrayna'ya çağrılması da gündeme gelen olasılıklardan birisidir.
Dördüncüsü, Kürt sorunu çözümüne ilişkin başlatılan sürecin çok daha kapsamlı olarak devam edebilmesi, Ankara’nın bölgesel denklem içerisinde yeniden konumlanmasıyla doğrudan bir bağ kuruluyor. Kürt sorununda iç toplumsal dinamiklerin özellikle Türk toplumunun hazırlanması sadece MHP ve AKP işbirliğiyle olmayacağı bilinmektedir. Geleneksel ulusalcı kanadın ciddi bir direnç gösterdiği görülüyor.
Bütün bu denklemin içerisinde kurucu devlet inisiyatifini üstlenmiş olan ve toplumun önemli kesimini kucaklayan CHP'nin belirlenen süreçlere muhalefet etmeden dahil edilebilmesi için yapılan operasyonlarla ilk önemli mesaj verilmiş oldu. İmamoğlu'na operasyon çekilmesi aslında CHP'nin belirlenen denklemin içerisinde hareket etmesini zorlamaya yönelik en üst düzeyde bir mesajdır. Bir başka ifadeyle İmamoğlu'na yönelik yapılan peş peşe operasyonlar İmamoğlu'ndan çok CHP genel merkezini anlaşmaya zorlamayı hedeflemektedir. Yani ya uzlaşmaya gelirsin ya da en etkili olan adayını denklemde çıkartırım. Bu durum aynı zamanda CHP adayının kim olduğuna bakmaksızın seçilmesi halinde devletin bu stratejisini şimdiden kabul etmesi gerektiği anlamına da geliyor.
İmamoğlu Operasyonun Çok Yönlü Olumsuz Etkileri
İmamoğlu’nun sadece ülke içinde değil aynı zamanda uluslararası alanda da önemli bir etkisi olduğu biliniyor ve Türkiye’nin politik geleceğinde önemli bir rol üstlenebilecek liderlerden biri olduğu sıklıkla vurgulanıyor. İmamoğlu’nun küresel sistem içerisinde kendisine biçilen rolün farkında olduğunu sanmıyorum ve stratejisini buna göre belirlemesi gerektiğinin de farkında değil.
İmamoğlu operasyonu ekonomik dengeleri alt üst etti
Türkiye ciddi bir ekonomik krize karşı karşıyadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan 14 Mayıs 2024 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra daha önce ısrarla söylediği ve uyguladığı ekonomik politikaları bütünüyle terk edip geleneksel ekonomik politikalara dönmek zorunda kaldı. Cevdet Yılmaz ve Mehmet Şimşek inisiyatifinde yeni bir kadro oluşturmak zorunda kaldı. Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı ekonomik sorunların ciddiyeti nedeniyle Erdoğan 31 Mart 2024’de yapılan Yerel Seçimlerde istediği gibi hareket edemedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan yerel seçimlerde kaybedeceğini çok net olarak bilmesine rağmen ekonomi kurmayları popülist politikalara izin vermediler. Ekonominin toparlanabilmesi için ciddi kararlar alınıp hayata geçirilmesine rağmen ekonomideki toparlamanın yetersiz kalmasının en önemli nedenlerden birinin demokratikleşme alanındaki sorunların varlığıdır. Ekonominin kırılgan olduğu bir dönemde İmamoğlu'na yönelik yapılan operasyon ekonomik dengeleri olumsuz yönde çok ciddi şekilde etkiledi. Borsa da ciddi bir çöküş yaşandı ve iki kez işlemler durduruldu. Altının 4000 TL'yi geçti dolar 42 Euro 45 TL'yi buldu. Yani fiilen yeni bir ekonomik kriz yaşandı denebilir.
Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası Başkanlığı’nın, ortaya çıkan krize müdahale edebilmek için kamu bankaları aracılığıyla en az 10 milyar doları satmak zorunda kaldığı ifade ediliyor. Bu krizin birkaç gün devam edeceği ama özellikle İmamoğlu'na yönelik bir tutuklanma söz konusu olduğunda bunu çok daha olumsuz sonuçları olacağı görülüyor. Bir başka ifade ile ekonominin toparlanması için aylardır gösterilen çabanın ve alınan önlemlerin birkaç saatte alt-üst olduğunu gördük. Bunun olumsuz etkilerini önümüzdeki süreçte çok daha belirgin bir şekilde göreceğiz ve hissedeceğiz. Tersine İmamoğlu’nun serbest bırakılması, ekonominin yeniden toparlamasını sağlayabilir.
İmamoğlu'nun gözaltına alınmasının uluslararası yansımaları
İmamoğlu'nun gözaltına alınması dünyada önemli bir tepki yarattı. Dünya basınında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisine karşı olan güçlü rakibi İmamoğlu'nun devre dışı bırakmak istediğine dair yapılan haberler ve yorumlar oldukça dikkat çekti. Aynı şekilde Avrupa Birliği'nin birçok ülkesinde ve ABD'de tepkiyle karşılandı. Özellikle Türkiye'nin son dönemlerde AB ile müzekkerelere başarmasına yönelik Brüksel üzerinde kurduğu baskı bugün tersine Ankara'ya yönelik bir baskıya dönüştü. ABD'nin temsilciler meclisinin alt kanadında Türkiye'nin artık bir 'Ortadoğu ülkesi olarak tanımlanması' kararı ve Brüksel'de Türkiye'nin demokratik değerlerden önemli ölçüde uzaklaştığı ve anti demokratik uygulamaların genelleştiğine ilişkin yapılan değerlendirmeler İmamoğlu'na yönelik operasyonla çok daha güçlendi.
Uluslararası ilişkilerde İmamoğlu, gelecekte Türkiye’yi yönetecek önemli liderlerden biri olarak görülüyor. Bu nedenle söz konusu operasyon, iktidarın ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iktidarda kalmak için izlediği politikanın Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki durumunu olumsuz yönde etkileyeceğine dair çok sayıda değerlendirme yapılıyor.
İmamoğlu operasyonundaki hedeflerden biri de DEM PARTİ’dir
İmamoğlu operasyonun en önemli gerekçelerden birisi de ‘Kent Uzlaşısı’ politikasıdır. Yukarıda belirttiğimiz üzere HDK ile Kent Uzlaşısı arasında kurulan ilişki operasyonun ana gerekçelerinden biridir. 'Kent Uzlaşısı, DEM Parti’nin önemli politikalarından biridir. Toplumsal Demokratikleşmenin de önemli yansıması olarak değerlendiriyor. Savcılığın HDK soruşturmasında hedefin doğrudan DEM Parti olduğu çok açıktır. DEM Parti Eş Başkanı Bakırhan, bu durumu çok iyi gördüğü için, hedef DEM Parti midir sorusunu yöneltiyor. Bugün Kürt sorununa ilişkin devam eden süreç nedeniyle şuan bir soruşturma açılmayabilir ama dengeler değiştiğinde hedefin DEM Parti olacağını söylemek yanlış olmaz, Kent Uzlaşısı operasyonu kapsamında özellikle İstanbul farklı ilçe belediyelerinde görev olan insanların gözaltına alınıp tutuklanması okların DEM Parti’ye yönlendirdiğini gösteriyor. Eş Genel Başkan Hatimoğulları’nın ‘iktidar, Kürtlerin ülkenin Batısını yönetmesini istemiyor’ değerlendirmesi, Kent Uzlaşısı-İmamoğlu operasyonu arasındaki ilişkiye dair politik eleştiriyi yansıtıyor.
AKP’nin İmamoğlu politikası, İktidarın kendisine zarar veriyor
İmamoğlu İstanbul’un ilk seçimini 13 bin oy farkla kazandı. İptal edilen seçimden sonra bu fark 800 bine çıktı. 31 Mart 2024 seçimlerinde ise bu fark 1 milyon ulaştı ve yüzde onları buldu. Kamuoyundaki algı, Erdoğan’ın sandıkta üç kez İmamoğlu’na yenildiği yönünde ve Erdoğan bu kez de elinde tuttuğu iktidar gücüyle İmamoğlu’nu tesfiye etmek istiyor. Genel kanaate göre Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan, İmamoğlu karşısında kaybedeceğini bildiği için onu tasfiye etmek istiyor. Bu algı ne AKP’ye ne de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yarar. İmamoğlu’na operasyon çekerek CHP ile anayasa değişikliğine dair bir pazarlık algısı dahi, iktidar açısında ciddi bir prestij kaybıdır. İmamoğlu’nun seçime sokulmaması durumunda, CHP, İmamoğlu’nun işaret edeceği bir kişinin aday olması durumunda kazanması yüksek bir olasılıktır. Bu durum İmamoğlu’nun politik olarak çok daha güçlenmesine nesnel bir zemin oluşturacağı çok açıktır. Bu operasyon, İmamoğlu’nun Türkiye’nin gelecekteki önemli liderlerden biri olmasının önünü açmıştır. Yani İmamoğlu’nun tasfiye edilmesi üzerine kurulan strateji tersine İmamoğlunu çok daha fazla güçlendirecektir. AKP izlediği yanlış siyasetli, parçalanmış muhalefeti İmamoğlu’nun etrafında yeniden kilitlenmesini sağladı ve toplumsal tepkinin yeniden sokağa yansımasına zemin hazırları. AKP’yi zor bir süreç bekliyor.
CHP Duygusal öfkeden kurtulup Krizi Doğru Yönetebilmeli
CHP, Birinci parti oldu ve kamuoyu yoklamaları bunun devam ettiğini gösteriyor. Bu durum CHP Genel Merkezinin izlediği başarılı politikadan kaynaklanmıyor tersine AKP’nin yönetememe krizinden kaynaklanıyor.
CHP Genel Merkezi, ‘31 Mart 2024’ten hemen sonra CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Kim olacak’ girdabına çekildi ve buna sürüklenerek bugüne geldi. Seçimlerin normal süresi 2028 olmasına rağmen, bugünden cumhurbaşkanı kim olacak tartışması bütünüyle yanlıştı. İmamoğlu da bu sürecin bir parçası haline geldi.
Bugünkü kritik süreç hem partiler hem de ülke açısından önemli bir dönemeçtir.
CHP ne yapacak?
Birincisi AKP ile Anayasa değişikliği için olası bir uzlaşmaya gidecek mi ? Bunun toplumsal-politik sonuçları ne olur ? İkincisi, oluşan toplumsal refleksi, demokratik siyaset içerisinde doğru bir politikayla örgütleyecek mi?
Önümüzdeki günlerde yanıtı aranacak olan sorular bunlar.