Uluslararası toplumun baskısıyla önce Lübnan'da İsrail ile Hizbullah arasında geçici bir ateşkes imzalandı. Şimdi de Hamas ile geçici bir ateşkes imzalandı. Gazze'deki korkunç yıkımdan sonra geçici bir ateşkesin sağlanmış olması hiç şüphesiz ki olumludur.

Gözlemci devletlerin denetiminde İsrail/Hamas arasında sağlanacak olan ‘Geçici ateşkes’ kapsamında, Hamas’ın elinde rehineleri serbest bırakması veya cenazelerin teslim edilmesi karşılığında 735 Filistinliyi serbest bırakacağı belirtiliyor. Bunların içerisinde El Fetih'in Cenin'deki El Aksa Şehitleri Tugayları'nın eski komutanı Zekeriya Zübeydi, 13 ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Marwan Barghouti'nin yakın yardımcısı Ahmed Barghouti  ve Hamas'ın "Silwan Hücresi" üyeleri Wael Qassem ve Wisam Abbasi  gibi önemli isimlerin yer aldığı belirtiliyor. Hamas’ın bu listesinin İsrail Milli Güvenlik Kurulu tarafından incelendiği ve olumlu bakılmadığı da iddia ediliyor.

6 Ekim 2023 tarihinde Hamas'ın İsrail'e yönelik yaptığı saldırının üzerinden yaklaşık olarak 15 ay geçti. Bu süreç içerisinde İsrail'in hiçbir kural tanımadan Gazze’ye yönelik yaptığı saldırılar sonucunda 50.000 üzerinde insan yaşamını yitirdi. Bunların önemli kesiminin silahsız olan çocukların ve kadınların oluşturması yaşanan insani felaketinin boyutlarını gösteriyor. 

Bu trajik durumun çok daha ötesinde İsrail, Hamas'ın üst yöneticilerinin önemli kesimini tasfiye etti ve askeri kapasitesini de minimum düzeye indirdi. Şu aşamada Hamas’ın Ortadoğu’daki özellikle Katar’daki politik liderleriyle Gazze’de savaşın içinde olan askeri liderler arasında düzenli bir koordinasyonun sağlanmasında ciddi bir kopukluk bulunduğu öne sürülüyor. 

6 Ekim 2023’ten bu yana ortaya çıkan durum, Ortadoğu'daki dengelerin bütünlüklü olarak değişmesine yol açtı. Bu bakımdan ortaya çıkan sorun sadece Hamas’ın, askeri ve politik yenilgisine yol açmakla kalmadı, aynı zamanda bölgedeki bütün jeo-politik denklemin değişmesine yol açmıştır. Ayrıca Hizbullah’ın askeri olarak ciddi bir yenilgi almasına, Lübnan'da politik etki alanın önem ölçüde zayıflamasına ve daha önemlisi İran'ın Orta Doğu stratejisinin ciddi darbeler almasına neden oldu.

Geçici ateşkes ilanı Kalıcı bir barışa dönüşür mü?

İsrail ile ateşkes ilanı, Gazze halkının, her ne kadar yıkılmış bir kente dönüşse de evlerine dönmeleri hiç şüphesiz ki olumlu bir gelişmedir. Ancak bundan yola çıkarak Hamas’ın zafer kazandığının öne sürülmesi gerçekçi değildir. Psikolojik savaş bakımından böyle bir çıkarsama yapılması normaldir. Ancak gerçek durum bakımından böyle olduğunu söylemek hem yanlıştır, hem de yanıltıcı bir durumdur.

Ateşkes sadece taraflar arasında esir ve tutukluların değişimi olmadığını, bunun söz konusu anlaşmanın küçük bir parçasını oluşturduğunu biliyoruz. Bu nedenle hem Filistin hem de İsrail için anlaşmanın bu maddesinin ön plana çıkması gayet doğal ve anlaşılırdır. Ancak anlaşmanın 10 ana madde ve bunların alt başlıklarında oluştuğu dikkate alındığında ateşkes sürecinin kalıcı bir barışa dönüşebilmesi için “Hamas'ın askeri varlığına son vermesi, Gazze’de silahlı bir güç olmaktan çıkartılması, Gazze’nin idaresinin Mahmut Abbas yönetimine devredilmesi” ve geçici olarak İsrail’in… koridorunda çekilmemesi” gibi önemli alt başlıkların bulunduğu belirtilmektedir. Ayrıca ateşkes maddelerinden biri de İsrail'in güvenliğini tehlikede gördüğü anda askeri operasyonlara başvurma hakkını istediği zaman kullanabilmesidir. Hamas'ın Gazze'de askeri olarak varlığını sürdürmeme konusunda, anlaşmada gözlemci olarak bulunan dahası anlaşmayı hazırlayan ABD Mısır ve Katar'ın İsrail'e güvence verilmiştir.

İsrail, terörist gördüğü gruplarla diplomatik ilişki kurar ve anlaşma da yapar

İsrail’ın düşman ya da terörist gördüğü gruplarla masaya oturması, diplomatik olarak görüşmesi, anlaşma yapması, ihtiyaç duyulduğunda protokoller yapması belirlediği strateji bakımından gayet doğaldır. İsrail'in güvenlik stratejisinde bu tür diplomatik ve politik ilişkilerden kaçınmadığı ve bunların gayet doğal görüldüğü bilinmektedir. İsrail geçmişte de Filistin Kurtuluş Örgütü ve Hamas ile  bu tür anlaşmalar yapmıştır. Aynı şekilde 2006'da Lübnan'a yönelik yaptığı saldırılarda Hizbullah ile doğrudan görüşmeler yaptı ve protokoller imzaladı. Yakın dönemde Hizbullah'a yönelik başlattığı çok kapsamlı saldırılardan sonra da  yine masaya oturarak geçici bir ateşkes imzaladılar. İsrail'in kendisine düşman gördüğü güçlerle masaya oturması kendisinin bir zayıflığı olarak değil diplomatik ve politik esnekliği olarak tanımlamaktadır.

İsrail 15 ay boyunca Gazze'nin her tarafını yerle bir etmesine, elinde çok güçlü bir teknoloji bulunmasına, ABD ve İngiltere’nin istihbarat bilgisine rağmen rehineleri kurtaramamış olması bir başarısızlık olarak değerlendirilebilir. Aynı şekilde yaptığı operasyonlar sırasında birçok rehinenin yaşamını yitirmesi de İsrail için açık bir başarısızlık örneği olarak tanımlanabilir. İsrail kamuoyunda ‘savaş kabinesine’ karşı ciddi bir güvensizlik oluştu ve yüz binlerin katıldığı kitlesel eylemler yapılıyor. En azından şu aşamada yaşayan rehinelerin ya da esirlerin canlı olarak alınabilmesi için Netanyahu'yu Hamas ile geçici bir ateşkese zorlanmıştır.

Ateşkes kalıcı bir barışa dönüşmesinin ön şartları

Birkaç aylığı kapsayacak olan geçici ateşkesin, kalıcı bir ateşkese ve anlaşmaya dönüşmesi beklenildiğinden daha zor bir süreci kapsayacaktır. Bu süreçte  belli faktörler etkili olacaktır.

Birincisi, Hamas'ın askeri bir güç olarak varlığına son vermesi.

İkincisi, Gazze'nin idaresini Mahmut Abbas yönetimine devretmesi,

Üçüncüsü, Bundan sonra İsrail'e yönelik hiçbir şiddet içerikli tehditte bulunmayacağına dair gözlemci devletlere net bir güvence vermesi.

Dördüncüsü, Hamas'ın askeri yöneticilerinin Gazze'den çıkartılması

Beşincisi, Hamas'ın Müslüman Kardeşlerim bir kolu olduğu dikkate alındığında, bundan sonra Müslüman Kardeşlerle iş birliğine yönelik hiçbir girişimde bulunmaması konusunda Mısır, Ürdün, Katar ve Suudi Arabistan'a güvence vermesi

Altıncısı, Hamas'ın Gazze'de bulunan İslami Cihad Örgütü de dahil il Hizbullah ile hiçbir askeri ve politik ilişkiye girmemesi

Yedincisi, Hizbullah'ın gelecekte İslamcı Şam yönetimi ile doğrudan ve dolaylı bir ilişki kurmaması

Sekizincisi, Hamas'ın İran ille askeri ve politik bir diyaloga girmemesi konusunda hem gözlemci ülkelerine hem de uluslararası güçlere kesin güvenceler vermesi,

Tüm veriler bu veriler dikkate alındığında Türkiye kamuoyunda yansıtılan Hamas'ın bu çatışmalı ortamdan zaferle çıktığına dair yapılan analizlerin gerçekçi olmayan subjektif değerlendirmeler olduğunu söyleyebiliriz.

Ankara, İsrail- Hamas ateşkes sürecinin neresinde bulunuyor?

Ankara'nın politik olarak Hamas'a açık destek verdiği biliniyor. Öyle ki Cumhurbaşkanı Erdoğan Hamas’ yeni dönemin kuvayi milliyesi olarak tanımladı. Hatta Hamas'ın İsrail ile savaşarak aslında Anadolu'yu koruduğunu belirtecek düzeyde abartılı bir değerlendirme yaptı. Hamas lideri Haney'in Tahran'da bir suikasta uğramasından sonra Ankara’nın ulusal yas ilan etmesi, Hamas’a verilen politik desteğin sembolik durumunu ifade ediyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hamas'a verilen desteği öyle bir şekilde abarttık ki ‘ansızın bir gece Gazze'ye girebiliriz’ dedi. Ankara'nın Hamas politikasının bir yanı iç politikada iktidara karşı gelişen tepkiyi azaltmaya yönelik bir planı içeriyordu. Diğer yanı da Hamas'ın İslamcı kimliğinden gelen bir destek ifade ediyordu.

Ankara'nın Hamas’a verdiği politik ve diplomatik aktif  destek ne uluslararası ilişkilerde ne de Körfez dünyasında yani Arap dünyasında destek bulabildi. İran faktörü nedeniyle Yemen’in İsrail'e yönelik bir kısım askeri eylemleri dışında Ankara'nın pratikte somut denetlenebilir bir desteğinin olmadığını gördük.

Aynı şekilde Ankara'nın İsrail'e yönelik sert açıklamalarına paralel olarak İsrail ile ticari ilişkiyi devam ettirdi. Ancak oluşan yoğun kamuoyu baskısıyla İsrail ile ticaretin önemi ölçüde kestiğini belirtti. Ortaya çıkan veriler tersine ticaretin kesintisiz bir şekilde devam etti ne gösterdi. Özellikle İslamcı çevrelerden oluşan tepkiler nedeniyle tutuklanmalar oldu. Bu bakımdan iktidarın kamuoyu önünde İsrail’e yönelik oldukça sert söylemlere rağmen ticaretin bir biçimiyle devam etmesi, toplumda ciddi bir güvensiz veya tutarsızlık oluştu denebilir. Ayrıca Ankara’nın ama özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ateşkesin sağlanması için Hamas üzerindeki etkisini kullandığına dair çıkan haberlerin politik-diplomatik ilişkilerde ciddi bir karşılığının olmadığını söylemek yanlış olmaz. Ayrıca ‘Cumhurbaşkanının Hamas üzerindeki ağırlığı veya Hamas ile olan ilişkisi’ gibi cümlelerin gelecekte Ankara’nın başına bela olacağını hesaba katılmalıdır. Çünkü uluslararası ilişkilerde Hamas, İran, Türkiye, Yemen gibi birkaç ülke dışında ‘terörist’ olarak görülüyor.

Ateşkes Körfez ülkelerine nasıl karşılandı

İsrail'in önce Hizbullah ile yaptığı ateşkesin Lübnan'da yarattığı pozitif etki çok kısa bir sürede görüldü. Hizbullah'ın aldığı ağır askeri darbeler, yönetim kadrosunun önemi ölçüde  tasfiye edilmesi, İran'ın ve Suriye'nin aktif destek verememesi sonucunda önce Lübnan’ın güneyini yani İsrail sınırını terk etti ve yaptığı geçici anlaşma ile İsrail'e yönelik saldırılara yönelmeyeceğini fiilen kabul etti.

Lübnan'da Genelkurmay Joseph Avn Cumhurbaşkanı seçildi. Hükümeti kurma görevini de Uluslararası Adalet Divanı Başkanı Selam'a verildi. Yeni Cumhurbaşkanının yaptığı açıklama dikkate alındığında öncelikli görevlerinden bir tanesini; "ordu dışındaki otonom askeri güçlerinin varlığına son vermek ve onları ordu'ya entegre etmek'" olarak açıkladı. Burada kastedilen hiç şüphesiz ki Hizbullah'dır. Bunun başka bir anlamı bundan sonra Hizbullah ayrı bir askeri güç olarak Lübnan’da konumlandırılmayacak. Bu durum özellikle İran destekli Hizbullah’ın askeri olarak tasfiye edilmesi, politik olarak Lübnan sistemine dahil olması Arap dünyası için önemli bir başarı olarak değerlendiriliyor. Aynı zamanda Lübnan'ın önümüzdeki dönemlerde kendini hızla toparlayarak bölgenin ekonomik ve politik merkezlerden biri olması için önemli bir hazırlık yapılıyor. Bu değişimde Arap sermayesinin çok özel bir rol üstleneceği söyleniyor.

Aynı şekilde İsrail'in Hamas’ın tasfiyesine yönelik başlattığı askeri saldırılara karşı ciddi bir tepki göstermeyen hatta dolaylı olarak da destekleyen Körfez ülkeleri, Müslüman Kardeşlerin politik ve toplumsal etkisinin kırılmasında memnun oldukları söylenebilir. Körfez ülkelerinin Gazze'ye yapacakları ekonomik yardım ve yatırımlarla Filistinlilere olan desteğin devam ettiğine dair hem yeni bir algı oluşturacaklar hem de Gazze, ekonomik ve turizm merkezi haline getireceklerdir.

Ateşkes Kalıcı Bir Barışa Dönüşürse:

ABD-AB-Arap Dünyası, İsrail’i kalıcı bir barışa zorlayacaktır. İsrail’in de bundan kaçması zordur. İki devletle bir süreç başlayacaktır. Yani Filistin’in ayrı bir devlet olarak varlığı yakın gelecekte İsrail tarafından kabul edilecektir. Ancak bu devlet, sadece bir polis devleti işlevine sahip olacaktır. Yani İsrail’in askeri güvenliğini tehdit edebilecek bir ordulaşma olmayacaktır. Kudüs de İsrail’in Başkenti olarak tescil edilecektir