Haber: Fatoş Erdoğan

İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri bileşeni siyasi parti, STK ve sendika temsilerinin yanı sıra basın toplantısına DEM Parti Milletvekilleri Cengiz Çiçek, Kezban Konukçu ve Özgül Saki de katıldı.

İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri adına ortak basın açıklamasını Demokrasi İçin Birlik (DİB) Koordinasyon Kurulu üyesi Ayşegül Devecioğlu okudu:

"Kapitalist-emperyalist sisteme ve sermayeye bağımlılık, Türkiye’de siyasi istikrarsızlığın yoksulluğun eşitsizliğin ve hak ve özgürlüklerin çiğnenmesinin en temel nedenlerinden birisi ola gelmiştir.

31 Mart yerel seçimlerinden yenilgiyle çıkan AKP-MHP rejimi, toplumun tüm ezilen ve ötekileştirilen kesimlerine ezilen halklar ve inançlara, emekçilere, emeklilere, kadınlara, gençlere, çocuklara, LGBTİ+’lara ve doğaya yönelttiği saldırılarla durumu kendi lehine çevirmeye çalışmaktadır. Kapitalist düzen ve onun emrindeki AKP-MHP iktidar bloğunun tüm ezilenlere açtığı bu amansız savaş, varoluşlarının gereğidir.

Hayat pahalılığının diye tanımlanan açık sermaye-iktidar saldırısının altında inim inim inleyen milyonların kabaran öfkesinden duydukları korkuyla Taksim’i 1 Mayıs’a kapatmış, kararı protesto edenleri tutuklamış; Gezi ve Kobanê Kumpas davalarıyla halkların demokrasi ve özgürlük mücadelesini şiddet kullanarak engellemek istemişlerdir. 

Rejim, halktan alıp sermayeye vermek diye özetlenebilecek “Mehmet Şimşek Programıyla” rıza üretemeyeceğini çok iyi bildiğinden toplumu gerici eğitim müfredatıyla, her alandaki yasak ve baskılarla ve kayyum politikalarıyla kuşatmaya ve sindirmeye çalışmaktadır.

Filistin’deki soykırımı karşısındaki iki yüzlüğünde de görüldüğü üzere emperyalizme katıksız sadakat karşılığında iktidarın içerde rejimini tahkim etme çabasının son hamlesi, Hakkâri belediyesine yönelik kayyum darbesidir. Halk tarafından seçilmiş belediye eş başkanı Mehmet Sıddık Akış’ı yargıyı araçsallaştırarak tutuklamak, Batı belediyelerinde uygulandığı gibi belediye meclisi içinden vekil seçmek yerine kayyum atamak, halkın demokratik iradesini tanımamaktır.

AKP-MHP ittifakı, kayyum rejimiyle halkın demokratik iradesini kırarak, Türkiye’deki bütün ezilenlerin ve muhalefetin de demokratik mücadele iradesini kırmaya ve kirli rejimine payanda etmeye çalışmaktadır. O nedenle kayyum demek gasp demektir, kayyum demek talan demektir, kayyum demek yolsuzluk, hırsızlık, halk iradesini tanımamak demektir. Kayyım aynı zamanda iktidarın çözümsüzlük ve savaş politikalarıyla ülkenin refah ve barış içinde yaşama umuduna vurduğu bir darbedir.

Adil olmayanın meşruiyeti de yoktur. Dolayısıyla Hakkâri kayyumunun toplum nezdinde de hiçbir meşruiyeti yoktur. 12 Eylül darbe anayasasını bile rafa kaldıran iktidar bloğu, “Yeni Anayasa, Yumuşama” adı altında Batıda süreci “idare ederken”, üçüncü kayyum dönemiyle Kürt halkının seçme ve seçilme hakkını tümden ortadan kaldıran bir “Kürt normali” yaratmak istemektedir. Yerel seçim sonuçlarını “saygıyla” karşıladıklarını belirtenler, söz konusu DEM Parti olduğunda hayasızca seçmen iradesini yok saymaktadır. Kendi hukukuna göre bile meşru ve yasal olmayan bu saldırılara karşı hep direndik, direnmeye devam edeceğiz!

Kürt halkının siyasal değerlerini ve kazanımlarını tecrit ve tasfiye etmek isteyen sivil görünümlü darbeci anlayışa; Türkiye halklarının insanca yaşam hakkını elinden almak isteyen soyguncu, talancı zihniyete ve saldırılarına karşı sessiz kalmadık, kalmayacağız! Halkın siyasi iradesine ipotek koymak isteyenleri, dün Van’da olduğu gibi Hakkâri belediyesinden de direnerek, birleşerek, ortaklaşarak çıkaracağız!"