“Öyle şaşırtıcı bir ülkedir ki Japonya,
Birkaç hafta kalan konuk kitap yazar,
Birkaç ay kalan bilim adamı makale tasarlar,
Birkaç yıl yaşayan bilge kişi yazma sevdasından kurtulur.”
Fransız Bilgini Berque (1976) [1]
Yeni milenyumla birlikte yerkürenin gündemine, yepyeni bir çalışma alanı girdi: Biyoekonomi. Biyoekonomi sürdürülebilir kalkınma olarak da tariflenmekte olup, alanın genişliği ve kapsayıcılığı nedeniyle birçok tanıma sahiptir. Kısaca, fosil enerji ve sınai hammadde bağımlılığını yok edecek ve doğrudan tarımsal ürünlerden seçerek enerjiyi elde edecek olan geleceğin toplumunun vizyonunu özetleyen bir terim olarak belirtilebilir (Kalaycı, 2012).[2] Yaşadığımız ülke, iklimiyle ve toprağıyla bu vizyona uygun bir potansiyele sahip. Ancak halen ülkemizin kamuya açıklanmış bir biyoekonomi strateji belgesi bulunmuyor. Türkiye’nin biyoekonomi strateji belgesi nasıl olur diye düşünürken, çağdaş ama batıda olmayan bir ülkenin sürdürülebilir kalkınma yolculuğunu incelemeye karar verdim: Japonya’nın. Bu yolculukta örnek teşkil eden hamleleri de, tökezledikleri yerleri de şeffaflıkla belirtmeye çalıştım. Japonya’nın Biyoekonomi Yolculuğuna Giriş Japonya, Doğu Asya'daki en büyük ada ülkesi olup, 126 milyon kişilik nüfusuyla, dünyanın en kalabalık 11. ülkesidir. Japonya ekonomisi, nominal olarak dünyanın üçüncü büyük ve satın alma gücü paritesi bakımından dördüncü büyük ekonomisi olup, dünyanın ikinci büyük gelişmiş ekonomisidir. İklim krizi ile birlikte, dağlık bir alana kurulmuş olması nedeniyle karşılaştığı handikaplar daha belirginleşmiş, Japonya'nın endüstriyel kullanım için gıda, hayvan yemi ve biyokütle ithal etmesi gereksinimi artmıştır. Güçlü bir araştırma geliştirme sektörüne sahip Japonya’da, biyokütlenin üretimi ve endüstriyel kullanımına odaklanan 2002 Biyokütle Nippon Stratejisinde, kırsal kalkınmayı canlandırmak hedeflerdendir. İklimin korunması ise başlıca amaç olarak açıklanmaktadır. 2018 "Stratejik Enerji Planı"nın beşinci versiyonunda, hedefi 2030'da % 44 yenilenebilir enerjiye yükseltmiştir. 2019'da benimsenen biyoekonomi stratejisinde yüksek teknoloji tarafına odaklanılmakta olup, bitki ıslahından rejeneratif tıbba kadar genellikle yapay zekâ veya teknolojik uygulamalarla bağlantılı olarak özellikle biyoteknolojik gelişmelere odaklanmaktadır. Japonya, "2030 yılına kadar dünyadaki en gelişmiş biyoekonomik topluma ulaşmayı” istemektedir. Ancak basına yansıyan iklimin korunması amacına uymayan balina avcılığı ve okyanusun kirletilmesi gibi iddialar, strateji planı ile örtüşmemektedir. Japonya’nın Biyoekonomi Stratejisinin Altyapısı Japonya ileri derecede sanayileşmiş olup, dağlık bir ada ülkesi olarak da özel coğrafi koşullara sahiptir. Bu koşullar, Japonya'nın endüstriyel kullanım için gıda, hayvan yemi ve biyokütle ithal etmesi gerektiğini işaret etmektedir. Güçlü bir araştırma geliştirme sektörüne sahip Japonya’da, 2019'da benimsenen biyoekonomi stratejisinde yüksek teknoloji tarafına odaklanılmaktadır. 2006 gibi erken bir tarihte, Biyokütle Nippon Stratejisi, biyokütleye ek olarak biyoenerji üzerine odaklanacak şekilde revize edildi. 2009 yılında Japonya, Biyokütle Stratejisine "Biyokütle Kullanımının Teşviki için Temel Kanun"u ekledi ve Ulusal Biyokütle Politikası Konseyi'ni oluşturdu. Bir sonraki adım, 2010 yılında "Biyokütle Kullanımının Teşviki için Ulusal Plan" idi. İlk kez biyoyakıtlar için sabit kotalar da dâhil olmak üzere, belediye ve ulusal düzeylerde bir dizi niceliksel hedef belirlendi. 2011'de Fukuşima'daki reaktör felaketi, halkın enerji arzı algısında bir dönüm noktası oldu. Sonuç olarak, ülkenin merkezi olmayan ve otonom enerji üretimi için çabaladığı "Biyokütle Sanayileşme Stratejisi" 2012 yılında oluşturuldu. Stratejide, daha önce tartışılan biyoyakıtlara ek olarak, ilk kez mikroalg kullanımına odaklanılıyor. 2014 yılında, "Stratejik Enerji Planı", 2030 enerji arzında % 24 yenilenebilir enerji hedefini belirlemiştir. 2018 "Stratejik Enerji Planı"nın şimdi beşinci versiyonu, hedefi 2030'da % 44 yenilenebilir enerjiye yükseltmiştir. Senaryolar 2050 yılına kadar geliştirildi, ancak bunlara tam dekarbonizasyonun ötesinde ayrıntılı niceliksel hedefler konulmadı. Japonya sonunda 2019'da açık bir biyoekonomi stratejisi formüle etti. Biyoekonomiyi ekolojik, çevresel, sosyal ve sağlık hedefleriyle yakından ilişkilendirerek, sürdürülebilir ve sağlıklı bir yaşam sisteminin temeli olarak döngüsel bir biyoekonomiyi tanımladı. Çevreye saygı ve doğa odaklı bir yaşam tarzının, Japon kültürüne derinlemesine bağlı olduğu belirtilmektedir. Japonya, coğrafyası nedeniyle tarımsal biyokütle kaynakları kısıtlı olduğundan, biyoekonomi stratejisi, bitki ıslahından rejeneratif tıbba kadar genellikle yapay zeka veya teknolojik uygulamalarla bağlantılı olarak özellikle biyoteknolojik gelişmelere odaklanmaktadır. Strateji belgesi, Japonya'nın artık bu sektörde bir teknoloji lideri olmadığını ve bu alana daha fazla yatırım yapması gerektiğini kabul ediyor. Bununla birlikte, ölçüm ve sensör teknolojisi, görüntü analiz teknolojisi ve robotik çalışmalar, ülkenin biyoekonomik olarak da yararlanabileceği güçlü yönlerdir. Biyoekonomi stratejisine göre Japonya için genel hedef, "2030 yılına kadar dünyadaki en gelişmiş biyoekonomik topluma ulaşmaktır". Bu, biyojenik kaynakların sürdürülebilir kullanımını ve tutarlı geri dönüşümü, açık inovasyon amacıyla uluslararası veri, insan ve kaynak ağını ve biyoteknoloji ile dijital teknolojinin birleştirilmesini içerir. Strateji, uygulama için beş temel eğilimi tanımlar:
- Yeni pazarların yaratılması ve denizaşırı pazarların fethi
- Geniş bir biyoveri koleksiyonu ve bunları kullanmak için ilgili altyapının oluşturulması
- Hem iç hem de dış pazarlardan yatırım çekmek için ağ oluşturma
- Ticaret politikalarının uyumlandırılması; fikri mülkiyet ve genetik kaynakların korunması
- Etik, yasal ve sosyal konuları ele almak için beşeri bilimler, sosyal bilimler ve halk diyaloğunun artan katılımı
Biyoekonomi stratejisinde, Japonya'nın şimdiye kadar bitki yetiştiriciliğine çok fazla odaklandığı gerçeğini eleştirilirken, yeni uygulama alanları, ele alınmıştır. Özellikle ülkenin biyotik kaynaklardaki büyük genetik çeşitliliğinin daha iyi belirlenmesi ve kullanılması gerektiği belirtilmiştir. Şeker kamışı ve mısır gibi biyoekonomik açıdan farklı hammaddelerin yetiştirilmesinin yanı sıra yeni nesil tarım teknolojilerinin ve fonksiyonel gıdaların geliştirilmesiyle birlikte orman alanları ve kullanımları genişletilecektir. Yenilenebilir hammadde, atık su ve atıktan yapılan ürünlerin sosyal kabulü artırılacak ve çevresel sorunların üstesinden gelen bir karbon döngüsü yaratılacaktır. Strateji ayrıca çevresel iyileştirme uygulamalarını, gelecekteki “başka bir pazar” olarak tanımlar. Ek olarak, araştırma ortamındaki yapısal değişiklikler, ulusal ve uluslararası alanda daha iyi işbirliği yapan daha merkezi olarak organize edilmiş araştırmalara doğru ilerletilecektir. Sürdürülebilirlik için verilen Teşvikler Buna ek olarak, geçtiğimiz on yılda önemli noktalarda biyoekonomiye değinen bir dizi politika görüldü: örneğin, 2012'den beri devlet kurumları, çevre dostu ürünler satın almaları için "Yeşil Satın Almayı Teşvik Etme Yasası" tarafından yönlendirilmektedir. Hükümet, sabit ödemelerle yenilenebilir enerjilerin kullanımını teşvik ediyor. Japonya, vergi programları ve doğrudan ödemeler dâhil olmak üzere, yatırımı teşvik etmek için bir dizi araca sahiptir. Örneğin, biyokütle geri dönüşüm sistemleri için destek sağlanmaktadır. Vergi indirimleri, biyoyakıt üreticileri ve araştırma ağırlıklı şirketler için geçerlidir. Karbondioksit emisyonları 2012'den beri vergilendiriliyor. Genetiği değiştirilmiş bitkilerin yetiştirilmesine genel olarak Japonya'da izin verilmektedir ve 2003 yılından itibaren "Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların Kullanımına İlişkin Yönetmelik Yoluyla Biyolojik Çeşitliliğin Korunması ve Sürdürülebilir Kullanımı Hakkında Kanun" tarafından düzenlenmektedir. Bununla birlikte, Japonya'da genetiği değiştirilmiş organizmalara dayalı 200'den fazla gıda ve gıda katkı maddesine izin verilmektedir. Japonya, dünyanın en büyük genetiği değiştirilmiş gıda ve yem ithalatçılarından biridir.[3] (Gelecek hafta: Japonya’da kurumsal yapı, siyasi aktörler ve biyoteknoloji) [1] Güvenç, B. (2002). Japon Kültür. İstanbul: İş Kültür Yayınları [2] Bayramoğlu Z, Ağızan K, Tekin M. (2018). Türkiye’de Biyoekonomi Girişimciliğinin Tarımdaki Önemi. KSÜ Tar Doğa Derg 21(Özel Sayı) : 227-236, DOI : 10.18016/ ksutarimdoga.vi.472161. http://dogadergi.ksu.edu.tr/tr/download/article-file/617156 adresinden 29 Haziran 2021 tarihinde alıntılanmıştır. [3] Japonya Biyoekonomisi. (2020, 28 Aralık) https://biooekonomie.de/en/topics/in-depth-reports-worldwide/japan adresinden 8 Mayıs 2021 tarihinde alıntılanmıştır.