“SEÇTİREN DEĞİL SEÇİLEN KADINLAR OLACAĞIZ”
Kadın Adayları Destekleme Derneği Başkanı Nuray Karaoğlu, 5 Aralık 1934’te kadınların seçilme hakkı kazanmasını 89. yıldönümünü kutlayarak Türkiye’de kadınların eşit temsili hakkında değerlendirmelerde bulundu.
2024 yerel seçimlerinin yaklaştığını ve aday adaylarının belirlendiği bir sürece girildiğini söyleyen Karaoğlu: ”Aday adayları belirleniyor, bu süreçte ne olacak? Erkek düzen günümüz iktidarıyla bu kadar girift, bu kadar hemhâlken, eşit temsili sağlamak için neler yapacağız? Ka.Der olarak bütün politikamız ve uygulamalarımız bu soruların en önemli tarafı.
Bizler, kadınlar başta olmak üzere, dezavantajlı tüm grupların adil ve eşitlikçi siyasal temsilini istiyoruz.
Biz bunlarla ilgiliyken “ilgililer” kadınların siyasal temsili adına ya susmayı tercih ediyor ya da göze sürme çözümlerle süreci yürütüyor; çünkü çözüm yerine sürecin yöneltilmesi hedefleniyor. “Seçim dönemlerinde tanıklıklarımız, tecrübelerimiz var. Esas çözüm, politikayı eşitlikçi bir bilinçle dönüştürmek için eşit temsil ile eşitsizliği önleyebilecek politikalar üretmek ve bu politikaları hayata geçirmektir” dedi ve siyasi partilerin genel başkanlarına çağrıda bulundu:
“Başta CHP olmak üzere - ki biliyorsunuz mart ayında fermuar sistemini esas alan bir yasa teklifi de sunmuşlardı- genel başkanlardan bir beklentimiz var. O da şu: 2024 yerel seçimlerinde belediye başkanı ve meclis üyeleri belirlenirken kadının eşit temsilinde özenli olmaları. Hedefimiz şu ki: Seçtiren değil seçilen kadınlar olacağız! Bizler, kadınlar başta olmak üzere, dezavantajlı tüm grupların adil ve eşitlikçi siyasal temsilini istiyoruz. Düşünün, 2019’da seçilen belediye başkanları içinde kadın belediye başkanlarının oranı sadece ve sadece %1,58…
Bu, fazlasıyla iç karartıcı tabloyu değiştirmeye yönelik bir tutum bekliyoruz.
Seçtiren değil, seçilen kadınlar olacağız.”
“SIYASAL ALANDA EŞİT TEMSİL MÜMKÜN!”
Siyasal alanda eşit temsili sağlamak için çeşitli yollar, yasalar, partilerin
kendilerine bağladıkları hukukları, uygulanan veya uygulanacağı vaat edilen
politikaları olduğuna dikkat çeken Karaoğlu, samimiyet ve kararlılık olmadığı için
temsilin kağıtta yazılı metinlerde kaldığını söyleyerek şu verileri aktardı:
“1934’ten bu yana toplam 24 genel seçim yapılmış ve bu seçimlerde 11 bin 985
milletvekili seçilmiş; bu milletvekillerinin sadece 717’si kadın…
14 Mayıs seçim sonuçlarına göre, şu an Meclis'te görev yapan 600 milletvekilinin
119’u kadın.
AKP’den 50 (yüzde 19), CHP’den 24 (yüzde 18), HEDEP’ten 27 (yüzde 47), İYİ
Parti’den 5, (yüzde 11), MHP’den 4 (yüzde 8), Saadet Partisi’nden 2 (yüzde 10),
DEVA’ dan 4 (yüzde 26), TİP’ten 1 (yüzde 25), DBP’den 1 (yüzde 50) ve Emek
Partisi’nden 1 (yüzde 50) kadın milletvekili Meclis'te…
Şu an 1392 belediye başkanının sadece 23’ü kadın…
2019 yerel seçim sonuçlarına göre aslında seçilen kadın belediye başkan sayısı
43’tü. Geçen süre zarfında kayyum atamaları sonucunda bu sayı 23’e düştü…
2019 yerel seçim sonucunda tüm belediye başkanları içinde kadın belediye
başkanlarının oranı sadece ve sadece yüzde 1,58”
Bu tabloyu kadınlar için politik bir şiddet biçimi olarak yorumlayan Karaoğlu,
Türkiye’de anayasal veya yasal cinsiyet kotasının gerekliliğine dikkat çekti.
KA.DER’İN ÇALIŞMALARI SONUCU KADIN MUHTAR SAYISI 685’TEN 1134’E
YÜKSELDİ
Yerelde eşit temsil gücünü arttırmak için KA.DER’in hız kesmeden
çalışmalarına devam ettiğini ifade eden Karaoğlu, bu çalışmalar sonucunda
kadın muhtar sayısının 685’ten 1134’e yükseldiğini de söyledi.
“Türkiye’de 30 bin 5 mahalle 18 bin 152 köy olmak üzere toplam 50 bin 157 muhtar
bulunuyor. 2014- 2019 arasında 50 bini aşkın muhtar içinde sadece 685 olan kadın
muhtar sayısının oransal değeri yüzde 1,30’du. 2019 seçimlerinde Ka.Der’in yoğun
çalışmaları sonucunda sayı 1071’e yükseldi, daha sonra ara seçimlerde sayı 1134
oldu rakamsal oranı yüzde 2,1
GELECEK KADINDIR
Açıklamasında İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını da eleştiren Karaoğlu: “İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik ayrımcılık, adaletsizlik ve erkek şiddetine dair eni konu bir metindi.
Kadına yönelik şiddetin tarihsel kökeninde, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin olduğunu ve şiddetin temelinin neyle ilişkili olduğunu gayet iyi tarif ediyordu.
Kadınları koruyan, kadın erkek eşitliğini, toplumsal cinsiyet sorununu hukuksal bir zemine oturtan İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkılmadı mı?
İstanbul Sözleşmesi’ne karşı yükselen sesin sadece Türkiye’yle sınırlı olmadığını Müslüman-Türk toplumuna özgü itirazlar olmadığını da gördük.
Hatırlayın, sözleşmeyi 40’tan fazla ülke imzaladı. 34 ülke onayladı ve halen bizim dışımızdaki ülkelerde yürürlükte.
Bizimle birlikte nerdeyse eş zamanlı olarak, Polonya, Macaristan, Hırvatistan, Bulgaristan gibi ülkeler sözleşmeyi tartışmaya başladı.
Ortak politik noktaları olan iktidar etme biçimi, bize benzeyen ama inanç farklılığı olan ülkeler, “ Aileyi zayıflatılıyor” denip sözleşmenin öngördüğü kadın erkek eşitliğini hedef aldı.
Yani, toplumsal cinsiyet sorununu, eşitsiz güç ilişkilerini, kadınlara yönelik ayrımcılık ve şiddeti, ayrı birçok coğrafyada ama aynı perspektifte bulabiliyoruz.” şeklinde konuştu.
“Mücadelemiz baskılanmış gibi görünse de kazanan daima kadınlar olacak” diyen Nuray Karaoğlu:
“Kadın mücadelesi haklı, güçlü ve köklü bir mücadele. Bu yüzden kadınlar siyasette eşit temsil dahil her mücadeleyi kazanacak.
Çünkü gelecek kadındır.” sözleriyle açıklamasını sonlandırdı.