Geçtiğimiz hafta Kayıp güç: Kamu diplomasisi başlıklı yazımda ulusal kamu diplomasimizin artık kayıp güce dönüştüğünden ve etkisini kaybettiğinden bahsetmiştim. Siyasal iletişim alanının yakından takip etmesi gereken yerlerden biriyse kuşkusuz İngiltere. Birleşik Krallık kamu diplomasisini son yüz yıldır büyük bir ustalıkla yürütüyor.
Özellikle imparatorluktan ulus devlete dönüşüm süreçlerini incelediğimizde İngiliz Milletler Topluluğu organizasyonunun özellikle ada dışında İngiltere’nin ticaret ve kültür ihracının lokomotifi olarak hareket ettiğini görüyoruz. Ayrıca İngiltere’nin her yurt dışı diplomatik misyonunun o ülkede diplomatik ilişkilerin yanında aynı zamanda yerleşik kurumları ile ağını güçlendiriyor. Ulusal Great kampanyaları ise en iyi ülke kampanyalarından biri olarak halen akıllarda.
Britanya adasına dönecek olursak kötü örnekler tabii ki var. Yüksek lisans çalışmam sırasında yakinen inceleme fırsatı bulduğum İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma süreci olan Brexit’te dönemin iktidarının halkı tabiri caiz ise bypass ederek yürüttüğü elitler kampanyası fiyasko ile sonuçlanmış ve Birleşik Krallık büyük bir siyasi kargaşaya girmişti.
Bugünlerde ise İskoçya’da yeniden esmeye başlayan ayrılık rüzgarları Britanya adasının birliğini ve geleceğini uzun bir aradan sonra tekrar tehlikeye sokmuş durumda. Brexit örnekleri önündeyken tek kurtarıcı Downing Sokağı 10 Numara’ya göre Kraliyet Ailesi.
Kraliyet Ailesi, Netflix’in rekortmen dizisi The Crown ile son yıllarda popülerliğini tekrar yükseltiyor. Her ne kadar yayınlanan hikayeler ile ilgili sık sık Netflix ile karşı karşıya geliyor olsalar da Prenses Diana’nın ölümüne giden süreçte kaybedilen imaj toparlanıyor. Kraliyet ailesinin geçmişe nazaran skandalları ile anılmayan yeni genç aile üyelerinin rollerinin artması da olumlu karşılanıyor. Üstelik Prens Harry ve Megan Markle’ın kraliyet görevlerinden ayrılmasına rağmen.
Son birkaç aydır ise İngiltere kamu diplomasisi gücünü İskoçya için seferber etmiş durumda. Geleceğin Kral ve Kraliçesi William ile Kate İskoçya’yı karış karış gezdiler. Yumuşak güç olarak son iki ayda Edinburgh ve yakın çevresinden başlayarak tüm İskoçya’da yürüttükleri kamu diplomasisi turu ayrılık fikirlerinin değişmesine katkı sağlayacak mı bilinmez ancak bu gezinin siyasal iletişim tarihine geçeceği kesin. Son yüz yıl içerisinde Kraliçe Elizabeth ve Edinburgh Dükü’nün Afrika turları, Prens Charles ve Prenses Diana’nın Avustralya ve Amerika turlarının tarihe altın harflerle yazılan kamu diplomasisi çalışmaları olduğunu unutmayalım.
Sürdürülebilir kamu diplomasisin ülke içerisinde ne olursa olsun dışarıdaki imajı koruma ve büyütme konusundaki etkisine en güzel örneklerden biri de Richard Moore. İngiltere'nin eski Ankara büyükelçisi Richard Moore, 112 yıllık Birleşik Krallık'ın dış istihbarat teşkilatı MI6'nın kamuoyuna açıkça tanıtılan ilk başkanı oldu. İngiltere’nin devlet iletişim politikasını değiştirmesi ve Türkiye’de fenomen haline gelen iletişim kabiliyeti yüksek bir diplomatın kariyerindeki değişimi de iletişim fırsatına dönüştürmesini iyi okumak oldukça önemli. James Bond filmlerinin dışında siyasal iletişimde kamu diplomasisi aygıtının gerçek kişi ve kurumlar ile devam etme kararının sonucunun pozitif olması casestudy olacak kadar da değerli.
Bu sırada İngiltere’nin son yıllarda artan işsizlik ve gelecek kaygıları artan gençlerin ülkesi olmaya başladığını, pandemi başında alınan yanlış kararlar ve ülke sağlık sisteminin çökmesi sebebiyle en çok kaybın yaşandığı yerlerin başında olduğunu da hatırlayalım. Aşı kampanyası ile hızlıca yaralarını sarmaya başlayan ülke anlık krizlere dönük hızlı aksiyon alma kapasitesini de zirveye çıkarmayı başardı.
Bugün ise bize sunulanın başarısını tüm dünya konuşuyor. Algı yönetimi aygıtı görevini yerine eksiksiz getiriyor. İletişimciler olarak unutmamız gereken mottomuzu hatırlayalım "Algı Gerçektir."