Bazen sözcükler kifayetsiz kalır, neyi açıklamak isterseniz isteyin asla tam olarak karşılığını bulmaz. İşte tam olarak öyle zamanlardayız. Artık marketler müze görevi görüyor. Bakıyoruz ama sahip olamıyoruz, en temel ürünlerin önünde en değerli eseri inceler gibi uzuuun uzun vakitler geçiriyor, hesaplar yapıyor, yanımızdakilerle ürünün önceki fiyatlarını tartışıyor, “alsak değeri değil almasak daha da artacak zararımız katlanacak” deyip mecburen almak zorunda kalıyoruz çünkü biraz önce de dediğim gibi bu ürünler tamamen temel ihtiyaç ürünleri. Artık lüks tüketim ürünlerini konuşamıyoruz bile. Sokak röportajlarında isyan eden yurttaşın haklı serzenişlerine şahit olurken diğer yandan şikâyet etse de cümlesinin sonunun “ama yağ, tüp kuyrukları vardı şimdi öyle mi!” deyip kendini teselli ediyordu bir kesim. Teselli ettiği şeyi şu an yaşamaya başladı işte yurttaş.
Öyle televizyon haberlerinde de görmüyor sadece, artık yürüdüğünüz sokakta ama ekmek ama yağ, bir kuyruk görmek çok olağan oldu. Uzaya çıkacak, uçan arabalar yapacakken (!) mevcut ekonomik standardı korumayı bırakın üç ay önceki halimizi arar olduk. Şimdi de halkın gazını alır gibi bakın indirimler yapıldığı söyleniyor, halkımızın yanındayız güzellemesi yapmak için KDV indirimlerinin ürünlere yansıdığına dair kürsülerden bağırılıyor. Öyle mi peki? Bizzat gidip o indirdikleri iddia edilen etiket rakamlarının gerçekten bir komediden ibaret olduğunu gördüm. Çok değil birkaç ay önce paket ekmek 5.90’dı 7’ye ardından bugün geldiği noktada 17.90’a kadar çıktığını gördük. Bugün (17 Şubat 2021) gittiğim Şok markette ekmeğe 21.90 TL etiket yazılıp üstü çizilerek, güya indirim, 17,90 yazıldığını gördü bu gözler.
Marketler yolunu buluyor, söylemler vatandaşın en azından bir kesimin gazını alıyor ama olan yine bu halka oluyor. Yılın başında asgari ücret 4253 TL oldu olmasına ama ardından gıdaya, elektrik, doğalgaza gelen zamlarda sizce de bu durum kaşıkla verip kepçeyle almak olmadı mı?
Yurttaş bu istikrarsızlığa bu enflasyona nasıl direnecek? Asgari ücretle çalışıp veya emekli maaşıyla çocuk okutan, aile geçindiren bu insanlar nasıl karnını doyuracak? Bakın, nasıl yaşayacak demiyorum diyemiyorum nasıl karnını doyuracak diyorum! Çünkü yaşamak açlıktan ölmemekten ibaret değil.
Bu ülkenin gençleri, aydın kesimleri bir yolunu bulmak yurtdışında yaşamak için artık fırsat kolluyor, TUS’a hazırlanmak yerine dil kurslarına gidiyor, Türkiye’de zorluklarla okuyup üniversite mezunu olup iş bulamayan nice avukatlar, mühendisler mimarlar garsonluğu, kuryeliği göze alıp yurtdışına çıkıyor. Nitekim kurye bile olsalar Türkiye’de mühendis şartlarında belki bundan da iyi şartlarda yaşayabildikleri aşikar, açın bakın youtube gidenlerin hikayeleriyle, yaşam deneyimleriyle dolu artık. Emeklerinin karşılığını alması gereken yaşlarda işsiz ya da asgari ücretle umutsuz şekilde çalışmak zorunda kalan ve temel geçimini bile sağlayamayan bu gençlere nasıl umut vereceksiniz, ne diyeceksiniz? Kalmaları için nasıl bir yol göstereceksiniz? O çok eleştirilen, dünya görüşü ve eleştirel gözlem kabiliyetiyle birçok yetişkinden daha aklı başında olan çoğu Z kuşağı gencinin yaşadığı ve bu ülkede duyduğu güvensizliği umutsuzluğu nasıl telafi edeceksiniz? KPSS’de 95-100 alıp mülakatla hakkı yenen binlerce milyonlarca genci gitmekten nasıl alıkoyacaksınız! Siz daha adil bir sistemi yaratamamışsınız kime nasıl gitme kal diyeceksiniz?!
Türkiye gençlerini kaybediyor! Kaybediyor!
Avrupa’da olmayan genç ve nitelikli nüfus bizde varken ve bu ülkenin geleceği olan gençleri yine bu topraklara kazandırmak gerekirken ellerimizle gönderiyoruz ve dur diyebilen, dur demek için umut veren bir girişimde bulunabilen kimse ama kimse yok!
Çünkü bu gençler açlıkla sınanmak, fiyat etiketleri tartışmak değil Avrupa’daki akranların gibi dünyayı keşfetmek, kaliteli eğitim almak ve mutlu yaşamak istiyorlar. Hepimiz gibi!
Ama biz patlıcanın 35 liraya kadar çıktığını, yumurtanın 50 lirayı gördüğünü konuşuyoruz çünkü konuşmak zorundayız, mecbur kalıyoruz! Mecbur bırakılıyoruz. Binlerce lira gelen elektrik doğalgaz faturalarının altında ezilirken bir halk nasıl insanca yaşayabilecek ki?
Bize gerçekten bir umut lazım, bu ülkenin halkına, genç kuşağına, aydınına bir ışık lazım. Herkesin takkeyi önüne koyup ciddi ciddi bir düşünmesi lazım. Türkiye’nin bir an evvel bu enkazı toparlaması lazım. Ülkeyi enkaza çevirenlerden kurtulması, geleceğe yükselerek yürümesi lazım. Keza bu ülkeye ancak bu yakışır!