“Şunu sakın unutmayın; bu Beşli Çeteler ve yandaşlar, paraları çalıp yurt dışına götürdüler, sanıyorlar ki Bay Kemal o paraları getirmeyecek. Son kuruşuna kadar getireceğim o paraları, son kuruşuna kadar. Milletin parasıdır o. Son söz; kul hakkı yemedim, kul hakkı yedirmeyeceğim. Şimdi onlara da sesleniyorum. Benim söylediğimi onlar da söylesinler. ‘Kul hakkı yemedim, kul hakkı yedirmeyeceğim’ desinler bakayım. Diyemiyorlar, diyemezler. Çünkü onların neler yediklerini bu kardeşiniz çok iyi biliyor”
“22 YILDIR BIKTIK. DEĞİŞİME İHTİYACIMIZ VAR”
"22 yıldır bıkmadık mı? Bıkmadık mı? 22 yıldır bıktık. Vallahi değişime ihtiyacımız var. Hepimizin değişime ihtiyacı var. Beraber birlikte olmaya ihtiyacımız var. Bakınız, çok kamplaştık, çok kutuplaştık. Birbirimizi sorgulamaya başladık. Komşumuzu sorgulamaya başladık. Arkadaşlarımızı sorgulamaya başladık. Biz, aynı ülkede, aynı atmosferde, güzel bir coğrafyada beraber yaşamak istiyoruz, huzur içinde yaşamak istiyoruz, dostlukla yaşamak istiyoruz. Atalarımız ne güzel demiş; ‘Komşu komşunun külüne muhtaçtır’. Komşunun kimliğini sorgulamaya başladık. Emin olun, bu ülkeye baharı getireceğim, bu ülkeye. Bu ülkeye huzuru getireceğim, bu ülkeye. Bu ülkede herkesin kimliğine, inancına saygı duyacağız, hep beraber duyacağız. Herkesin karnının doyduğu bir Türkiye, herkesin huzur içinde yaşadığı bir Türkiye, her evde huzurun, her evde bereketin olduğu bir Türkiye. Annelerin çocuklarını güven içinde okula gönderdikleri bir Türkiye. Yoksulluk derinleşti, biliyorum. Ailelerde büyük sıkıntılar var, biliyorum. Üniversiteyi bitiren evlatlarımız iş bulamıyor yıllardır, bunu biliyorum. Bütün sıkıntıları biliyoruz. Bakınız, az önce Zonguldak’tan geldik buraya; Allah aşkına, yerin altı kömür dolu, Güney Amerika’dan kömür geliyor, Rusya’dan kömür geliyor. 5 bin işçi alacağımızın sözünü verdim orada, 5 bin işçi alacağımızın.
“SARAYLAR BİZE GÖRE DEĞİL. BEN, HALK GİBİ YAŞARIM”
Bir de bize milliyetçilik dersi veriyorlar değil mi? Önce senin insanının karnı doyacak. Bu ülkenin insanının karnı doyacak. Bu ülkenin insanının işi, gücü ve aşı olacak. O nedenle başka bir sözüm daha var. En geç 2 yıl içerisinde bütün Suriyeli kardeşlerimizi Suriye’ye uğurlayacağız. Onlar yapamıyorlar, beceremiyorlar. Umutlarını oraya bağladılar. Onlar oraya umutlarını bağlar, bizim umudumuz sizsiniz, geleceğimiz sizsiniz, karar verecek olan da sizsiniz.
‘Kemal Dede, Çankaya’da çay içecek miyiz’ diyorsun. Söz söz, çay içeceğiz, hep beraber içeceğiz. Benim saraylarda gözüm yok. Saraylar bize göre değil. Ben, halk gibi yaşarım, sizler gibi yaşarım. Evim, barkım, çoluğum çocuğum, her şey sizler gibi, her şey. Gençler attılar bu sloganı. Bir şey söyleyeceğim gençlere; buraya gelmeden önce baktım, -benim de dersimi çalışmam lazım tabii gençler- 9 bin 930 genç ilk kez Bartın’da sandığa gidecek, oy kullanacak. Yani yaklaşık 10 bin genç sandığa gidecek, oy kullanacak. Şimdi gençler; siz demokrasiden yana mısınız? Özgürlükten yana mısınız? Kardeşlikten yana mısınız? Her evde huzurun, her evde bereketin olmasından yana mısınız? Kadın-erkek eşitliğinden yana mısınız? O zaman benim size bir sözüm var; sizin bütün bu hayalleriniz, benim hedefim olacak. O hedefi gerçekleştireceğiz. Beraber gerçekleştireceğiz, birlikte gerçekleştireceğiz.
“GENÇLER, DÜNYA SİYASET TARİHİNE BİR ARMAĞAN BIRAKACAKSINIZ. BUNUN İÇİN HAZIR MISINIZ”
Bir şey daha söyleyeyim size gençler; sandığa gidip oy kullanacak, ilk kez, 5 milyon 300 bin genç var. 5 milyon 300 bin genç, otoriter bir yönetimi değiştirmek ve demokrasiden yana oy kullanmak için sandığa gidip oyunu kullandığında bu ülkeye demokrasi gelecek ve sizler, dünya siyaset tarihine olağanüstü bir armağan bırakacaksınız. Dünya siyaset tarihini yazanlar şunu diyecekler; ‘Türkiye’de otoriter bir yönetim vardı ama o ülkenin gençleri, Mustafa Kemal’in gençleri sandığa gittiler, otoriter yönetimi demokratik yollarla değiştirdiler’ diyecekler. Dediğim gibi gençler, dünya siyaset tarihine bir armağan bırakacaksınız. Bunun için hazır mısınız? Hazır mısınız? Bay Kemal de hazır, sakın unutmayın.
“BEŞLİ ÇETE’YE PARA VAR, AMA EMEKLİYE GELİNCE PARA YOK”
Beraber yapacağız, birlikte yapacağız. Birlikte mücadele edeceğiz, çünkü ülkenin büyümeye ihtiyacı var. Ülkenin kalkınmaya ihtiyacı var. Ülkenin fakirleşmeye değil, zenginleşmeye ihtiyacı var. O nedenle kaynakların doğru kullanılması lazım ve yerinde kullanılması lazım. Bunun için bütçelerin sağlıklı yapılması lazım. Ben bazen diyorum ya işçiye, emekliye biraz ücreti artırın. Ya bu insanlar perişan oldu. Zam yapıyorsun, pazardaki zam ondan daha fazla. Bir aylık alıyor, bir bakıyor 15 gün sonra, aldığı aylık erimiş oluyor. O nedenle bütçeyi yaparken sağlıklı ve tutarlı, artı herkesin rahat geçinebileceği bir gelire sahip olması lazım. Buna karar veren organ siyasi otoritedir, unutmayın. Paranın kime, hangi gruplara aktarılmasına karar veren organ, siyasi organdır. Bu siyasi organın bu kararını şekillendirdiği kanunun adı da Bütçe Kanunu’dur. Dolayısıyla ben, ‘Emekliye -2015 tarihinden bu yana- Ramazan ve Kurban Bayramı’nda birer maaş ikramiye verin, asgari ücret kadar ikramiye verin’ dedim. Emekli var mı aramızda? Maşallah. ‘Birer maaş ikramiye verin’ dedim. Önce ‘Para yok, para nerede?’ Bir sürü gerekçe uydurdular. Sonra baktılar ki bu Kılıçdaroğlu bu işin arkasını bırakmıyor, birer maaş, bin lira verdiler. Sonra seçim zamanı geldi, biraz artırdılar. Dedim ki ‘Asgari ücret kadar vereceksin, asgari ücret’. Adı üstünde, asgari ücret; yılda iki sefer veriyorsun zaten. Biraz artırdılar ve öyle kaldı. Ondan sonra ben asgari ücret kadar emekliye ikramiye verilmesi gerektiğini söyledim, vermediler. Ben söz verdim; önümüzde Kurban Bayramı var, bütün emekliler aylıklarını çekmeye gittiklerinde 15 bin lira parayı kendi hesaplarında görecekler. Para var arkadaşlar. Türkiye zengin bir ülke. Fakir bir ülke olsak deriz. Ama Beşli Çete’ye para var, yandaşlara para var; 4 yerden, 5 yerden, 6 yerden aylık alanlara para var, emekliye gelince para yok. Para var.
“SAĞ ELİN VERDİĞİNİ SOL EL GÖRMEYECEK. HİÇ KİMSENİN YOKSULLUĞUNU AFİŞE ETMEYECEKSİNİZ”
Evet, ‘Ne zaman düşse ülke bir dara, bir Kemal çıkar ortaya’ diye söylüyorsunuz. Beraber ve birlikte Türkiye’yi kurtaracağız. Beraber ve birlikte mücadelemizi yapacağız. Eğer beraber ve birlikte olursak demokrasiyi güçlendirmiş olacağız. Bir şey daha; hayat pahalılığının bütün sıkıntısını çeken ev kadınlarıdır. Büyük sıkıntı çekerler. Yani çocuğu okula gönderirken sıkıntı çeker. Üniversiteyi bitiren oğlu, kızı iş bulamamışsa sıkıntı çeker. Çocuğu okula gönderecek, ‘beslenme çantasına ne koyayım’ diye bir sürü sıkıntı çeker. Hayatın bütün sıkıntıları ev kadınının, kırsalda çalışan kadının omuzlarındadır. İki sözüm var. Bir; kırsalda çalışan ve gençlerin sosyal güvenlik primini devlet ödeyecek. Yani kırsalda çalışan Karadenizli kadın, cebinden beş kuruş para çıkmadan, kırsalda çalıştığı sürece her ay onun sosyal güvenlik primini devlet olarak biz ödeyeceğiz. Ayrıca gençlerin de kırsalda çalışmak kaydıyla sosyal güvenlik primini yatıracağız. Aile Destekleri Sigortası getireceğiz. 1971 yılından bu yana uygulanmıyor. Uygulanan politika şu; fakirleri topluyorlar, televizyon kameralarına çekiyorlar. ‘Gel buraya’ diyorlar; onlara gıda, yiyecek, paketler dağıtıyorlar, fotoğrafı çekip yayınlıyorlar. Bu olmaz. İnancımızda sağ elin verdiğini sol el görmeyecek. Hiç kimsenin yoksulluğunu afişe etmeyeceksiniz. Bakınız, az önce Ekrem Başkan konuştu. Başkan seçilmeden önce yine bir sürü laf ettiler. ‘Siz gelince yardımlar kesilecek, şu olacak, bu olacak’ ve bir ara dedi ki -malum kişi- ‘Siz süt dağıtacaktınız, ne oldu, sütleri dağıtmıyorsunuz?’ Halbuki Ekrem Başkan, başkan olduktan sonra süt dağıtıyordu ama o sütü dağıtırken yoksul ailelerin yoksulluğunu teşhir etmiyordu. Aylardır yapıyor zaten onu, yine yapıyor onu.
“DEVLET, KADININ GÜVENCESİ OLACAK VE ONA HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERMİŞ OLACAK”
Şimdi biz şöyle yapacağız; yasasını çıkaracağız. Aile Destekleri Sigortası olacak. Asgari ücretin altında geliri olan veya hiç geliri olmayan ailelere en az asgari ücret kadar bir parayı kadının banka hesabına yatıracağız. Kadın gidecek, aylığını çekecek, çoluk çocuğun rızkını sağlayacak. Sosyal devlet dışında, hiçbir kadının yoksul olduğunu hiç kimse bilmeyecek. Dolayısıyla devlet, kadının güvencesi olacak. Birileri değil, şu değil, bu değil. Devlet, sosyal devlet, kadının en büyük güvencesi olacak ve ona her türlü desteği vermiş olacak. Aile Destekleri Sigortası geldiği zaman nasıl olacak bu? Onu da haklı olarak kadın kardeşlerim sorabilirler. Nerede bir aile hekimi varsa orada bir sosyal hizmet uzmanları da olacak. Sosyal hizmet uzmanlarının yüzde 99,9’u kadınlardan olacak. Bunlar, evlere gidecekler, evdeki ailenin durumunu raporlayacaklar. Geliri ne kadar, gideri ne kadar, ev kirada mı, değil mi, kaç çocuğu var, üniversiteye giden çocuğu var mı, engelli var mı, yaşlı var mı, bakıma muhtaç birisi var mı, raporlayacaklar. O rapor üzerine, en az asgari ücret tutarında, kadının banka hesabına para yatacak ve kadın gidecek parasını çekecek, çoluk çocuğun rızkını sağlayacak.
“TORPİLİ GARİBANDAN YANA YAPACAĞIZ”
Ayrıca yoksul ailelerde, eğer devlet işçi alacaksa önce bu ailelerin çocuklarını işe alacak. Yani torpilse torpili garibandan yana yapacağız. ‘Evet’ diyeceğiz, ‘bu ailelerin çocukları işe alınması gerekir’. Gençler, size bir sözüm daha var. Devlette torpili bitireceğim. KPSS’de aldığınız puana göre atamayı yapacağım, hiç endişe etmeyin. O konuda da sözüm var gençler sizlere, asla ve asla izin vermeyeceğim. Ayrıca bir şey daha yapacağız; bütün köy okullarını yeniden açacağız, bütün köy okullarını. Cumhuriyet’in yüzüncü yılında 100 bin öğretmenin atamasını yapacağız. Böylece köye daha farklı bir hava gelmiş olacak. Köyün imamı olacak, köyün öğretmeni olacak. Köyde ziraat mühendisi, ziraat teknisyeni, köyde veteriner hekim olacak. Dolayısıyla nasıl öğretmenin aylığı ödeniyorsa diğerlerinin de aylıkları kamu tarafından ödenecek. Hayvanları varsa aşılaması zamanında yapılacak. Toprağı varsa toprak analizi yapılacak. Hangi ürünün ekilmesinden daha çok verim alabilir? Yeni bir ufku başlatıyoruz Türkiye’de, halktan yana bir ufku başlatıyoruz. Rahmetli Ecevit’i biliyorsunuz değil mi? Bütün işçilere, fakire fukaraya her türlü desteği veren bir sosyal demokrat olduğunu biliyorsunuz değil mi? Rahmetli Ecevit derdi ki ‘Ne ezen ne ezilen; insanca, hakça bir düzen’ aynısını yapacağız. Ne ezen ne ezilen; insanca, hakça bir düzeni gerçekleştireceğiz.
“SEN KENDİ TOPRAĞINI, SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİNİ NASIL KAÇIRIRSIN”
Bize arada bir sorgulama da yapıyorlar. Milliyetçiliğimizi sorguluyorlar. Yok masanın altı, yok masanın üstü, yok masanın yanı, yok şunun yanında, bunun yanında… Bunların hiçbirisine inanmayın. Ben ne diyorsam ona inanın. Onların kanallarını biliyorum. TRT’yi de biliyorum. Bize inanın, ne söylüyorsak sözümüz sözdür. Biz, onlar gibi değiliz. Bizim iki kırmızı çizgimiz var; bayrağımız ve vatanımız, nokta. Bayrağımız ve vatanımız için her türlü fedakarlığı yapar, gözümüzü kırpmadan ölüme gideriz. Peki bunlar ne yaptı? Bizim topraklardan Süleyman Şah türbesini kaçırdılar, kaçırırken de bayrağı indirdiler. Sen kendi ülkende, kendi toprağında nasıl Süleyman Şah Türbesi’ni kaçırırsın. Bir de kalkmış bana milliyetçilik dersi veriyor. Yahu sen kim, milliyetçilik kim? Kimsin sen?
“KUZEY IRAK’TA ASKERLERİMİZİN BAŞINA ÇUVAL GEÇİRİLDİ, ‘NOTA VERECEK MİSİNİZ” DİYE SORDUĞUNDA ‘MÜZİK NOTASI MI’ DEDİ”
Bir şey daha; Kuzey Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçirildi. Ne söyledi? ‘Nota verecek misiniz’ diye sorduğunda, ‘Müzik notası mı’ dedi. Yuh çekmeyin, sandığa gideceksiniz, tepkinizi sandıkta göstereceksiniz. Benim için önemli olan, o sandığa gideceksiniz. Suriye’de 34 askerimiz şehit oldu değil mi? Nefesi nerede aldılar? Putin’in kapısında. Şehit olan bizim askerimiz, vuran Rusya, eğer özür dilemesi gereken varsa Rusya’nın özür dilemesi lazım. Beyefendi koşa koşa gitti Putin’in kapısına, Putin’in kapısında bekledi. Putin, kronometreyi açtı, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı kapıda kaç dakika beklettiğini bütün dünyaya gösterdi. Sonra kapıyı açtı, ‘Beyefendi gelebilirsin, oturabilirsin’ dedi. Bu, benim onurumu derinden yaralayan bir şeydir. Ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı bu pozisyona düşemez. Biz, asla böyle bir pozisyona düşmeyeceğiz, asla düşmeyeceğiz.
“TÜRKİYE’Yİ DAHA DA ZENGİNLEŞTİRECEĞİZ”
Ayrıca efendim, ‘Senin malvarlığını araştırırım ha’ diye tehdit etti. Tık yok. İstiyorsan araştır ama Bay Kemal olsa ne derdi? ‘Araştırmazsanız namertsiniz’ derdi. Yeni bir Türkiye’yi, güzel bir Türkiye’yi hayata geçireceğiz. Kavgadan uzak, herkesin sevgi içinde, güzellik içinde, Bartın da dahil olmak üzere kentin sokaklarında, caddelerinde, parklarında gezdiği, huzur içinde en azından kucaklaştığı bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Kavgadan bıktık artık. Bunun çıkması lazım ve size sözüm var; 85 milyonun cumhurbaşkanı olacağım. Oy versin veya vermesin, 85 milyonun, hiçbir ayrım yapmadan 85 milyonun cumhurbaşkanı olacağım. İnşallah göreceksiniz, Ekrem Başkan da Mansur Başkan da Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak onlar da görevlerinin başında olacaklar. Ayrıca Millet İttifakı’nı oluşturan sayın genel başkanlar da Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacaklar. Tam 2 bin 400 maddelik bir ortak mutabakat metni hazırladık. Yani iktidara geldiğimizde tarımda ne yapacağız, üretimde ne yapacağız, sağlıkta ne yapacağız, bütün bunlara bakacağız ve Türkiye’yi daha da zenginleştireceğiz. Kaynakları daha iyi bir pozisyona getireceğiz.
“KUL HAKKI YEMEDİM, KUL HAKKI YEDİRMEYECEĞİM”
Şunu sakın unutmayın; bu Beşli Çeteler ve yandaşlar, paraları çalıp yurt dışına götürdüler, sanıyorlar ki Bay Kemal o paraları getirmeyecek. Son kuruşuna kadar getireceğim o paraları, son kuruşuna kadar. Milletin parasıdır o. Son söz; kul hakkı yemedim, kul hakkı yedirmeyeceğim. Şimdi onlara da sesleniyorum. Benim söylediğimi onlar da söylesinler. ‘Kul hakkı yemedim, kul hakkı yedirmeyeceğim’ desinler bakayım. Diyemiyorlar, diyemezler. Çünkü onların neler yediklerini bu kardeşiniz çok iyi biliyor. Huzuru getireceğim. Beraber olacağız, birlikte olacağız. Son söz; Ekrem Başkan ne diyordu? Her şey çok güzel olacak. Türkiye’de yaşayan herkesi seviyorum, herkese hizmet edeceğim. Vallahi de billahi de her şey çok güzel olacak. Baharı getireceğim bu ülkeye, baharı. Güzelliği getireceğim bu ülkeye, güzelliği ve bu ülkede hepimiz huzur içinde yaşayacağız, kardeşçe yaşayacağız. Hepinize yürekten teşekkür ediyorum.
“MADEN ŞEHİTLERİMİZ VAR, ELBETTE Kİ ONLARIN DAVALARINI BİZ DE TAKİP ETMEYE DEVAM EDİYORUZ”
1 Mayıs bayramımız kutlu olsun. Bugün işçilerin bayramı, emekçilerin bayramı, alın teri dökenlerin bayramı. Hepimizin bayramı kutlu olsun. Maden şehitlerimiz var, onları da saygıyla anıyoruz. Elbette ki onların davalarını, sizin kadın milletvekiliniz yakından takip ediyor, biz de takip etmeye devam ediyoruz. Bunu da bilmenizi isterim.”