Muhtemelen sponsorluk iletişiminin en kolay yapıldığı ülkelerden biri de Türkiye. Türkiye’de sponsorluk iletişimi dendiğinde ilk akla gelenler ise sporcular ve spor kulüpleri üzerinden oluşabilecek iletişim fırsatları. Futbol ise bu büyük kaynak aktarımının merkezinde.

Geçtiğimiz yıl Covid-19 pandemisi nedeni ile ertelenen dünyanın en önemli spor organizasyonlarından biri olan UEFA Euro 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası tüm hızı ile devam ediyor. Türkiye A Milli Futbol Milli takımımız A Grubu’nda İtalya, Galler ve İsviçre ile eşleşmiş pandeminin getirdiği toplumsal durgunluğu bir nebze olsun atmak için bir fırsat doğmuştu.

İLETİŞİM KAYGILARI ANTRENMANIN ÖNÜNE GEÇERSE?

Her turnuva öncesi olduğu gibi hazırlık kampları başladı ancak Türkiye bu kamp sürecinin önemli bir bölümünü takımın ana sponsorlarına reklam filmleri çekerek harcamayı tercih etti.

Örneğin; Türkiye A Milli Futbol takımının 9’u ana 9’u resmi olmak üzere 18 sponsoru varken UEFA Euro 2020 organizasyonunun ise 12 sponsoru var. Global turnuva sponsorlar iletişim stratejilerini insan ve turnuva odaklı seçerken kolay iletişim ülkesi Türkiye’nin sponsorları ise iletişim stratejilerini futbolcular üzerinden belirledi. Daha turnuva başlamadan kamp döneminde mecralar “Bizim Çocuklar” reklamları ile doldu.

Bu iletişim bombardımanı sahaya yansımadı. Antrenmanın önüne geçebilen iletişim kaygıları ile durdurulamayan sponsorların cirit attığı kamp ortamı ise herkesin dilinde.

KRİZ İLETİŞİMİ? O DA NE?

Türkiye haricinde herhangi bir ülkede bu tür başarısızlıklar olduğunda ortalık ayağa kalkar ve bu başarısızlığın sorumluları en azından nezaketen durumu kabul eder. Hatta istifa yolunu seçerek ortamı rahatlatırlar. Dünyada bu tür büyük kurumlarda kriz iletişimi kasları gelişmiştir ve her alternatifte atılacak adımlar çok önceden bellidir.

Türkiye Futbol Federasyonu ve A Milli Takım yönetimi için tabi bu dediklerimiz geçerli değil. Türkiye geneli alışkanlıklar nasılsa bu yapılarda öyle. Başarısız bir turnuva sonrası teknik direktör hepsi kendi takımlarında üst düzey başarılar yaşayan genç futbolcuları suçlarken istifa konusuna sinirleniyor. Takımın dünyanın önemli kulüplerinde top koşturan kaptanı tüm arkadaşları adına büyük bir içtenlikle ülkeden özür diliyor.

Milli takım kampına ve maçlara davet edilen “Basın” mensuplarının çoğunun Roma ve Bakü turistik turları devam ediyor olacak ki yenilgilerden sonra gazetelerinde ya yazıları yoktu ya da maç sayfaları böyle bir şey yaşanmamış gibiydi. Federasyon yöneticileri ise iletişim stratejilerini böyle olaylardan sonra görünmemek üzere kurguladıkları için görünmez durumdalar.

ORTADA KALAN "BİZİM ÇOCUKLAR"

Markaların korkulu rüyası haline gelen “Bizim Çocuklar” ise tamamen ortada kalmış görünüyor. Markalar çoktan iletişimlerini kestiler, reklamlar ikinci maçtan sonra yayından kalktı. Dostlar alışverişte görsün iletişimi, burada da kendini bize gösterdi.

Şimdi önümüzde Tokyo Olimpiyatları var, bakalım markalar şapkalarını önüne alıp tekrar düşünecekler mi? Bu büyük kaynakları çok daha adaletli dağıtmak için diğer spor dallarına ve sporcular için bir hamle yapacaklar mı?