Dokuz8 veri tabanında birkaç kilobyte işgal etmeye başlamam "Binilebilecek Son Tren de Kaçıyor Bilişim" isimli yazıyla olmuştu. Çok küçük sermayelerle değer yaratmanın mümkün olduğu bu sektörü devletin de çok küçük teşviklerle şahlandırabileceğini (Şahlanmak kelimesi umarım bir gün Türkçeden silinir, yok olur, sizi de baymadı mı?) anlatmaya çalışmıştım. Bugünkü konumuz ise bunun tam tersinin yapıldığı.

Şeytan kulağına kurşun epeydir yasaklanan bir büyük mecra (Youtube gibi) yok, zaten o dönemlerde ben profesyonel hayatta değildim. Ancak 2019'dan beri peş peşe gelen bir vergi cümbüşü yaşıyor dijital pazarlama sektörü.

2019'da yürürlüğe giren 476 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle bir gecede sektörün bütün dinamikleri değişti. Özetle kararname devlet şunu diyor: ben bu Google, Instagram reklamlarında dönen deli paradan vergi alamıyorum, o yüzden siz onlar yerine verin. İşte başkasının vergisini ödeme garabeti stopaj denen melun şey, dijital pazarlama dünyasında böyle başladı. Şu anda yapılan her reklam ödemesine KDV2 uygulanmasının yanı sıra %15 stopaj uygulanıyor. Yani 100 liralık reklam stopaj uygulanınca KDV hariç 117,64 TL oluyor. Yani bir Türk şirketinin 2019’daki reklam faaliyetlerinin maliyeti bir gecede %17 arttırıldı bu ülkede!

Üstelik maalesef şekli şemaili de net değil. Mesela ihracat yapan şirketler de bu stopajı uygulamak zorunda mı? Evet ise, Gürcü rakip şirketin böyle bir maliyeti yok, nasıl rekabet edecek? Hayır ise, tam olarak kararnamedeki hangi cümleye dayanacak? Hangi mali müşavire sorsam net cevabı yok, konu belirsiz, muallak.

Şimdi biraz daha trajikomedi ekleyelim konumuza. Devlet, 2019 itibariyle bu çokuluslu şirketlerden (yani Google, Facebook vs.) vergi alamama problemini çözmüş görünse de bu şirketlere Rekabet Kurulu sopasıyla türlü bahanelerle seri para cezası kesmeye devam ediyor. Bunun üzerine Google dedi ki: ben artık Türkiye'deki hukuki giderlerle ve cezalarla baş edemiyorum, sizlerden "Yasal İşletim Ücreti" alacağım. Bu uygulamayla Google verilen her 100 liralık reklama ek olarak 5 lira daha çekim yapıyor. Peki, bizim yapay zekâ ağlarından daha karmaşık vergi sistemimize göre bu 5 liraya da stopaj eklenecek mi? Bu da yine müşavirlerin uzlaşamadığı ve bence uzlaşamayacağı bir konu, ama evet, birçok şirket gereksiz risk almamak ve battı balık yan gider şeklinde bu ek yüzde beşlik maliyete de stopaj uyguluyor. Bu garabet size ÖTV'nin KDV'si muhabbetini çağrıştırmış olmalı.

Laffer Eğrisi denilen, vergi oranlarını ve çeşitlerini arttırdıkça vergi toplama kabiliyetinin azalmasını izah eden konsepti her sene çıkan yapılandırma/vergi barışı dönemleri ispatlamıyor mu? Yahu niye bu iş gerçekten bu kadar zor, neden? Bir tek mantıklı izah? Yahu bunu bilmek için Laffer Eğrisi filan süslü püslü kelimelere ihtiyaç yok, çok fazla istersen herkes kaçırmanın yollarını arar.

Üstelik bu dijital reklamlardaki stopaj uygulaması bende derin adalet endişeleri de doğurmuyor değil (böyle deyince de sanki bu satırları Norveç'ten yazıyormuşum gibi oldu ama affedin). Yani bir şirket, şahıslara ait kredi kartlarıyla bu tür reklam ödemeleri yapıp, alenen yakalanmadığı sürece, işi kitabına göre yapan yani bu tür vergileri beyan eden şirketlere nazaran ciddi haksız avantaj elde etmiş oluyor. Yani bu esnafın önünde işportacılara meydanı boş bırakmak gibi bir şey. Bunu uygulayanlar gerçekten tek tek yakalanacak ve vergi ziyaı cezaları filan kesilecek mi? Hiç emin değilim... Bakınız bunlar olmayan şeyler değil. Bizim ajansta müşteri adına yapılan her ödemeye bu ek maliyetler titizlikle uygulanıyor, ancak şöyle Google'da birkaç arama yapalım, bu maliyetleri müşteri adayından hiç talep etmeyen, çünkü pratikte uygulamayan ajans bulmamız yaklaşık 10 dakikamızı alacaktır. Buyurun size sosyal deney. Şimdi bizim yürüttüğümüz ajans gibi olan tüm ajanslar, sırf yasalara uyduğu için en az %17'lik bir rekabet dezavantajına uğramadı mı? Nasıl olacak?

Bendeniz minicik bir dijital ajansı yöneten biri olarak, tabiatıyla Türk Vergi Sistemi'yle muhatap olmak durumunda kalmış biriyim ve sırf bu idari kıl tüy işlere bir Norveçli meslektaşıma nazaran herhalde üç kat zaman harcıyorumdur. "Muhtasar, stopaj, tevkifat, adat" gibi telaffuzunda bile zorlandığım birçok kavramla muhatap olmak zorunda kalıyorum ve profesyonel anlamda köreldiğimi bile itiraf edebilirim. Bu tür uygulamalar adil rekabeti zedeliyor, ülkemizin bilişim alanında gelişmesini yavaşlatıyor, ihracatımızı düşürüyor, girişimci yetiştirme kabiliyetimizi azaltıyor, az sayıda olan girişimciye de mali müşavirle uzun mesailer harcatıyor. Derhal tüm bu garabetlerin sona erdirilmesi gerekiyor.

Şu anda bir ajans-müşteri görüşmesinde, görüşmenin en verimli kısmını muhasebe süreçleri alıyor. E nasıl olacak? Az buz bir ek maliyet değil ki, el sıkışmak istiyorsun, uyarman gerekir. Kendini ve yaptığın işlerin mahiyetini anlatmaya ayırdığın süreden daha fazlasını bu garabetler silsilesini anlatmaya ayırmak zorunda kalıyorsun.

+Efendim, size reklam vereceğiz ama stopaj maliyeti de var bu alanda bilginiz var mı?

-O ne?

+İşte efendim 476 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle yurt dışına verilen reklamlardan bla bla.

-Ya bunu nasıl yapacağız ki bizim muhasebeci bilmez bu işleri.

+Efendim tamam biz size şöyle şöyle yaparız, gerekirse muhasebecinize örnek format göndeririz bla bla.

- İyi tamam kesin faturayı gönderin, hayırlı olsun.

+Tabi keseriz efendim ama bu arada faturayı da tevkifatlı keseceğiz bilginiz olsun.

- =!??!^+'%'+'

Tevkifat hususuna hiç değinmeyeceğim. O da stopaj gibi apayrı bir garabet.

Bu işler böyle olmaz, maalesef. Türkiye'de iş yapmak giderek kolaylaşacağına, giderek zorlaşıyor.