Bazı ülkeler isminin başına “Demokratik” kavramını da koyuyor. Bu kavramlar o ülkeler için ne kadar havada kalan kavramlar ise spor için kullanılan bazı kavramlar da bu şekilde havada kalıyor.

Türkiye’de kavramlar konusunda çok ciddi bir kafa karışıklığı var. Bazen bilinçli olarak da bir kafa karışıklığı yaratılabiliyor. Örneğin bazı ülkelerin başına ya da sonuna “Cumhuriyet” koyunca “Cumhuriyet” olacakmış gibi. Hatta bazı ülkeler isminin başına “Demokratik” kavramını da koyuyor. Bu kavramlar o ülkeler için ne kadar havada kalan kavramlar ise spor için kullanılan bazı kavramlar da bu şekilde havada kalıyor.

Türkiye “Süper” Ligi gibi. Eskiden isim Türkiye 1. Ligi’ydi. Sonra değiştirildi ve “Süper Lig” yapıldı. Türkiye 2. Ligi’nin de adı PTT 1. Lig oldu. Bu isimlerden sonra Türkiye’de liglerde bir terfi oldu, ama futbol mentalitesi küme düştü.

Türkiye’de o kadar çok sistemler değişiyor ki, artık kimse hiçbir şeyi sorgulamıyor. Önümüze ne getirilirse yiyoruz. En basit örneklerinden biri eğitim sistemi. Son 20 yıldır en az 20 defa eğitim sistemi değiştirildi.

Bir şeyi çok değiştiriyorsanız orada ciddi bir sistemsizlik var demektir. Türkiye’de spor açısından da çok ciddi bir sistemsizlik var.

Yabancı kuralı sürekli değişiyor. MHK’nın yapısı ve yöneticileri sürekli değişiyor. TFF, 3 büyük kulübün tekeline alınmış durumda. Her dönem 3 kulüpten birinin eski yöneticisi başkan oluyor.

Spor medyası kulüpler tarafından dizayn ediliyor. Türkiye ana akım spor medyasında asla yapısal eleştiriler yapılmıyor. Çok ucuz algı oyunları almış başını gidiyor. Kulüplerin yöneticileri, kulüpleri deneme tahtası olarak görüyor.

Kulüpler milyarlarca dolar borç batağına girmiş durumda. Bu amatörlükleri bilen menajerler kulüplerle dans ediyor. Her kulüp her sene birçok teknik direktör değiştiriyor.

Onlarca futbolcu gelip gidiyor. Bir yıl önce şampiyon olan kulüp bir sene sonra düşmemek için oynayabiliyor. Kulüpler siyasetin bir argümanı gibi kullanılabiliyor. Başakşehir bunun en önemli örneği. Maçlarda ilginç ilginç durumlar yaşanabiliyor. Hakemlerin verdiği kararlar birbirini tutmuyor.

Bir maçta verilen penaltı ve kırmızı kart kararları sonraki maçlarda aynı pozisyonlarda verilmeyebiliyor. Hakemler, takımlara göre saha içerisinde tutum belirleyebiliyor. Bir sezon içerisinde onlarca teknik direktör değiştirilebiliyor.

Bir takımın sistemi bir sezon içerisinde yüzlerce kez değiştirilebiliyor. Saha içerisinde sistemsizlik bir sistem haline gelebiliyor. Bütün bunları her hafta izliyoruz. Takımların hocaları ve yöneticileri çıkıp başka bir takımın hocasını ve oyuncularını tehdit edebiliyor.

Bir oyuncu çıkıp rakip oyuncuların teşvik primi aldığını söyleyebiliyor. Ama bunların hiçbiri anormal olarak görülmüyor ve ne soruşturma açılabiliyor ne PFDK’ya sevk ediliyorlar. Aynı şekilde bir kulüp çıkıp ofsayt çizgilerini FETÖ’nün çizdiğini söylüyor.

Ellerinde belge ve bilgilerin olduğunu söylüyor ama 2 saat sonra bunlar unutulabiliyor. İlginç ilginç skorlar ortaya çıkabiliyor. Bunlar sadece birkaç örnek bu örnekleri çoğaltabilirim. Ama bu ligin adı “Süper Lig”.

Süperlik bunun neresinde Allah aşkına! Bu anlattığım şeylerin yaşandığı bir lig olsa olsa “süper olmayan lig” olur.

Değerli okuyucular bu hafta böyle bir girizgah yapmış olayım. Önümüzdeki haftalardan itibaren Türkiye ve Avrupa’da yaşananları ana akım medyada göremediğiniz bir yaklaşımla anlatmaya çalışacağım. Ama siz siz olun, bunlar ne diyorsa tersini anlayın.