GÜNDEM

Marmara Üniversitesi öğrencilerinden İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil için eylem

Marmara Üniversitesi Öğrencileri, geçtiğimiz günlerde İstanbul’da Semih Çelik adlı kişi tarafından vahşice katledilen İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil için Göztepe Kampüsü önünden eylem gerçekleştirdi.

Abone Ol

Marmara Üniversitesi Öğrencileri, İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil için Göztepe Kampüsünde eylem yaptı.

 Göztepe Kampüsü önünden yapılmak istenen yürüyüş polis tarafından engellendi.

"Kadınlara değil katillere barikat" sloganları atan öğrenciler ‘Yaşamak İstiyoruz’ sloganıyla polisin engellemesini protesto etti.

Eylemde ayrıca, İkbal Uzuner İsyanımızdır! Ayşenur Halil İsyanımızdır! Sloganları da atıldı.

Marmara Üniversitesi Öğrencisi tarafından yapılan açıklamanın satır başları ise şöyle;

Türkiye'de her geçen gün onlarca kadın ya eşleri ya sevgilileri tarafından şiddete uğruyor, katlediliyor ve her alanda baskıya maruz bırakılıyor. İsimler değişse de yaşamları, bu çürümüş düzenin faillerinin eliyle alınıyor ve kadınların sadece hayatta kalmaya çalıştığı bir tabloyu karşımıza çıkarıyor. Geçtiğimiz gün İstanbul'da iki genç kadın Semih Çelik tarafından vahşice öldürüldü.

İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil.

Failin daha önce defalarca İkbal'i tehdit ettiği, İkbal'in şikayetlerinin olduğunu ortaya çıktı. Koskoca bir şehrin surlarında bir kadın öldürüldü. Ortaya çıkan önemli bir gerçek de şikayetlere rağmen hiçbir önlem alınmamış olması, kamu görevlilerinin yine görevini yapmamış olması. Dün yine İstanbul'da sokak ortasında bir kadın arkadaşımızın iki erkek tarafından taciz edildiğini ve faillerin serbest bırakıldığını öğrendik. Failler, tepkilerden sonra gözaltına alındı ve tutuklandı. Biz eylem çağrıları yaptıktan sonra ise Mersin'de Sonay Öztürk'ün birlikte olduğu erkek tarafından öldürüldüğünü öğrendik.

Her yeni güne en az bir kadın cinayeti, şiddet ve istismar haberiyle uyanıyor; baktığımız her yerde, attığımız her adımda kadın düşmanı gerici söylemlerle karşılaşıyoruz.

Bütün dünyada artan kadına yönelik şiddet sıralamasında ülkemiz yüzde 38 ile OECD ülkeleri arasında ikinci, çocuk yaşta evliliklerde Avrupa ülkeleri arasında birinci sıradadır. Çünkü istismar, şiddet, kadın cinayetleri cezasız kalmakta, failler “hukuk” eliyle korunmakta ve cesaretlendirilmektedir. Adalet Bakanlığı verilerine göre çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarının sayısı 2022’de 2021’e göre yüzde 33 artmış, Türkiye cinsel istismar vakalarında son 15 yılda yaklaşık yüzde 400 artışla dünyada üçüncü sıraya yerleşmiştir.

Ülkemiz 146 ülke arasında cinsiyet eşitsizliğinde 129., kadınların eğitim hakkından yararlanmasında 99. ve işgücüne katılımlarında 130. sıradadır.

Kadın işsizliği, TÜİK verilerine göre bile oldukça yüksektir. Ağustos 2023’te geniş tanımlı işsizlik erkekler için %18.4 iken kadınlar için %31’dir. Kadınlar yoksulluğa itilmektedir çünkü kadın emeği değersizleştirilmekte, eşit işe eşit ücret talebi görmezden gelinmekte, sömürü katmerlenmektedir. Kadınlar ucuz, güvencesiz çalıştırılırken yedek işgücü olarak “el altında” tutulmak istenmektedir.

“Kadın erkek eşitliği fıtrata ters” zihniyetinin iktidarı, kadınları sahiplendirmekten bahseden bir karanlık odağın TBMM’ye taşınmasıyla güçlendirilmektedir. Kadınları ikincilleştiren tutum ve söylemler haklarımızın gasp edilmesine kadar varmaktadır. Karma eğitimi hedef alan yaklaşımlar, kadınların üretimde ve toplumsal yaşamda eşitsizliğini de pekiştirecek gerici politikaların parçasıdır. “Türkiye Yüzyılı” söylemiyle hedeflenen, başta biz kadınlar olmak üzere, yüzlerce yıllık geriye gidişten başka bir şey değildir.

Karşı karşıya kaldığımız bu tablo çok açıktır ki kadın düşmanı gerici politikaların sonucudur. AKP’nin iktidarda olduğu son 22 yılda kadın cinayetlerinin ve şiddetin katlanarak artması tesadüf değil. Siyasi iktidar sahiplerinin her fırsatta kadını ikincilleştiren söylemleri, kadının aile tanımına hapsedilmesi, dindar ve kindar nesil yetiştirmek gayretiyle kadını gerici kalıplara sığdırmaya çalışan eğitim müfredatı, tarikat ve cemaatlerin artan toplumsal etkisi, Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok diyen bir Cumhurbaşkanı… Böylesi bir siyasi iklimle şekillenen Türkiye’nin yeni rejimi kadınları yaşamdan kopardığı gibi gençlerin gelecek umudunu da elinden alıyor, geleceksizliğe mahkum ediyor.

Kadına yönelik şiddetin bu denli artmasında bir diğer önemli faktör yargı kararları. Bugüne kadar sayısız örneğini gördük. Haksız tahrik ve iyi hal indirimleri, 6284 sayılı kanunun uygulanmaması, kadınların koruma taleplerinin karşılanmaması, önleyici tedbirlerin alınmaması… Ve cezasızlık. Yani bakıyorsunuz kişi defalarca şiddet uygulamış ama ifadesi alınıp serbest bırakılmış, adeta yarım kalan işini tamamlaması için fırsat verilmiş. Tacizcilerin, tecavüzcülerin, kadın katillerinin, suç örgütlerinin ortaya salındığı af kararları ise cabası. Ve en önemlisi kadına yönelik şiddetin önlenmesinde önemli bir belge olan, taraf devletlere sorumluluklar yükleyen İstanbul Sözleşmesi’nin gericilerin talebi doğrultusunda rafa kaldırılması… Bununla da yetinmeyen gericiler şimdi de 6284 sayılı kanunun iptalini istiyorlar.

Bugün bizlerin öldürülmediği yarınlar için, sokakta özgürce yürüyebildiğimiz günler için, failleri ödüllendirilmeyen adalet için, 6284’ün uygulanması için ayağa kalkması, geleceğini kendi elleriyle kurması şarttır.

Sokaklarında katledilmediğimiz, yurtlarında istismar edilmediğiniz, iş yerlerinde ve ailelerinde sömürülmediğimiz; eşit, özgür, şiddetsiz ve sömürüsüz bir yaşamı yaratabileceğimizi biliyoruz. Her birimiz için özgür bir yaşam kurana dek mücadelemizi büyüteceğiz!

Bizlere reva görülen gericiliğe, yoksulluğa, şiddete, ölümlere karşı ayağa kalkıyoruz!

Tahrik ve iyi hal indirimlerine son vermek için buradayız!

Gericiliğe, yoksulluğa, sömürüye karşı buradayız!

Gericilerin fetvalarına, yobazın karanlığına karşı buradayız!

Kadınlar fetvalarınıza sığmaz demek için buradayız!