İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İYİ Parti grup toplantısında gündeme ilişkin açıklama yapıyor. Akşener, Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine değinerek başlarken, "Başkent'in göbeğinde Sinan Ateş'e kıyılmasının üzerinden 61 gün geçti. Devleti yönetenlerin mafyalara, simsarlara, uyuşturucu kaçakçılarına bir kez daha boyun eğen acizliğiyle 61 gün geçirdik. 61 günde adaletsizlik daha da derinleşti" dedi.

Akşener'in konuşmasından satır başları şöyle:

Başkent'in göbeğinde Sinan Ateş'e kıyılmasının üzerinden 61 gün geçti. Devleti yönetenlerin mafyalara, simsarlara, uyuşturucu kaçakçılarına bir kez daha boyun eğen acizliğiyle 61 gün geçirdik. 61 günde adaletsizlik daha da derinleşti.

Sinan Ateş'in ailesinin bildiği gerçekler henüz daha yargının gündeminde bile değil. Ülkemizi içine hapsettiğin tek adam yönetiminde görevini yapabilen bir kurum kalmadı Sayın Erdoğan. Ben de sana soruyorum; söylesene yargının işini yapmasına neden engel oluyorsun? Kimden korkuyorsun? Adalet yerini bulana kadar unutmayacağız, unutturmayacağız. Bu cinayetin asıl sorumluları ortaya çıkana kadar unutmayacağız, unutturmayacağız. Sinan Ateş'i unutmayacağız, unutturmayacağız.

CÜRMÜN VE HARAMIN HELALLEŞMESİ OLMAZ

Milletimize ev diye mezar yapılmasında imzası olan herkes bu felaketten sorumludur. Depremden sonra 72 saat boyunca milletimizin yardımına gidemeyenlerin, organize olamayanların, saray korkusuyla karar alamayanların, sivil toplumla kavgaya tutuşanların, interneti kesip kapılara polis gönderenlerin tamamı sorumludur. Başımıza ucube sistemi bela edip bu keşmekeşin müsebbibi olan bay kriz baş sorumludur. Sorumluluk hissedenler istifa eder, hesap verirler. Bu artık bir algoritma haline geldi. İktidarın beceriksizliği nedeniyle başımıza gelen her felakette Erdoğan milleti suçlamaya başlıyor.

Doğruları konuşanları bastırmaya çalışıyor. Yetmiyor, sosyal medyayı kısıtlıyor. Baktı olmuyor, anketler istediği gibi gelmiyor, bu sefer de yeniden ekranlara çıkıp helallik istiyor. Ne kendisinin, ne tek bir bürokratın sorumluluk almadığı yerde sorumluluğu vatandaşa yıkıyor. Depremin üzerinden 23 gün geçti. “Tuttuğumuz defteri açacağız” dedin, milleti tehdit ettin. Hangi yüzle helallik istiyorsun? Dün kader planı diyorsun, bugün utanmadan helallik istiyorsun. Beş dakika gecikmişsin, borcunu 2 gün geciktirmişsin gibi helallik istiyorsun. Cürmün ve haramın helalleşmesi de olmaz.

"HELALLİK ALAMAZSIN"

Korunaklı çadır tiyatrosu mizanseni ile olmaz. İlla ki helallik almak istiyorsan Maraş’ta 15 saat enkaz altında kalan yavrusunun elini tutup vinç beklerken rahmetli olmasını izleyen babadan helallik isteyeceksin. Helallik almak istiyorsan Malatya’da tarım arazilerini 15 yıl önce imara açıp bugün mezara çevirenlerin yaptığı binalarda, enkaz altındaki analarının sesini duyup ellerinden bir şey gelmeyenlerden helallik isteyeceksin. Meydanlarda sadaka verir gibi para dağıtarak helallik alamazsın. Kimsesiz kalan çocuklardan helallik alamazsın. Hayallerini yıktığın gençlerden helallik alamazsın. Cenazesine kefen arayan babalardan helallik alamazsın.

Böyle yüzsüzlük, böyle terbiyesizlik olamaz. Dar günde bıraktığın milletimizden helallik alamazsın Sayın Erdoğan. Siyasetçi milleti ile sandıkta helalleşir. Sandığı getireceksin, milletimiz sana ne diyecek göreceksin.

KIZILAY'IN ÇADIR SATMASI

Partili cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte ülkemizin yaşadığı en temel sorunlardan biri ahlak sorunudur. Üç kuruş fazla kazanmak için çürük binalara izin vermek ahlak sorunudur. Yardım için seferber olan belediyelerimize “Siz kimsiniz?” demek bir ahlak sorunudur. Kendi vatandaşına çadır satmak düpedüz bir ahlak sorunudur. 155 yıllık Hilali Ahmer’de yaşananlara bir bakın. Kızılay deposunda çadır stoklayıp satıyor. Böyle bir kepazelik olabilir mi? Patates, soğan stokluyor diye milleti terörist ilan ettiniz. Çadır stoklayan Kızılay’a ne diyeceksiniz? Stokçu diye Kızılay başkanını da aldıracak mısınız? Biz Kızılay’ı yaralılara uzanan yardım eli diye biliriz.

Kızılay milletimizin soğuktan donduğu bir günde, tüm Türkiye’nin seferber olduğu bir günde milletin helal yardımlarını utanmadan satışa çıkardı. Yabancı ülkeler karşılık beklemeden arama kurtarma ekibi gönderdiler. Kızılay kendi vatandaşına çadır sattı. Geçtiğimiz sene kendi yargısının bağımsızlığını ihlal edip Kaşıkçı davasını satan bu hükümet değil miydi?

Vatandaşa yine vatandaşın kendisi hizmet etti. Para yine vatandaşın parası. İşsiz gençlerin, geçinemeyen emeklinin, hayatta kalma mücadelesi veren esnafın, memurun parası. Madem hizmet milletin, para milletin, sizin ne göreviniz var? Size o halde ne gerek var? Millet madem başının çaresine bakmak zorunda en azından gölge etmeyin. Madem işe yaramıyorsunuz, o zaman istifa edin. Al bayrağımız gibi kıymetli bildiğimiz Kızılay’ın sancağını daha fazla kirletmeyin. Ahlaksız, şuursuz yönetim anlayışınızla her kurumu delik deşik ettiniz. Bari Kızılay’ın surlarında gedik açmayın.

Önümüzdeki bu ateşten imtihanı parti içi mesele ya da yazıhane muhabbeti olarak görenlere seslenmek istiyorum: Bunu herkes üzerine alsın ve çok iyi düşünsün. Ve kimse unutmasın; bazen gerçek komutan olmak için apoletlerden vazgeçmek gerekir. Sahici bir mücadele için önce kendinle barışmak gerekir. Küçük hesapları bırakıp büyük resmi, gerçek tehlikeyi görmek gerekir.