Sosyal medyada da dış politika konusunda elle tutulur söylem geliştirilememesi başta CHP olmak üzere ittifak ortaklarının ülkeyi yönetme becerilerinin yeniden sorgulanmasına yol açıyor. Ekonomik kriz, yoksulluk ve işsizlik gibi konularda düşük yoğunluklu iletişim tercihi ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yükselen imaj ve erişim gücünü olumsuz etkiliyor.
Türkiye devlet iletişimi son zamanların en hareketli dönemini yaşıyor. Türkiye, Avrupa Birliği ve NATO ülkelerinin şaşkın bakışları arasında yıllardır ciddi yatırım yaptığı Rusya ve Ukrayna ile dengeli iyi ilişkisinin meyvelerini toplamaya başladı.
Bu sırada seçim yasası tartışmasını bile yeterince gündeme taşıyamayan muhalefet partileri ise aynı zamanda gündemde tutmaya çalıştıkları ekonomik kriz ve yoksulluk gibi başlıklar ile gündemin alt sıralarında kendine yer bulmaya çalışıyor.
DIŞ POLİTİKADA ALGI DÜZELTME VE YÜKSELİŞ DÖNEMİ
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bir süredir Rusya – Ukrayna savaşında hem masada hem algılarda liderliğe oynamaya çalışıyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Moskova’da ziyaretinde oturduğu metrelerce uzunluktaki masa skandalı halen akıllardayken Macron, bu seferde Élysée Sarayı'nda çekilen son görüntülerdeki kot pantolon ve kapüşonlu kıyafetler ile gündemde kalmaya çalıştı.
Macron algı üstünlüğüne bu kadar kafa takmışken geçtiğimiz hafta gerçekleşen NATO zirvesinde popüler olmaktan çok uzaktı. Kendi kamuoyunda sert eleştirilere maruz kalan Macron'a bir darbe de kendi ekibinden geldi. 7 ay önce Askeri İstihbarat Direktörlüğü'ne atanan Eric Vidaud görevinden savaşa ilişkin süreci yönetemediği için istifa etti. Fransa Genelkurmay Başkanlığı'nın Vidaud'dan savaşa ilişkin yeterli bilgi paylaşmadığı ve konulara hakim olmadığı için ayrıldığı açıklaması Fransa’yı yeni iç krizlerin beklediğinin de habercisi.
Bu sırada, her fırsatta geri planda bırakılmaya çalışılan Türkiye ise NATO zirvesinde gücünü bir kez daha test etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Brüksel’deki NATO zirvesinde bir çok devlet ve hükümet başkanı ile samimi bir ortamda bir araya gelerek uzun zamandır sorunlu olan dış politika iletişimini olması gereken noktaya taşımak için girişimlerini sürdürdü.
Son olarak İstanbul’da Rusya ve Ukrayna’yı aynı masa etrafında toplamayı başaran Türkiye, bu ülkeler ile son yıllarda kurduğu denge ve karşılıklı güvene dayalı ilişkisinin sonuçlarını almaya başladı. Devlet iletişim stratejisinin dış politika ekseninde yeniden şekillendiğini gördüğümüz bu günlerde sahalara yeniden güçlü bir şekilde döndüğümüz kuşku götürmez.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya ve Ukrayna heyetleri tarafından ayakta alkışlandığı İstanbul müzakerelerinin ilk toplantısında güçlü sonuçlar elde edilmeye başlandığını da göz önüne aldığımızda dünyadaki algımıza da olumlu katkı sağlayacağını söyleyebiliriz.
SESSİZ MUHALEFET OLUR MU?
Ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve diğer muhalefet liderlerinin Ali Babacan ev sahipliğinde bir araya gelmesinin bile gündem olamadığı bir üst algı dönemindeyiz. Sosyal medyada da dış politika konusunda elle tutulur söylem geliştirilememesi başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere ittifak ortaklarının ülkeyi yönetme becerilerinin yeniden sorgulanmasına yol açıyor.
Ekonomik kriz, yoksulluk ve işsizlik gibi konularda düşük yoğunluklu iletişim tercihi son bir yılda özellikle ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yükselen imaj ve erişim gücünü olumsuz etkiliyor.
Ana muhalefetin gündem belirlemekten oldukça uzaklaştığından, önüne gelen bir çok iletişim fırsatını değerlendiremediğinden artık yüksek sesle bahsediliyor. Azalan etkileşim gücü arada gerçekleşen iyi iletişim örnekleri ve söylemlerini de görünmez kılıyor. Siyasal iletişimin bir stratejiye bağlı olmadan tek başına çalışmasının mümkün olmadığı ise bir kez daha karşımıza çıkıyor.