DOKUZ8 - ÜMİT İŞBAKAN
“Saçlarımızın teline, haklarımıza, özgürlüğümüze sahip çıkıyoruz. Direnişimizi büyütüyoruz” diyen kadınlar, “Anne değil, kadınız”, “Hayır, hayır demektir” sloganları attı.
Yürüyüşün ardından yapılan basın açıklamasında kadınların yaşadığı sorunlara dikkat çekildi. Ayrıca, Gazzeli kadınlara dayanışma mesajı da gönderildi.
Açıklamanın tamamı şöyle:
21 yıldır yarattığınız karanlık şiddettin her türünün artmasının baş sorumlusudur. Bu karanlığı kadınlar yırtacak; laik, özgür, eşit, şiddetsiz bir ülkeyi yeniden kuracak! Her güne erkekler tarafından katledilen, yüksekten düştü deyip öldürülen, şiddete uğrayan kadınların, istismar edilen çocukların nefret suçlarına maruz kalan LGBTİ+ların haberleriyle başlıyoruz. Münferit olduğuna, kadının kışkırttığına, bir anlık hezeyan olduğuna inanmamızı istiyorlar. Şiddeti yaratan toplumsal, ekonomik, politik koşulları görünmezleştirmek için alkolizm gibi açıklamalara sarılıyor ve bahanelerini "laiklik karşıtı ajandaları" için fırsata çeviriyorlar.
Ülke tarihinin en gerici ittifakı işbaşında. Birinin eksiğini diğerinin tamamladığı tarihi eril cinsiyetçi iş birliği, Siyasal Islamcı faşizmin yükselişinin iki ayağını oluştururken, kadına yönelik her türlü şiddetin iç içe geçerek artmasının, vahşileşmesinin ve yaygınlaşmasının nedeni. Hayatımız fetvalarla karanlığa boğuluyor. Fetvalar, medeni hukukun yerini almış; kadınları evlendiriyor, boşuyor; evlilik yaşını belirliyor, çocuk istismarını aklıyor. Karma eğitimi kaldırmaya yönelik hamleleri hayatın her alanına yaymaya çalışıyor. Kaç çocuk doğuracağımızı, ne giyeceğimizi, kahkaha atıp atamayacağımızı, hamileyken, yanımızda erkekler yokken nerelere, kaç km uzağa gidebileceğimizi belirlemek için diyanetin tüm kaynakları seferber ediliyor.
Kadınlar, kız çocukları ve LGBT14-lar "aile mitingleri", "aile çalıştayları" ile kutsadığınız ama en güvensiz ve tehlikede olduğumuz o ailenin içinde şiddettin her biçimine, tacize uğruyor, öldürülüyor.
Kadının sadece ev ve aile içinde; eş, anne, gelin, kardeş olarak tanımlanması, kamusal alanda var olmak isteyen kadınlara sokakların güvensizliğinin hatırlatılması, evin yolunun gösterilmesi, istihdam olanaklarının sınırlandırılması, dışarda olduğu saatin, giyiminin kuşamının, makyajının sorgulanması, nafaka hakkının elinden alınmaya çalışması, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde en önemli kazanımlarımızdan biri olan 6284 sayılı yasaya saldırılması elbette bilinçli ve politik. Istanbul Sözleşmesini hukuksuzca fesheden, kazanılmış haklarımızı yok etmeye çalışan iktidarın hukuk eliyle uyguladığı şiddet yaşamlarımızı tehdit ediyor. Bilerek ve isteyerek derinleştirdiğiniz yoksulluğun tüm pençesi kadınların omuzlarında. Politikalarınız yüzünden işten atılanlar kadınlar, kreşleri kapattığınız yaşlılara bakmadığınız için emeği bir kez de evde yeniden sömürülen kadınlar psikolojik ve ekonomik şiddetin içinde boğuluyor. Kadınlar, evindeyken öldürülürler, boşanmak isterler öldürülürler, sevgiliyken ayrılmak isterler öldürülürler, sokakta öldürülürler, tecavüze uğrarlar, plazalardan atılırlar, yakılırlar! Katillerin ve suçluların erkek adalet karşısında hep bir bahaneleri, toplumun hep "ama" ile başlayan, ölen kadını yargılayan, katili aklamaya çalışan, bir yaşamın son bulduğunu görmeyen karanlık cümleleri" vardır. Katiller, suçlular iyi hal indirimleri ile, aflarla dışarı salınırlar. Sonra biz "kadına yönelik şiddet neden durdurulamıyor" diye sorarken yeni bir kadın cinayeti ile uyanırız.
Kadın işe gider tacize, mobbinge uğrar; evdeki bakım rolleri sırtında i ş piyasasında, daha düşük ücretlerle bir yarışın içine itilir; evde çocuklara bakar, yemekleri yapar, gelirine el konur. Boşanmak, kendi hayatını kurmak ister devlet boşanmasına izin vermez, engeller, nafakasına göz diker, şiddet gördüğü, en çok öldürüldüğü yere, eve dönmesine karar verilir. Mahkemeler şiddet uygulayan erkeklerin başını okşayarak salıverir. Kadına yönelik şiddet politiktir. Bu iktidarın yarattığı karanlığın içinde her gün yeniden üretilirken kadınların varoluş mücadeleleri için gerekli tüm yasal yollar kasten ve taammüden kapatılmaktadır.
Her gün en az üç kadının öldürülmesinden; şüpheli kadın ölümlerinin artmasından, kadına, çocuklara ve LGBT+'lara yönelik şiddetin olağanlaştırılmasından bu iktidar ve bu patriyarkal kapitalist sistem sorumludur. Yaşamlarımızı tehdit eden bu şiddeti arttıran, siyasal Islamcı faşist iktidardır. Istanbul sözleşmesini hukuksuz olarak fesih eden, 6284'ü kaldırmak isteyen, bu yasayı etkin uygulamayan, nafaka hakkına, medeni kanuna, laikliğe göz diken, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramına bile tahammül edemeyen, kravat takan katilleri sokağa salan kadın düşmanı iktidar bu şiddetin sorumlusudur.
Haftalardır İsrail'in Gazze'ye her geçen gün artan şiddetli saldırılarına tanık oluyoruz. Savaşta öldürülenlerin çoğunun kadın ve çocuk olduğunu üzüntüyle takip ediyoruz. Gazze'de savaş ve soykırım suçu işleniyor. İkiyüzlü devletler her zaman olduğu gibi, dünyanın her yerinde, kadınların bedenlerini savaş politikalarına alet ediyor, hayatlarını hiçe sayıyor. İçinde bulunduğumuz coğrafyada maalesef yalnızca bazı hayatlar kutsal sayılıyor. Bu karanlık, kadın ve emek düşmanı, cinsiyetçi, ayrımcı, homofobik sömürü düzeninizin yarattığı her türlü şiddete karşı 21 yıldır nasıl barikat kurduysak, bundan sonra da daha güçlü aşılmaz barikatlar kuracak, safları sıklaştıracak, gerici ittifakınızı biz kadınlar püskürteceğiz. inşa etmeyi düşlediğiniz siyasal islamcı faşizm karşısında kadınlar var. Karanlığa teslim olmayacağız! inşa etmeyi düşlediğiniz siyasal islamcı faşizm karşısında kadınlar var. Şiddetsiz bir yaşam için, Eşit bir yaşam için, Özgür bir yaşam için, Laik bir yaşam için, Haklarımız ve yaşamlarımız için, Toplumsal cinsiyet eşitliği için, Kadınlar karanlığa karşı ayakta!
Yaşasın kadın dayanışması!