Haber: Ümit İşbakan/ Ordu

Ordu'da bir araya gelen yüzlerce kişi tarafından 8 yaşındaki Narin Güran'ın katledilmesi protesto edildi. Ordu Kadın Platformu'nun çağrısıyla buluşan grup, yaptığı basın açıklamasında, kadın ve çocuk haklarına da vurgu yaptı.

Ordu Kadın Platformu Dönem Sözcüsü Nilgün Yılmaz'ın okuduğu basın açıklamasında şu ifadeler kullanıldı:

"Bugün burada, vicdanlarımızı derinden sarsan bir vahşetin ardından bir araya gelmiş bulunuyoruz. Henüz küçücük yaşında, savunmasız bir çocuğun, Narin'in, hunharca katledilmesinden 19 gün sonra bir dereye atılmış bedenine rastladık. Bu insanlık dışı cinayet, hepimizin yüreğinde derin yaralar açtı. Türkiye’de son yıllarda artan çocuk ve kadın cinayetleri karşısında susmayacağız, susamayız!

Narin gibi daha nice çocuğumuz, bu ülkenin karanlık yüzü olan şiddetin kurbanı oldu. Onları hatırlamadan, bu mücadeleyi sürdüremeyiz.

Eylül, Leyla, Rabia Naz, Ceylin, Irmak, Özge, Müslüme

Bu isimler sadece birer sayı değil, her biri birer can, her biri yarım kalmış bir hayat, yaralı bir aile demektir. Çocuklarımızı koruyamayan bir toplum, geleceğini de koruyamaz.

"Katledilen Sadece Narin Değil, Kadın ve Çocuk Haklarıdır"

Bu cinayetlerin arkasında sadece bir fail değil, yıllardır sürdürülen aile ve dinci gerici politikalar da bulunmaktadır. Çocuklarımızı ve kadınlarımızı korumaktan uzak, kadınları sadece anne ve eş rolüne hapseden ve toplumu kontrol etmek amacıyla dini araçsallaştıran bu politikalar, şiddeti körükleyen en büyük unsurlardır.

Narin'i katleden, bu gerici zihniyetin yarattığı baskı ortamıdır.

Kadınları ve çocukları korumayan, onları sadece aile kurumu içinde "kutsal" görerek birey olma haklarını yok sayan bu anlayış, toplumsal cinsiyet eşitliğini yok etmekte, şiddeti ve suçları beslemektedir. Gerici politikalar, kadınların sesini kısmak, onları görünmez kılmak için dini söylemleri araçsallaştırmakta ve bu durum, çocuklarımızın ve kadınlarımızın hayatını tehlikeye atmaktadır.

İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Yasa Yaşam Hakkıdır

İktidarın kadın ve çocukları şiddete karşı koruyan İstanbul Sözleşmesi'nden çıkma kararı, bu ülkede yaşanan kadın ve çocuk cinayetlerinin artışına zemin hazırlamıştır. İstanbul Sözleşmesi, kadını ve çocuğu şiddete karşı koruma altına alan bir yaşam hakkı sözleşmesidir. Bu sözleşmeden çekilmek, şiddeti meşrulaştıran, failleri cesaretlendiren bir adım olmuştur.

6284 Sayılı Kanun ise şiddete uğrayan kadınların ve çocukların korunmasını sağlamak için hayati önem taşıyan bir yasadır. Ancak ne yazık ki, bu yasa yeterince etkin uygulanmamakta ve şiddete karşı koruma mekanizmaları zayıflatılmaktadır. Aileyi kutsayıp, kadını ve çocuğu görünmez kılmak isteyen bu politikalara karşı durmak zorundayız. Aileyi bir arada tutmanın yolu, bireylerinin özgürlüğüne ve güvenliğine sahip çıkmaktan geçer. Kadınları ve çocukları korumayan bir aile yapısı kutsal olamaz!

Yayın Yasağına Karşı Direnişimiz Sürecek

Son dönemlerde, yaşanan bu acı olaylarla ilgili yayın yasakları getirilmekte, toplumun gerçeği görmesi engellenmektedir. Ancak biz kadınlar, bu yasaklara rağmen faillerin cezalandırılması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu çocukların, kadınların katilleri cezasız kalmamalıdır! Her türlü engellemelere rağmen, yargı sürecinin takipçisi olacağız. Adalet yerini bulana kadar, şiddete karşı sesimizi her alanda yükselteceğiz!

Birlikte Güçlüyüz

Her geçen gün bir başka çocuğumuz, bir başka kadınımız şiddete kurban giderken, bu karanlığa karşı durmanın tek yolu birlik olmaktan geçiyor. Biz kadınlar, çocuklarımızın ve geleceğimizin güvende olduğu bir toplum yaratmak için mücadeleye devam edeceğiz. Çocuklarımızın katillerinin yakalanması ve adil bir şekilde cezalandırılması için hep birlikte ses çıkaracağız.

Adaletin yerini bulduğu, kadının ve çocuğun korunmasının öncelik olduğu bir Türkiye için buradayız. Yaşamak ve yaşatmak bizim hakkımız! Şiddete karşı susmuyoruz, susmayacağız!"