Türkiye'nin Nobel Edebiyat Ödüllü yazarı Orhan Pamuk, T24'ün "Cumhuriyet’in 100. Yılının Eşiğinde Türkiye ve Dünya Nereye?" konferansının ''Gelecek için iyimser ve kötümser" başlıklı kapanış konuşmasını yaptı.
Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik duruma ilişkin değerlendirmelerde bulunan Pamuk Türkiye'de fakir ve zenginin hayat tarzının birbirinden bu kadar koptuğunun daha önce yaşanmadığını belirterek "Ülkemizin şu anda yaşamakta olduğu en büyük skandal rezil durum, fakirliktir. Ben bir ülkenin tarihinde bu kadar hızla fakirleşme de görmedim." dedi.
Türkiye'nin geleceğine ve seçim dönemine dair konuşan Pamuk şunları söyledi:
'GELECEK SENE AKP İKTİDARDA OLACAK MI OLMAYACAK MI, BUNU KİMSE BUGÜN BİLEBİLİR Mİ?'
"Bugün başkan babamız bile bilmiyor, gelecek sene sarayında oturuyor mu, oturmuyor mu? Bunları bilemeyiz, bunlardan konuşmak haddini de kendimde görmüyorum. Türkiye'nin geleceği, sorunlarımız, genel bir toplantıda ben ne diyebilirim ki? Özellikle yurt dışında bana bu konularda konuşmak için baskı yaparlarsa, son romanım Veba Geceleri pek çok ülkede çevrildi. 5 ülkede röportajlar yapa yapa serseme döndüm, bana, 'yarın ne olacak, Tayyip Erdoğan iktidarda mı kalacak, AKP gidecek mi, Türkiye Avrupa Birliği'ne mi girecek, nasıl bir ülke olacak, fakirleşiyor mu?' gibi sorular... Ben de diyorum ki, 'Kardeşim bakın bir tarihi roman yazdım. Geçmişten, değerlerden bahsediyorum. Siz yarın ne olacağını lütfen tarihi romancıya değil, bilim - kurgu yazarlarına sorun' diyorum, geçiştiriyorum."
DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ANAYASA'YA KOYUYORUZ AMA UYGULAYAN YOK'
Düşünce özgürlüğünün en gerçek üst değer olduğunu söyleyen Pamuk şöyle devam etti:
"Laf olarak düşünce özgürlüğünü Anayasa'ya koyuyoruz ama uygulayan yok"
Anayasa'da da var düşünce özgürlüğü. Herkes sırası gelince söylüyor. Düşünce özgürlüğünün gerçek en üst değer olması lazım. Düşünce özgürlüğünün, başka diğer değerlerimizden sonra gelmemesi lazım. Anayasa ile ceza kanunlarımız çelişiyor. Buralara girmek istemiyorum. Laf olarak düşünce özgürlüğünü Anayasa'ya koyuyoruz ama uygulayan yok. 'Düşünce özgürlüğü olsun ama bayrağıma, dinime bir şey olmasın, onlar eleştirilmesin.' Yok, düşünce özgürlüğü demek onların da eleştirilmesi demek. Cumhurbaşkanı'nın da eleştirilmesi demek, tarihteki olayların da konuşulabilmesi demek. Sevmediğimiz en saçma bulduğumuz, çirkin bulduğumuz düşüncelerin de söylenebilmesi demek."
'BU ÜLKENİN KÜRTLERİNİ GERÇEKTEN 'KARDEŞ' OLARAK GÖRMEYE HAZIR MIYIZ?'
Diyarbakır Hapishanesi'nin müze yapılması konusuna da değinen Pamuk şöyle konuştu:
"Çok kültürlülüğe de inanıyorum. Bu ülkede eskiden Ortadokslar, Rumlar, Ermeniler, Museviler yaşardı. Benim en son romanım 1901 yılında geçen 'Veba Geceleri' sırasında İstanbul'un nüfusunun yarısı gayrimüslimdi. Bugün bu yüzde 1'in altına düştü.
Ama başkaları geliyor şimdi. Onlar da ileride kardeşlerimiz olacak. Afganlar, Suriye'den gelenler, Araplar... Bunlara kardeş gibi, kozmopolit gibi davranmaya hazır mıyız, yoksa halkın bizim kadar eğitimli olmayan insanları onları 'düşman' olarak görüp milliyetçi bir öfkeye kapılmasından 'fırsat fırsattır' diyerek oy koparmaya mı çalışıyoruz? Bu ülkenin Kürtlerini gerçekten 'kardeş' olarak görmeye hazır mıyız? Yoksa arada 'Diyarbakır Hapishanesi'ni müze yapalım, şimdiye kadar oraları bombalayıp dümdüz ettiğimizi unuttururuz. Belki birkaç oy daha alırız' diye mi bakıyoruz? Bu değerleri biraz açmak, kendimin de böyle yaşadığını, ülkenin de böyle yaşadığını görmek istediğim için söylüyorum bunu.
Her şeyi Türkleştirmek, dilimizi, kültürümüzü, hayalimize kendimize göre bir dile, kültüre, kimliğe göre elimizde çekiç herkesin kafasını kırarak tek bir yere mi çekmek istiyoruz yoksa başkasının, komşumuzun din, dil, ırk, kültür, yeme - içme alışkanlığını bizim için rahatsız edici, çirkin bir şey olarak görmeden yaşayabilmeyi mi istiyoruz? Benim için bunlar önemli."
'MİLLET FAKİRLİKTEN KIRILIYOR'
Faiz kararlarını laiklik ilkesi üzerinden değerlendiren ve Türkiye'de kadınların yaşadıkları sorunlara dikkat çeken Pamuk konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Laiklik benim için devletin bu işlere burnunu sokmaması demek. Ekonomide de dinin devlet işlerine karışmaması demek. Faiz kararı, şu bu kararlar dini esaslara dayandırılırsa, millet fakirlikten kırılıyor, ama bunu eleştiremiyor bile. Dine bakarak faiz kararı alınmaz. Çok net bu konuda görüşlüyüm. Laiklik bence budur.
Benim için bir başka önemli konu, eşitlikçiliktir... Yani yine de aramızdaki kültürel olarak sınıf farkları, ırk farkları, cins farkları, 'başka millettensin' ya da 'o milletten, misin değil misin?' Bu konuların önemsenmesi büyütülmesi ayıp geliyor bana. Kimsenin hangi dinden, hangi cinsten, 'annesi ne, babası ne?' Hele Türkiye gibi aslında zengin bir potada ırkların, dinlerin, kanların eridiği bir ülkede bunları karıştırmak yangına körükle gitmek gibi bir şey.
'HEPİMİZ EŞİTİZ'
Hepimiz eşitiz. Anayasa'da bu yazıyor da uyguluyor muyuz? Pek fazla uyguladığımızı görmedik. Herkes soyundan tutun sınıfına kadar herkes birbirinin arasındaki eşitsizliği vurguluyor. Sınıfsal eşitsizlik de benim eşitsizlik kavramıma girer.
'ÜLKEMİZİN ŞU ANDA YAŞAMAKTA OLDUĞU EN BÜYÜK SKANDAL, REZİL DURUM FAKİRLİKTİR'
Şimdiye kadar Türkiye'de sınıf farkı tarihinde bu kadar fakir ve zenginin hayat tarzının birbirinden koptuğunu görmedim. Ülkemizin şu anda yaşamakta olduğu en büyük skandal rezil durum, fakirliktir. Ben bir ülkenin tarihinde bu kadar hızla fakirleşme de görmedim. Bunlardan bahsetmemek, bunu yerine 'Amerika'da apartmanı varmış, bilmem nerede şunu başarmış.' Evet! Silah yapıyoruz dünyaya satıyoruz, tebrikler. Türkiye bunu başardı. Drone'lar yapıyorlar, satıyorlar. Bunlarla övüneceğinize lütfen halkın ne kadar fakir olduğunu konuşun."
'EN UTANILACAK HALİMİZ KADINLARA YAPTIKLARIMIZ'
Pamuk, Türkiye'deki siyasal dünyanın en utanılacak noktasının kadın hakları olduğunu kaydederek şunları ekledi:
"Tabii ki bütün bunlardan sonra son olarak söyleyeceğim, kadın hakları. En önemlisi... Erkek dünyasının ve Türkiye'deki siyasal dünyanın en zayıf noktası, en utanılacak halimiz kadınlara yaptıklarımız. Şarkıcı bir kadını alıp, onu 10 sene evvel söylediği bir şarkıdan dolayı ya da kendi aralarında yaptığı şakalardan dolayı onlara eziyet etmek, onları 'vatan haini' durumuna düşürmek, bunlar yakışıksızlığın, çirkinliğin doruk noktaları. Bunlara tanık olmaktan ben utanıyorum. Bu ölçüsüzlük hakkında laf bile söylenmiyor. Kadınlar yalnızca çocuk yapacak kuluçka makineleri değildir. Kadınların toplumda kimliği, yer bulmaları, kendilerini ifade edebilmeleri, bir kadın olarak kimliklerine saygı duyulması yine onların giyecekleri, doğuracakları çocukları, ne yapacakları konusunda özgür olmaları...
'TÜRKİYE'DE MÜLKLERİN YÜZDE 60'A YAKINI ERKEKLERİN ÜZERİNE KAYITLI'
Bakınız, Türkiye'de tapu kayıtlara bakın. Ben de bir kere merak ettim ve baktım. Türkiye'deki mülklerin yüzde 60'a yakını erkeklerin üzerine kayıtlı. Hiç bunu düşündünüz mü? Yalnızca bu Türkiye'de feminist olmak için yeter. Bana diyorlar 'kitaplarında hep kadınları anlatıyor.' Ben de tipik bir tür erkeğim. Kadın okurlarım da haklı olarak eleştirirler. 'Orhan Bey ilk kitaplarınızı çok seviyoruz ama kadınların dünyasını fazla göremiyorsunuz.' Cevabım 'Evet.'
Tipik önyargılı bir Türk erkeği olduğum için. Kendimi değiştirmeye çalışarak, reform etmeye çalışarak romanlarımı bile başka türlü yazıyorum. Daha çok kadın kahramanla özdeşleşmeye çalışıyorum, kadını ezen dünyanın suç ortağı olmak istemiyorum.
Bunlar benim değerlerim. Gerçekten geleceği tahmin edemiyorum. Ne Kılıçdaroğlu, ne başkan babamız ne bir başkasının da tahmin edebileceğini sanmıyorum. Siyaset denen şeyi hepimiz görüp yaşayacağız."