Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, tutuklanan Cumhurbaşkanı adayı, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu için gerçekleştirilen Saraçhane Demokrasi Buluşmasında konuştu. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, “İstanbul’un cesur insanları, yürekli insanları, yasak tanımayan, Tayyip Erdoğan’ın yasaklarına teslim olmayanlar, 19 Mart darbe girişimine karşı iradesine, seçme hakkına, seçtiği Başkanına sahip çıkanlar hepinizi saygıyla selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz” dedi. Özel, şunları söyledi:
“15 MİLYON EKREM BAŞKAN’IN ARKASINA GEÇTİ”
“Burada 100 binler var, Türkiye’de milyonlar var. Geçtiğimiz pazar sandık başında 15 milyon 500 bin yürek var. Kendisini demokrasiye adamış, mücadeleye adamış, teslim olmayan, teslim olmayacak bir Türkiye var. Biz çoğuz, kalabalığız, omuz omuzayız. Ama karşımızda bir avuç insan var. Onların arkasında artık ne halk var, ne millet var, ne devlet var. Halkını hiçe sayan, milletini sevmeyen, devletini küçük düşüren bir avuç çıkar çevresine karşı hep birlikte burada omuz omuzayız. Biz çok bir şey istemedik. Biz ne mal istedik, ne mülk istedik. Ne zenginleşelim, ne yandaşımızı zenginleştirelim istedik. Biz üniversite öğrencisine yurt, yeni doğmuş çocuğa kreş, emekliye onurlu bir yaşam, asgari ücretliye kendini, ailesini geçindirecek bir maaş, insanca bir hayat, eşitlik, mutluluk, huzur istedik. Ama karşımızda bunu bize çok görenler, sadece kendileri için, bir çıkar çevresi için bir şeyler isteyenler vardı. Biz o tek adamın karşısına bir de ‘Her şeyi ben bilirim’ diyen, kibrinden yanına varılamayan, sinirinden artık karşısında durulamayan, yanlışına ‘Yanlış’ diyene bile tahammül etmeyin saldıran o sinir küpüne karşı ‘Biz de birini bulalım. Karşısına çıkaralım’ dedik. Ama o birini öyle bir başımıza belirlemedik. Önce dedik ki, ‘Bütün üyelerimize soralım.’ Sonra baktık, ondan korkuyorlar, saldırıyorlar. ‘Aday olmasın’ diye davalar açıyorlar. Yıllar önce aldığı diplomasını bile çeşitli oyunlarla elinden almaya kalkıyorlar. O zaman dedik ki, ‘Bu aday sadece bir partinin, Cumhuriyet Halk Partisi’nin değil. Bu aday hepimizin adayıdır. Onu ortaya çıkaralım. Bir pazar günü sandıkları koyalım. Oylayalım.’ İşte o pazar, geçtiğimiz pazar, 23 Mart pazar günü birileri Ekrem Başkan’ı Silivri’ye koyarken sizler de önünüze koydunuz ve 15 milyon kişi onun arkasına geçtiniz kapı gibi.”
“ERDOĞAN, CESARETİN VARSA TRT’DEN YAYINLA”
“Artık Ekrem İmamoğlu, sadece İstanbul’da iki seçimde üç kez Tayyip Erdoğan’ın atadıklarını yenmiş bir belediye başkanı, girdiği dört seçimde de Tayyip Erdoğan’a hiç kaybetmemiş bir siyasetçi, başarılı, çalışkan namuslu bir yönetici olmanın yanında Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir sonraki Cumhurbaşkanı adayıdır. Buradan açıkça sesleniyorum. Ey Erdoğan, eğer şu kadarcık cesaretin varsa Ekrem İmamoğlu’na kurduğun kumpas davalarının görüldüğü sırada savcının sorularını ve Ekrem Başkan’ın cevaplarını TRT’den yayınla. Cesaretimiz var. Senin var mı? Yargılama adalet için yapılır. Savcı soruyu millet için, kamu yararı için sorar. Cevaplarda gerçeği arar. Gerçek bir yargılama somut delillere, gerçek bir yargılama kanıtlara dayanır. Ancak Ekrem Başkan’a sorular sorularda ne bir kanıt, ne bir şahit, ne ortaya konmuş somut bir delil vardır. Sadece ve sadece adını savcının bildiği, kimsenin görmediği ve bilmediği, adına ‘gizli tanık’ dedikleri iftiracı müptezellerin ifadelerinden başka hiçbir şey yoktur. Bu gizli tanıklara kod isimler vermişler. Adı Ladin, adı Meşe, adı Çınar. Bu isimleri sana kim koydu yahu? Hangi odun koydu, hangi odun? Ekrem Başkan’a iftira atıyor. Kim söylüyor bunu? ‘Söyleyemem, kod adı Çınar.’ Ekrem Başkan’a iftiraları sıralıyor, haydi ispatla. ‘Ben bilmiyorum.’ Kim biliyor? ‘Ladin.’ Peki bu Ladin ile Çınar’ı buraya kim getirdi? ‘Ben getirdim.’ Allah seni kahretmesin. Odun, odun. Böyle yargılama mı olur? O Ladin’i, o Çınar’ı oraya getiren odunu da o odunu oraya getiren odunu da Allah’a havale ediyorum.”
“YILLARDIR SARAY REJİMİNİN ŞİDDETİYLE MÜCADELE EDİYORUZ”
“Bugün hep birlikte burada bu meydanı doldurduğumuzda bir gerçekliğin parçasıyız. Bir tarafta yalancılar, bir tarafta iftiracılar, bir tarafta hakaret edenler, bir tarafta kul hakkı yiyenler. Öbür tarafta doğrunun, kardeşliğin, barışın, eşitliğin savunucuları. Bir tarafta kavgadan beslenen, kutuplaşmadan medet umanlar. Bir tarafta barış isteyen, kucaklaşmak isteyenler. İşte bu meydanda sosyal demokratlar, milliyetçi demokratlar, muhafazakar demokratlar, Kürt demokratlar, Alevi’ler - Sünni’ler, sağcılar - solcular; ama yüreği temiz, aslan gibi insanlar var. Yıllardır her geçen gün dozu artan biçimde Tayyip Erdoğan’ın saray rejiminin şiddeti ile mücadele ediyoruz. Bir yandan hak arıyoruz, eylem yapıyoruz, mücadele ediyoruz. Bir yandan karşımıza diktiği vatan evlatlarına, polis kardeşlerimize verdiği kanunsuz emirlere karşı mücadele ediyor, onları da incitmemeye ama kendimizi de ezdirmemeye çalışıyoruz. O polis kardeşlerimi günde 15 saat çalıştıran, uyumadan, oturmadan, bazen karnını doyurmadan çalıştıran ve mesaisini vermeyenler bir de onlara talimat verip, kanunsuz emir verip, gaz verip gençlerimizin üzerine gaz sıktırıyorlar, jop vurduruyorlar. Polis de ne aldığı maaştan memnun, ne aldığı emirden memnun, ne yaptığı işten memnun. Öyle bir yerdeyiz ki her iki tarafı da mağdur eden aynı kötülük, bu kavgayı körükledikçe körüklüyor. Dün akşam bütün uyarılarınıza rağmen 80 tane milletvekilimiz, 25’inin elinde telsiz, kulağında kulaklık, üçerli gruplar halinde buradan dağılacak olan kalabalığa gaz sıkılmaması için, jop vurulmaması için görev yaptıkları halde, biz burada beklerken onlar yine aynı haksız işlemlerle hem gençlerimizin üzerine polisi saldılar hem de daha sonra dünya kadar gözaltı yaptılar. Dün uyarmıştım. Dün bu Emniyet Müdürünü uyardım, dün Valiyi uyardım, İl Başkanımı yolladım, toplantı yaptırdım, söz aldım. Ama yine en sonunda rezaletle karşılaştık. Şimdi buradan İstanbul Valisi’ne söylüyorum, bu meydan boşalmadan, herkes evine varmadan milletvekillerim orada ben de bu arabanın üstündeyim. Sık da bakalım o gazı göreyim. Sık göreyim. Bu otobüsün üstündeyim, o gazı sık, o plastik mermiyi at bakalım. Eğer bir gencimize bu gece jop vurursan, gaz sıkarsan, bir tane plastik mermi atarsan senin alnını karışlamayan namerttir. Yettiniz be. Yettiniz. Yettiniz. Ne sözünüze güveniliyor, ne ettiğiniz yemine güveniliyor. Nasıl kamu görevlisisin? Şu meydana bak, şu çocukların yüzüne bak. Burada terörist mi var, marjinal mi var? Ne kadar insanlıktan kopmuşsan ey Vali sensin marjinal, sensin marjinal.”
“SENİ EN RAHATSIZ EDECEK YERE 500 BİN KİŞİLİK ÇAĞRI YAPACAĞIM”
“Şunu Sayın Vali, Sayın İçişleri Bakanı’na söyle. Öyle eski yöntemlerle provokasyonlarla, yalanlarla, oradan buradan bir şeyler uydurarak bizi mahkum etmeye, mahcup etmeye çalışmasın. Artık o eski numaraları yutturabileceğiniz kimse yok karşınızda. Şunu açıkça söylüyorum. Bak, ben sizin gibi ne utancımı kaybettim, ne verdiğim sözü tutmayacak kadar kendime ve karşımdakine saygıyı kaybettim. Ama gerçekten ben de buradaki bütün herkesle bir şey kaybettik. Evde unutmuşuz. Biz korkuyu evde unuttuk Sayın Vali, korkuyu evde unuttuk. Buradan ilan ediyorum, ilan ediyorum. Bu akşam bu meydanı provoke ederseniz, bu akşam bu meydanın huzur ve sağlık içinde boşalmasına engel olur, gaz sıkar, saldırırsanız, önümüzdeki günlerle ilgili planlamayı değiştiririm. Yarın seni en rahatsız edecek yere 500 bin kişilik çağrı yapacağım. Bunu unutma.”
“ALDATILMIŞLARA, KANDIRILMIŞLARA DA BU MEYDAN SONUNA KADAR AÇIK”
“Sizle geçmişten bir öğrenci arkadaşın anısını paylaşmak isterim. İbret olsun diye, öğrensinler diye. Boğaziçi eylemleri vardı biliyorsunuz. Boğaziçi’ne kayyım atandı. Boğaziçi eylemleri başladı kayyıma karşı. Öğrenciler destek veriyor. İlk göz altı, ilk tutuklama Doğu Demirtaş. Hatırlıyor musunuz Doğu’yu? Gittim Silivri Cezaevi’ne. Böyle kilolu, sakallı, uzun saçlı, yakışıklı, Boğaziçi fizik okuyor, pırıl pırıl bir zeka. ‘Doğuş ne yaptın?’ dedim. Dedi ki ‘Hocam’ diyor her gördüğüne, ‘Hocam dedi hakkımızı arıyoruz, kayyım hak etmiyoruz’. Bana güzelce anlattı derdini. Dedim ki, ‘Doğuş, baba ne yapar anne ne yapar?’ Biraz böyle çekindi. ‘Allah Allah’ dedim. ‘Ya’ dedi ‘Benim babam Sertaç Demirtaş, annem Gamze Demirtaş.’ Bana nasıl anlatıyor, ‘Saray düzeni şöyle, Tayyip’in kayyımı böyle, Boğaziçi özerk bir üniversite. Bilim kayyımın altında yapılamaz, bu zulüm kabul edilemez.’ Anne Gamze Demirtaş Sarıyer AK Parti kadın kolları ilçe başkanı. Baba Tayyip Erdoğan’ın en yakın arkadaşı. Ne gördük biliyor musunuz? O Sertaç Demirtaş var ya, oğluna yapılan muameleden sonra, o canım Gamze Hanım var ya o oğluna yapılan muameleden sonra Boğaziçi’nin tanıdığı, gençlerin tanıdığı, istifayı bastı, her eylemde şimdi aramızda burada. Doğu çıktı, yurtdışına gitti orada okuyor. Boğaziçi bir öğrenci kaybetti ama iki tane eylemci kazandı. İki tane eylemci, bir tanesi Sarıyer AK Parti kadın kolları eski başkanı. O yüzden bu meydan kimseye kapalı değil, dün aldatılmışlara, kandırılmışlara, emeği sömürülmüşlere, bir davaya inanıyoruz diye bir çeteye kandırılarak hizmet etmişlere de bu meydan sonuna kadar açık. Hep birlikte mücadele edeceğiz kötülükle, hep birlikte.”
“BİZ GÖZALTIYLA, TUTUKLAMAYLA AZALMAYIZ, ÇOĞALIRIZ”
“Biraz önce bahsettiğim o dün sözüne güvenilmez Vali’nin, söz verip de gaz sıkan Vali’nin, söz verip de jop vurduran Vali’nin kovaladıklarını. O yarattıkları kargaşada bir dolu insanı topladılar. Bakın tam 11 gazeteciyi gözaltına aldılar, bunlardan 8’ini tutukladılar. Now TV muhabiri Ali Onur Tosun, Agence France-Presse Muhabiri Yasin Akgül, İBB’de Fotomuhabir Kurtuluş Arı, Bakırköy Belediyesi Fotomuhabiri Gökhan Kam, Bağımsız Gazeteciler Zeynep Kuray, Hayri Tunç, Bülent Kılınç. Bizim canlı yayın ekibinden arkadaşımız, dün gece bu köşede görev yapmış. Kablolar canlı yayın aracına gidiyor. Giderken onu toplamış Fatih Çalbıyık’ı da yakaladılar, gözaltına aldılar, herkesle birlikte tutukladılar. Kameramanla uğraşan adamın yaptığı işe bak. Geçen gün otobüste benden önce konuşan genç kardeşim Selinay Uzunteli ve Ekrem Başkan’ın otobüsünün peşinden koşup koşup koşup, köşede durdurup ‘Ekrem Abi, Ekrem Abi’ diyen Berkay Gezgin var ya, ‘Her şey çok güzel olacak Ekrem Abi’ diyen Berkay. Bugün utanmadan Berkay’ı da tutukladılar. Berkay, bizim için çok simge bir isim. Herkes önemli. Bin 400’e yakın gözaltı var, 200’ün üzerinde tutuklama oldu. Seri tutuklamalar var. Bütün milletvekillerimiz bugün mücadele verdi Çağlayan’da. Yarın da büyük bir mücadeleyle hem tutuklamaların, hem gözaltıların takibinde olacağız. Ama Tayyip Bey’in bilmesi gereken bir şey var ki biz gözaltıyla, biz tutuklamayla azalmayız, çoğalırız.”
“İSTANBUL’DA YER KALMADI, CİVAR İLLERE NAKİL PLANLANIYOR”
“İki tane haberim var. Bir tanesi şu, utanç verici bir haber. Bizim gözaltına alınan gazeteci arkadaşlarımızı adliyeden cezaevine değil, Vatan’a geri götürdüler. Çünkü İstanbul hapishanelerinde yerleştirecek yer kalmadı. Yarın civar illere nakiller planlanıyor. Bir iktidar düşünün ki 2025 yılında dünyanın en tanınmış metropolünde öğrencileri içeri ata ata, gazetecileri içeri ata ata, demokrasi isteyenleri içeri ata ata cezaevlerinde yer bırakmamış. Yazıklar olsun böyle rejime. Söz veriyorum. Er ya da geç; birkaç ay, bir yıl, bilemedin gelecek yıl bu düzeni değiştireceğiz. Bugün genç arkadaşlar şuradan iftardan gelirken, görme engelli kardeşlerimle yeryüzü sofrasında iftar yaptık, adaşımla iftardan gelirken bir genç arkadaş koluma girdi. Dedi ki, ‘Özgür abi duydun mu cezaevlerinde arkadaşlarımızı koyacak yer kalmamış. Bunlara gençler adına bir şarkı çalar mısın?’ dedi. Dedim ki, ‘Biz gecede bir, bilemedin iki şarkı çalıyoruz.’ ‘Bunu söylersen bütün meydan memnun olur’ dedi. Götürdüm verdim ve diyor ki, ‘Cezaevlerini gençlerle dolduranlara yuh olsun.’ ‘Yuh, yuh’ diyor.”
“BU KORKAK REJİMİN SAHİPLERİNE YOLLUYORUZ”
“Bu (şarkıyı) gencecik arkadaşlarımızı gözaltına alan, tutuklayan, hapishanelerde yer bırakmayan İstanbul’un seçilmiş belediye başkanının bileğini bükemeyeceğini bildiği için bileğini kırmaya çalışan, onu Silivri’ye yollayan bu insafsız, bu korkak rejimin sahiplerine yolluyoruz. Dün hep beraber konuşmuştuk, evvelsi gün dedim ki televizyonlardan bizi gören var, görmeyen var. Bizi göreni biz de göreceğiz, bizi görmeyeni yerin dibine gömeceğiz. Biz bunu dedikten sonra yavaş yavaş kendine gelmeler, ekranı ikiye bölmeler, bu meydandan görüntü geçmeler, KJ yazmalar başladı. Bugünkü yayını canlı yayınlamaya başlayanlar, eskiye göre çok daha fazla arttı. Akıllanan var, akıllanmayan var. Ama önce kimlere boykot yapıyoruz onu söyleyelim. Hepimizin vergileri ile ayakta duran, iktidara yalakalık, bize düşmanlık yapan TRT’ye yazıklar olsun. Emekçilerini sayıyoruz, seviyoruz. Yöneticilerinin yaptıklarından dolayı TRT’nin düğmesini tamamen kapatıyoruz. Kanal D, CNN Türk işi gücü bırakmışlar, bütün gece bu gençlere, bu gençlerin sevdiği Ekrem Abilerine, İstanbul’un güzel insanlarına, iradesine kafa tutup bir tek adama, tek başlarına destek atmak için ne gazetecilik yapıyorlar, ne televizyonculuk. İşleri güçleri iftira ve yalancılık. Kanal D ve CNN Türk bizden uzak olsun. Bu arada TGRT’yi, A Haber’i, Sabah Grubu’nu, Turkuvaz‘ı, İhlâs’ı gören, okuyan, izleyen, bunlardan bir şey satın alan bizden değildir arkadaşlar. İhlas Haber Ajansı, Demirören Haber Ajansı. Bunlara abone olan belediye başkanlarımı uyarıyorum. Bunlardan hizmet alan, ancak demokratik bir Türkiye isteyen tüm şirketleri uyarıyorum. Bunlardan uzak durun, bunları yakın yere koymayın. Dün akşam burada arkadaşlarla konuştuk, kahve içmeyi sevenler el kaldırsın. Kahve içelim ama Espressolab’ın önünden geçmeyelim. Sakın. Kitap almak için, kırtasiye, oyuncak vesaire almak için D&R‘ı gördüğünüzde karşı kaldırıma geçin arkadaşlar. Karşı kaldırıma. Dün biz bunu söyledikten sonra sitesi çökmüş. Satışlar durmuş, göreceğiz bakalım daha bizimle ne kadar uğraşacakmış, göreceğiz. Sattığı kitabın parasını Tayyip Erdoğan’a yollayan idefix.com, açılmamak üzere kapanmıştır bizim sayfamızda. Bolu’daki otel yangınına yapmadığı denetimlerle sebebiyet veren, sonra da utanmadan üste çıkan, sorumluluk almayan, istifa etmeyen Bakanın ETS Tur’unu yerin dibine batırın, yerin dibine batırın. Arkadaşlar bir tavsiyem olacak. Zaten aksini yapanın hiç yüzünün güldüğü görmedim. Sakın ha sakın Milli Piyango alıp da hem siz üzülmeyin, hem de bu Demirören’i sevindirmeyin. Milli Piyango’dan uzak durun. misli.com, iddaa.com bu sitelerin asla ve asla yanına yanaşmayın.”
“TÜKETİMDEN GELEN GÜCÜMÜZLE SİZE TÜRKİYE’Yİ DAR EDECEĞİZ”
“Bu arada gençler yine aynı şeyi yapıyor. Bana diyorlar ki ‘Bu ülkenin hangi yayın kuruluşuyla ilgisi var?’ Gençler kafayı takmış, ‘Ülker boykot’ diye bağırıyorlar. Geçmişte çok günahı var bunun. Geçmişte çok günahı var. Şimdi arkadaşlar dün akşamki uyarıdan sonra Habertürk ile CNN ipin üstünde yürüyorlar. Bu tarafa gitseler boykot olacak, bu tarafa gitseler kurtaracak. İki gecedir önümde yazıyor, bugün grubu vermişler, yarıdan fazla. Dün akşam buradan bayağı görüntüler, iyi haberler, iyi hal durumundan izlemede tutuyoruz. Bütünlemeye kaldılar. bir fırsat veriyoruz. Bu akşama bakacağız. Yarına bakacağız ama sınıfı geçen biri var. Sınıfı geçen biri var. Hatırlıyor musunuz? İstiklal’de Demirören AVM var. Bu Demirören fena bir şey. Neden? CNN onun, Kanal D onun, Milli Piyango onun, her türlü kötülük, her türlü yanlış onda. Ama Demirören AVM’yi başkaları satın almış İstiklal’de. Beni aradılar dediler ki ‘Boykotu kaldır, biz Demirören değiliz.’ Ben de dedim ki, ‘O zaman sen de tabelayı kaldır. Bugün akşamüstü vidaları takmışlar. Demirören’i sökmüşler, adlarını İstiklal AVM yapmışlar. Bu kimin gücü? Bu sizin gücünüz, boykotun gücü. Bir avuçlar, bir avuç. Ülkeyi ele geçirmiş, yetkiyi ele geçirmiş, bakanlıkları ele geçirmiş, RTÜK’ü ele geçirmiş. BTK’yı ele geçirmiş. RTÜK ile televizyonları tehdit ediyor. BTK ile interneti tehdit ediyor. Televizyonlara avanta veriyor, ihale veriyor. Karşılığında her şeyi alıyor. Ama sen izliyorsun, reklamı sana izlettiriyor. Parayı senden kazanıyor. Ürünü sana satıyor, saraya hizmet ediyor. Artık yok öyle yağma. Net olarak söylüyoruz. Bundan sonra bu meydandakiler yani bu iktidarın karşısındakiler, hedefindekiler, kayyım atadıkları, tutukladıkları, gözaltına aldıkları, okullarını kendilerine zindan ettikleri, gelecekten ümit kestirdikleri, yoksulluğa mahkum ettikleri, aç bıraktıkları, bundan sonra biz bir taraftayız. Biriz, güçlüyüz. Tüketimden gelen gücümüzle size Türkiye’yi dar edeceğiz.”
“TARİHE GEÇECEK İŞLER YAPTIK”
“Bakın son zamanlarda çok güzel, tarihe geçecek, iz bırakacak işler yaptık. Şubat ayında partinin kayıtlarını açtık. 250 bin yeni üyeyle çok önemli bir ön seçime niyetlendik, yetmedi bütün Türkiye’yi dayanışmaya çağırdık. 15,5 milyon kişiyle Ekrem Başkanımızın arkasına geçtik. Şimdi çok daha önemli bir sürecin içindeyiz. Yedi gecedir, dünya siyaset tarihinde, yedi gece üst üste aynı meydanda yüz binlerce kişi, bazen 1,5 milyon, bazen 550 bin, bazen 250 bin ama yüzbinlerce kişi aynı meydanda toplandık. Aynı şeye inandık. Omuz omuza durduk. Farklılıklarımızdan güç aldık. Birbirimize güç kattık. Rengarenktik. Gökkuşağı gibiydik. Herkes birbirine saygılıydı. Birbirini sevenler, birbirini sayanlar Türkiye’yi sevmeyenlere karşı tek yumruk oldular. Hep birlikte oldular, tarihe geçtiler. Yarın bu binada sizin sayenizde bir seçim yapılacak. Yani Ekrem Başkan’ı hapse atanlar, buraya sizin seçtiğiniz birisini değil kendi atadıkları bir kayyımı getirmek, onun eliyle bursları kesmek, yurtları kapatmak, kent lokantalarını kapatmak, fakire, fukaraya sahip çıkan sosyal yardımları bitirmek, yandaşına sahip çıkmak istiyorlardı. Buranın emekçilerini gönderecek, yerine yandaşlarını yerleştireceklerdi. Bu olmadıysa, burada kayyım yoksa, yarın buraya yeniden bir belediye meclis üyesi, seçilmiş biri seçilerek Ekrem Başkan’a vekalet edecekse bu sizin sayenizde. Siz darbeyi püskürttünüz yedi günün sonunda. Ben yedi gün önce geldim. Bu binada Genel Sekreter’in odasının arkasında bir küçük oda var. Bir kanepe var. O kanepeye bana bir yastık verdiler. Bir tane de pike serdiler. Yedi gündür orada yatıyorum, nöbet tutuyorum sizin gibi. Çünkü İstanbul’un emaneti Ekrem Başkan’aydı. Ekrem Başkan’ınki, banaydı, bizeydi, sizlereydi. Emanete sahip çıkanlara selam olsun, helal olsun.”
“CUMARTESİ MALTEPE’DEKİ MİTİNGTE BULUŞUYORUZ”
“Yarından itibaren, gerçi Vali duysun, biz yarından itibaren Saraçhane’deki akşam toplantılarını bir başka formata çekeceğiz. Ama bugün gaz atarsan, bir gencin canını yakarsan; bu 100 binleri, milyonlar yapıp yarın akşam karşına dikeceğim, bunu da bil. Yarın akşam Kadir Gecesi. Burada iftarlar kurulacak, teravihler kılınacak. Biz de Ekrem Başkanımızın anneciğiyle, babacığıyla, Murat Çalık Başkanımızın anasıyla, babasıyla Beylikdüzü’nde olacağız. Ellerini öpeceğiz. Peki eylem yapmayı, toplanmayı, mücadeleyi bırakacak mıyız? Şimdi bu kez tarihin en büyük açık hava halk oylamasını gerçekleştireceğiz. Dron, sayım yapmak üzere meydanın üzerine çık. Cumartesi günü İstanbul’un bir büyük meydanında Ekrem İmamoğlu’na sahip çıkmak için, Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğuna, belediye başkanlarımızın her birinin tutukluluğuna itiraz etmek için şeffaf, açık, canlı yayında yargılamalar talep etmek için, ‘Artık canımıza tak etti, erken seçim istiyoruz’ demek için bir büyük mitinge var mısınız? Bu mitingi İstanbul’da bütün İstanbullular ve İstanbul’a dayanışmak için Kocaeli’nden, Bursa’dan, Balıkesir’den, Manisa’dan, Bolu’dan, Ankara’dan, Zonguldak’tan, Anadolu’dan bütün dostlarla birlikte Maltepe’de yapmaya var mısınız? ‘Maltepe’ diyenler el kaldırsın. ‘Maltepe olmaz, başka yer diyenler’ el kaldırsın. Yüzde 80 oyla Maltepe seçildi, Yenikapıcılar kaybetti. Arkadaşlar Maltepe iyi olmuştur, Anadolu için iyi olmuştur, köprü trafiği için iyi olmuştur. Buralar mitinge çok geldi, Anadolu Yakası mahsun kaldı, Anadolu Yakası’na gidiyoruz, Ekrem Başkan’a sahip çıkıyoruz. Cumartesi Maltepe, saat 12 uygun mu? 12 iyi mi? Değerli vatandaşlarımız, Saraçhane‘de yaklaşık 300 bin kişiyle yaptığımız açık oylama, açık seçim sonuçlarına göre, bayram demeden Ekrem Başkan ve irademize sahip çıkmak milyonlar olup Maltepe’ye atmak üzere Cumartesi günü saat 12:00’de Maltepe’de buluşuyoruz. Yalnız gelmeyin. Komşularınızı alın, arkadaşlarınızı alın. Kollarına girin, Maltepe’ye akın. Cumartesi günü Maltepe’de hep birlikte tarih yazacağız. Var mısınız? Size inanıyorum, size güveniyorum. Şimdi bir kez daha Valiyi ve polisi uyarıyorum. Bu meydan boşalana kadar buradayım. Hoşça kalın dostlarım, yolunuz açık olsun. Hoşça kalın dostlarım, hoşça kalın.”