İşçilerle İstanbul Çatalca’da bir araya gelen Genel Başkan Özel, “Çok kıymetli Polonez emekçileri, Polonez işçileri öncelikle hepinize 1,5 milyonun üzerinde üyemizin, partimize oy veren 17,5 milyon seçmenin ve yürekten inanıyorum ki bu durumda kendileri olsa, evlatları, eşleri, anneleri olsa, sizinle aynı duyguyu paylaşıp aynı tepkiyi gösterecek olan Türkiye’deki tüm vatandaşlarımız adına onurlu mücadelenizi saygı ile selamlıyorum. Ben buraya sizin gibi sokaktan geliyorum; eylemden geliyorum, örgütlenmeden geliyorum, mücadeleden geliyorum, Soma’dan geliyorum” ifadelerini kullandı. Özel şunları söyledi:

“Soma’da 301 evladımızın yer altında şehit olduğu bir büyük faciadan, onun sonrasındaki bir büyük mücadeleden hep birlikte geliyoruz. Tabii maden işçileri kanun gereği sadece erkeklerden oluşuyor. Biz maden işçileriyle ama onların yürekli eşleriyle, hayatını kaybetmişlerin yürekli, cesur analarıyla, eşleriyle çok yol yürüdük. Ama bir emek mücadelesinde, bu kadar çok kadının ön planda olması Türkiye’de hak arayan ve arayacak olan herkese umut oldu, örnek oldu. Her birinizin ellerinden ayrı ayrı öpüyorum. Ben sözlerime teşekkür ederek başlayacaktım. Buradan çok sayıda telefon alıyorum, bilgi geliyor. Ben de buraya geleceğimi sizlere ifade etmiştim. Ama özellikle sendikanın başkanının, işçilerin razı olduğunu görmek hem Çatalca örgütümüze, Çatalca Belediye Başkanı Erhan Başkanım’a, hem Beylikdüzü örgütümüze, hem de İstanbul örgütümüze, buraya hepimiz adına yaptıkları katkıları için, bu mücadeleye verdikleri destek için teşekkür ediyorum. Burada bizlerle birlikte partimizin önceki dönem milletvekilleri var. Aynı zamanda DİSK’in önceki genel başkanları Rıdvan Budak var, Süleyman Çelebi var. Çok sayıda sendikal mücadeleden gelenler var. Bugün onlarla birlikte, hep birlikte yanınızdayız.” 

“İFTİRACI OLDUĞUNU, UTANMAZLAŞTIĞINI İTİRAF EDİYOR”

“Biraz önce Başkan ifade etti, maalesef utanç verici işler oluyor Türkiye’de. Kod-46 demek, yüz kızartıcı suçtan tazminat hakkı da olmadan, işsizlik sigortasını da hak etmeden, berbat bir şey yaptığı için işten çıkarmak demek. Anayasada yazıyor; her işçi sendikalı olma hakkına sahiptir, o hakkı kullanıyorsunuz, emeğinizi hep beraber savunmak istiyorsunuz. Maalesef Ürdünlü şirket gelmiş, Türkiye’de satın almış, yatırım yapmış. Bizim insanımız üzerinden para kazanıyor, bizim emekçimizin alnının terini sömürüyor, bu kabul edilebilecek bir şey değil. Bir de utanmadan, sıkılmadan ‘Kod-46’ diye yazıyor. Kod-46 demek, sorulduğunda ‘Ne suçu var bu insanların da 46 yazdın?’ ‘Hırsızlık yaptılar’ diyor, ‘Sırlarımı ifşa ettiler’ diye yalana da başvuruyor. Daha sonra da bakın, nasıl kendi kendine itiraf ediyor ki ‘04’e çeviriyor. Yani ‘haklı sebepten çıkarmaya’ çeviriyor. Yani iftiracı olduğunu, sizin sendikal mücadele içinde olduğunuz için işten attığını ama bunu bahane edemediği için size ‘hırsız’ diyecek kadar da utanmazlaştığını açıkçası itiraf ediyor. Şimdi bütün Türkiye’deki herkes bu şirketin ne kadar alçalabildiğini görsün. Bu şirketin adını gördükleri yerde, size hakkını vermediği müddetçe, yani Bakan söz vermiş, araya girmiş ama bu şirket size hakkını vermediği müddetçe, ben Polonez ismini nerede görürsem, benim kız kardeşlerime, analarıma, bacılarıma, sadece sendikalı oldukları için ‘hırsız’ damgası vurmaya çalışan bir iftiracının adını görmüş olacağım orada. Bütün milletimizi de Polonez ismini gördüğünde bu yapılanın hesabını sormaya davet ediyorum ve bu şirkete diyorum ki, ‘Biz sana bunu yanında kar bırakmayız. İşçi üretimden gelen gücünü kullanır, bazen de vatandaşlar onlara destek verirken tüketimden gelen gücünü kullanır.’ Polonez’i uyarıyorum: ‘Bu işçilerle, Bakana söz verdiğin gibi, sendikaya söz verildiği gibi, en kısa sürede görüşüp, haklarını verip, onların sendikal mücadelesine saygı duyup, bu işi tatlıya bağladın, bağladın. Yoksa sucuğun acıydı, tatlıydı diye bakmayacağız. Tüketimden gelen gücümüzü sana göstereceğiz.” 

“ENGELLEYENLER ANAYASAYA AYKIRI İŞİ KENDİLERİ YAPIYOR”

“Buradan bir konuya açıklık getirip sözlerimi sonlandıracağım. 2019 yılında Somalı işçiler yola çıktı Ankara’ya yürüyüşe, aynı sizin gibi. Soma‘dan 20 kilometre ötede durdurdular, dediler ki, ‘Gösteri yürüyüşü ile ilgili kanun maddesi şehirlerarasını kapsamaz. Şehirlerarasında yürüyüşü yasaklıyor.’ 2911. ‘Yasaklıyor. Yürüyemezsiniz’ dediler. Bizim işçiler orada durdu. Kalktılar Kırkağaç‘taki adliyeye başvurdular. ‘Bu’ dediler, ‘Anayasaya aykırı ben nasıl yürüyemem?’ Mahkeme dedi ki, ‘Vallahi aykırı mı değil mi ben bilemem. Kanun çıkmış 1983’te, sıkıyönetimden hemen sonra. ‘Ben’ dedi, ‘Bunu Anayasa Mahkemesi’ne soracağım.’ Anayasa Mahkemesi’ne gitti, Anayasa Mahkemesi Ekim 2019’daki kendisine yapılan, bu yürüyüşle ilgili başvuruyu karara bağladı aylar sonra ve dedi ki, ‘Bu Anayasaya aykırı. İşçiler haklarını aramak için Ankara’ya gitmeleri gerekiyorsa ve yürüyerek seslerini duyurmak istiyorlarsa bu hakkı kullanabilirler’ dedi. Yani sizin yürüyüşünüzü engelleyenler Anayasaya aykırı işi kendileri yapıyorlar. Yürüyüşünüz sonuna kadar haktır, yürümeye karar verdiğinizde de hepimiz yanınızdayız, arkanızdayız.” 

“İŞÇİNİN HAKKINI YİYENİN KARŞISINDA DURACAĞIZ”

“Son olarak şunu söyleyeyim. Hem Polonez’e söylüyoruz, şimdi uyarıyoruz. Şu ana kadar bir şey yapmıyoruz, yapmadık. Yapıldıysa da öyle çok yüksek boyutlu bir şey olmadı ama hissettiler, ama hissetmediler. Hem Polonez’e söylüyorum hem Türkiye’de işçi çalıştıran bütün patronlara, şirketlere söylüyorum. Eğer işçiniz sizden razıysa biz de razıyız. İşçinizin hakkını veriyorsanız sizin ürettiğiniz malları büyük bir keyifle, imkanlar dahilinde vatandaşlarımız tüketir. Ama eğer işçinin hakkını yerseniz, hele hele suçsuz günahsız insanlara sırf sendikalı oluyorlar diye ‘hırsız, arsız’ diye iftira çalmaya çalışırsanız o vakitten sonra işçinin biz yanındayız, karşısında olan sizin de sonuna kadar karşısındayız. Polonez‘in hakkını verdin verdin, vermedin bir gün tüketimden gelen gücümüzü kullanma çağrısını yaparız, ondan sonra hepiniz, özellikle Polonez işçilerinin hakkını yiyen Polonez firması bundan bin pişman olur. Hem Polonez‘in işverenine hem Türkiye’deki bütün işverenlere söylüyoruz. İşçinin hakkını yiyenin karşısında duracağız, o firma kimse o firmaya karşı tüketimden gelen gücümüzü kullanacağız.”

“ÖRGÜTLENİN, ÖRGÜTLENİN, ÖRGÜTLENİN”

“Geçmişte Soma‘da çok eksik işler yaptılar, Maden-iş sendikası ve Türk-İş. Çok eleştirdim. Geçtiğimiz haftalarda Ankara’da önemli bir direnişe destek verdiler, öncülük ettiler, takdir ettik. Bugün de burada çok değerli sendikamıza Tek Gıda-İş’i ve onun örgütlendiği Türk-İş’i sendikacılığı olması gerektiği gibi yaptıkları bu alanda sonuna kadar destekliyoruz. Sendikal mücadelenin en önemli mücadele olduğunu Türkiye’deki tüm işçilere haykırıyoruz. Örgütlenin, örgütlenin, örgütlenin. Hep beraber başaracağız, hep beraber başaracağız, hep beraber başaracağız. Hepinizin yolu açık olsun. Burada gazeteci arkadaşların çok fazla beklentileri var gündemle ilgili bir şeyler söyleyelim diye. Söylemeyeceğim. Prensip olarak buradaki gündemin önüne hiçbir şeyin geçmemesi için sadece şunu söylüyorum: Polonez işçileri yalnız değildir, hepimiz onların arkasındayız. Hakkınızı alana kadar hep birlikte mücadele edeceğiz. Sağ olun var olun.