Sendikaya üye olduktan sonra işten çıkarılan Çatalca’daki Polonez işçilerinin Ankara’ya yürüyüşüne izin verilmemesi üzerine Çatalca Adliyesi önünde başlattıkları açlık grevi devam ediyor. TEK GIDA-İŞ Sendikası Örgütlenme Uzmanı Yunus Durdu, fenalaşan işçileri almaya gelen ambulanslara yol verilmemesine tepki gösterdi. Durdu ayrıca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'a “Sen 146 tane Polonez işçisinin hakkını savunamayan Çalışma Bakanı olarak tarihe geçtin. Sen patronların, Ürdünlü kraliyet ailesinin bakanısın. Sen bizim ülkenin Çalışma Bakanı değilsin” diye seslendi.

Sendika üyesi olduktan sonra işten çıkarılan Polonez işçileri yaklaşık 5 aydır hakları için mücadele ediyor. Fabrika önünde haftalar süren eylem sonrası işçiler, seslerini duyurmak için Ankara’ya yürümek istedi. Çatalca Adliyesi önünden hareket etmek isteyen ancak izin verilmeyen işçilerin Çatalca Adliyesi önündeki açlık grevlerinde 4 gün geride kaldı.

İşçiler, giydikleri beyaz kefenle bekleyişini sürdürürken çevik kuvvet ekipleri de adliye çevresini barikatlarla kapatarak geniş önlem aldı. TEK GIDA-İŞ Örgütlenme Uzmanı Yunus Durdu, işçilerle birlikte alanda açıklama yaptı. Sabah saatlerinde fenalaşan işçileri almaya gelen ambulansların geçişine izin verilmemesi üzerine yaşanan gerginlik üzerine konuşan ve polisin tutumunu eliştiren Durdu, “İlaç kullanan arkadaşlarımızın olduğu ortamda bu emniyet mensupları, en temel hakkı olan grevdeki işçilerin sağlık hakkını bile elinden alarak ve bu işçilerin, şuradan çağırdığımız ambulansların bile buraya gelip işçileri kontrol etmesine, hastaneye götürmesine bile izin vermiyor. Tuzun koktuğu bir yerdeyiz." dedi. Yunus Durdu, şunları söyledi:

“Ambulansı buradan kaldırmak hangi vicdana sığıyor”

Bizim sağlık hakkımızı bile buradaki işçilerin 70 saat sonrasında belki ölümle sonuçlanacak bir krizi bile buradaki savcılar, hakimler camlarını açarak, orada gülerek izleyerek, orada adalet dağıtması gerekenler bu işçilerin buradaki feryadını, buradaki işçilerin ölümünü gözeterek, orada gülerek kimin hakimliğini, kimin savcılığını yapıyorlar? Anlamakta güçlük çekiyoruz. Burası neresi? Çatalca’nın adalet sarayının önünde anayasal hakkımızı, yürümek istiyoruz. Biz başka bir şey istemedik. Bizim buradaki bayılan işçinin sağlığını düşünmeyenler, ambulans göndermeyenler bizim yolda yürürken başımıza bir şey gelir diye bizi koruma altına alıyorlar. Yazıklar olsun diyorum. Bizi bu kadar düşünüyorsanız şurada saatlerce yatan, açlıktan titreyen, ilaç kullananların ambulansını bile buradan kaldırmak hangi vicdana sığıyor? Siz bizi nasıl düşünüyorsunuz?

“Buradaki polislerin atanamayan öğretmen olduğunu biliyoruz”

Şu anda şurada yaşananın Filistin’de yaşanandan bir farkı yok. Burada bir insanlık dramı yaşanıyor. Burada insanlar artık acı çekiyor. İnsanlar ölüyor, sağlığından oluyor. Bizim tek istediğimiz, anayasanın bize verdiği insanca çalışmak istiyoruz. Biz sendikal haklarımızı istiyoruz. Biz bu şirketin malına ortak olmak istemiyoruz. Biz parasını istemiyoruz. Buradaki polislerin, bütün çevik kuvvetin hepsinin atanamayan öğretmen, mühendis olduğunu biliyoruz. Bu ülkede insanlar mecburen bazı görevleri yapıyor. Biz bunları biliyoruz. Bizi bu hâle getirenler bir kraliyet ailesine, Ürdünlü şirkete sözünü geçiremiyor mu?"

Durdu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından fabrikaya kesilen cezayla ilgili basın açıklamasını da gösterdi ve şöyle seslendi:

"Çalışma Bakanı, sen kimsin? ‘Ey Ürdünlü şirket, benim insanlarımı nasıl sefalete, nasıl açlığa mahkûm edecek’ diyecek kadar gücün yok mu? Sayın Çalışma Bakanı, bugün milyonlarca işçinin, asgari ücretlinin geçimini sağlayacağı ücreti konuşuyorsun.

“Ürdünlü şirketin ardında devlet başkanı mı var”

Sen 146 tane Polonez işçisinin hakkını savunamayan Çalışma Bakanı olarak tarihe geçtin. Sen hangi 16 milyonun hakkını savunmaya çalışıyorsun? Sen Türkiye Cumhuriyeti devletinin, işçilerin Çalışma Bakanı değilsin. Sen patronların bakanısın. Sen Ürdünlü kraliyet ailesinin bakanısın. Sen bizim ülkenin Çalışma Bakanı değilsin. İtibardan bahseden Türkiye Cumhuriyeti devletimizin en tepesine, Sayın Recep Tayyip Erdoğan, devlet başkanına sesleniyorum. Çatalca’daki Ürdünlü şirket diyor ki, ‘Bizim arkamızda Cumhurbaşkanı var, külliye var’ diyor. Eğer kaymakam bir şey yapamıyorsa, eğer vali bir şey yapamıyorsa, eğer Çalışma Bakanı kendi müfettişlerinin bu işçilerin haklı olduğunu kendi sitesinde yayınlayıp da Çalışma Bakanı bir şey yapamıyorsa gerçekten bu Ürdünlü şirketin ardında devlet başkanı mı var? Devlet başkanının olduğuna inanmıyoruz ama şu kadınların, şu anaların, şu bacıların, şu kardeşlerin feryadını duyan bir tane Allah kulu yok mu bu ülkede?”