Gazi Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Esin Davutoğlu Şenol, aşı karşıtı gruplar tarafından ölümle tehdit edildiğini, ofisinin önüne 2 tane dana dili bırakıldığını açıklamış ve koruma talebinde bulunmuştu.
Olayın planlı bir cinayet girişimi olduğunu ifade eden Şenol, Halk TV'de Seda Selek ile Neden Sonuç programında açıklamalarda bulundu.
Şenol, “Bir Sağlık Bakanı ve bir meslektaş olarak hekime şiddetin bu kadar yoğun olduğu günlerde bir telefon açıp 'Ne oluyor hocam size yapılan ne?' ya da bir konuşmasında 'Nedir bu yapılan?' demez mi? Kendi yakın çevresi de iletiyor. 'Esin hocaya yapılanları neden seyrediyorsunuz?' diye. Çünkü bu Esin hocaya yapılmıyor. Bu bilime, rasyonele, akıla yapılıyor” diye konuştu.
'Büyük Uyanış Hareketi' adı verilen grubun kendisini defalarca hedef göstererek, tehdit ettiğini ifade eden Şenol, şunları söyledi:
"Aynı şekilde Mehmet Ceyhan, Bengi Başer hocaya, birkaç kişiye yapılıyordu. Ben bir akademisyenim ve kurallar içinde yaşamaya çok alışmışız. Hukuka devrediyorsunuz ve bırakıyorsunuz olayı. Benim hiç aklıma böyle kriminal bir olayla karşılaşacağım gelmiyordu. Geçen seneden beri 3 tane suç duyurumuz var ama bunlar karşılık bulmuyor. 'Fikir özgürlüğü' deniliyor. 'Büyük Uyanış Hareketi' gerçekten defalarca ben onlarda engelliyim, onlar bende engelli. Bu kişi de onların üyesi. Bir açıklama yaparlar, 'Bizden bağımsız yaptı' derler. 'İfade özgürlüğü' ya da 'Adres bulunamadı' cevabı geliyor suç duyurularından. En azından iletişim engeli istenebilir. Benim anlamadığım şu bir de. Twitter nasıl böyle bir suç mecrası olabilir?
Bu kişinin günbegün bu cinayeti nasıl planladığı, elinde silahlarla verdiği görüntüleri 'Sarışın vaktin yaklaştı. Bugün senin arkandaki araba bendim, kapına geldim' paylaşımlarının hiç farkında değildim. Çünkü son bir aydır hasta sayısı her geçen gün artıyor. Kafamızı kaldıramıyoruz. İzin ayı, nöbetleşe çalışıyoruz. O kullandığım ofisi kullanamıyorum bile. Üç haftadır benimle ilgili nasıl takip ettiğini, nasıl öldüreceğini tek tek anlatıyor. 'Güniz sokağa geliyorum' demiş. Oradaki kafeye gelmiş bana limonata ısmarlamış. Kafedekiler, 'Siz neden götürmüyorsunuz?' demişler, 'Esin hoca sevmez böyle şeyleri' demiş. Otopark görevlilerine 'Benim adım avcı o beni bilir' demiş. İçeri girmiş torbasıyla dana dilini bırakmış. Kameraları tahmin edemediğini düşünüyorum. Her şey saniye saniye bulundu. Ben olayları birleştirme konusunda hala acemi davrandığım için, İl Emniyeti arayıp 'Ne yapmam gerekiyor' dediğimde, 'Hemen hocam, bu çok ciddi bir olay, cinayete teşebbüs. Suç duyurusunda bulunun' dediler. Gittiğimde arkadaşların çözümleme için çok hızlı hareket etti. Çok hızlı bulundu kimliği. Pazartesi günü yakalama kararı çıkınca bana paylaşabileceğim söylendi. Yoksa cuma günü oldu bu olay."
Koruma talep ettik, verecekler öyle düşünüyoruz. Bu kadar ifşa ve yakalama emri ile çok yakınıma gelebileceğini düşünmüyorum. Bir video gönderdim. Saniye saniye anlatıyor orada ne yapacağını ve İstanbul'da sırada bir kişinin olduğunu söylüyor. Benim bir kırmızı arabam yok. Kırmızı arabalı da birisini takip ediyor o her kimse dikkat etsin.
Benim başından beri isyanım şu. Mehmet hocaya, Bengi Başer hocaya ve bana yapılan şey daha önce defalarca basına da çıktı. Bir inanç grubu söz konusu, kadına bakışları belli zaten. Bir tane insan çıkıyor ve benim sosyal medyadaki askılı bluzlu görüntümü alıp onların önüne atıyor. Dava açtım, ceza aldırdım o da bana dava açtı. Üstünü kapatıyor tweetlerinin, benim yanıtlarımdan 'Bana alçak' demiş diyor ve savcı buna soruşturma izni veriyor. Bunlar beni çok yoruyor. Yapmak istedikleri mobbing ve psikolojik şiddet. Daha önce de CİMER başvuruları yapıyorlardı sürekli.
Bir Sağlık Bakanı ve bir meslektaş olarak hekime şiddetin bu kadar yoğun olduğu günlerde bir telefon açıp 'Ne oluyor hocam size yapılan ne?' ya da bir konuşmasında 'Nedir bu yapılan?' demez mi? Kendi yakın çevresi de iletiyor. 'Esin hocaya yapılanları neden seyrediyorsunuz?' diye. Çünkü bu Esin hocaya yapılmıyor. Bu bilime, rasyonele, akıla yapılıyor.
Adamın kaç haftadır beni nasıl, hangi silahla vuracağını planlı bir şekilde yazdığı Twitter'ın bunu neden kapatmadığını ben çok merak ediyorum doğrusu. Türkiye'deki iklimin dünyadaki iklimden Twitter bile ayırıyor.
Sağlık Bakanlığı'ndan beni arayan olmadı. Bu sabah sadece aşı merkezime gelmiş 'Merkezinizde Turkovac'ı bulundurun çünkü çalışmalarını tamamlamıştır' dışında bir mesaj gelmedi. Sağlık Bakanlığı'ndan hayır mesaj gelmedi. Bu yaptıkları tarihe geçecek bir şey. Hangi tarafta olduklarını gösterecek bir şey. İstanbul'un ortasında megafonlarla mitingler yaptılar. Oradaki kitleyi küçük sanmayın. Benimle ilgili süreci planlayan kişi sahte bir doktor. Diplomasız olduğu paylaşılıyor. Jinekolog, Onkolog'um diyor ve kanser ilaçları yapıyor. Kanser hastalarına veriyor, muhtemelen birçok insanı öldürüyor. Aynı zamanda bir tüccar. Oteli var, deri ticareti yapıyor, avcılık yapıyor.
Muhalefete de şöyle bir sitem iletmek istiyorum. Defalarca 'Hocam yanınızdayız' mesajı verdiler. Ben o zamanda söyledim. 'Bunu yapmayın, ben değilim konu' dedim. Biliyorum ben aslında yalnızım ama bu benim susmamı gerektirmeyecek. Bütün muhalefet partilerinin bu aşı karşıtlarıyla ilgili mesajını net vermesi gerekiyor. Bu oy kaygısının ötesinde ölüm, kalım meselesi bir pandemi yaşıyoruz. Bu insanlar başka insanların doğrudan ölümüne sebep oluyorlar.