Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı insanlığa ve uluslararası hukuka aykırı saldırı sonrası NATO ülkelerinin çoğu Rus ekonomisi ile bankacılık sistemlerini zor duruma sokmak ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yakın çevresini cezalandırmak için birtakım yaptırımlar uygulamaya başladı. ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği üyesi ülkeler dahil 20'den fazla ülke birlikte hareket ederek Rusya’da iç muhalefeti hareketlendirerek Putin’e baskının artmasını hedefliyor.
Rusya gibi pandemi ile tekrar içine kapanan ve sadece Rusya içerisinde değil, Suriye’de bile uzun bir süredir askeri yığınak yapan, üsler kuran bir yapı için caydırıcılık eşiğinin çok yüksek olduğunu akıllardan çıkarmamak gerekli. Kısacası Rusya sıcak denizlere ineli çok oldu. Şimdi ise sahadaki gerçek savaş ile iletişim savaşı da yaşanıyor.
HALKA, KÜLTÜR VE SANATA YAPTIRIM İŞE YARAR MI?
Geçtiğimiz haftadan beri açıklanan yaptırımların Rusya'da büyük bir etkisi oldu. Moskova'da bu hafta borsa endeksinde yüzde 20'den fazla düşüş yaşandı. Rus rublesinin dolara karşı yaşadığı düşüş ise Rusya'da halihazırda artmakta olan fiyatlarla mücadele eden halkın yaşam şartlarını ciddi şekilde zorlaştırmaya başladı. Rusya’nın gururu, birkaç yıl öncesine kadar Türkiye’de Denizbank’ın da sahibi olan dünya devi Sberbank tüm Avrupa operasyonunu kapattı. Bankanın hisseleri 1 cent’e düştü.
Milyarlarca dolar zarar verilen Rusya ekonomisinin diğer taşıyıcı ayağı olan oligarklar dünyasında ise panik yaşanıyor. Yaptırım listesindeki Rusların sayısı 680'e yükselirken bu kişiler arasında İngiltere’de Chelsea kulübünün sahibi olan Roman Abramovich’de var. Abramovich ünlü kulübü satışa çıkarırken "Tüm gelirin bağışlanacağı bir hayır vakfı kurma talimatı verdim. Vakıf, Ukrayna'daki savaş kurbanlarının yararına olacak. Mağdurların acil ihtiyaçlarına yönelik kaynak sağlanmasının yanı sıra uzun vadeli toparlanma süreci de desteklenecek." diyerek ılımlı Rus kamu diplomasisi iletişimine öncülük ediyor. Bu arada Abramovich Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı saldırının ilk günü Monaco’dan Boeing’i ile Moskova’ya uçmuştu.
İsviçre’nin 207 yıllık tarafsızlığına son veren Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrası oligarkların kamusal alanda uğradığı müdahale bundan sonrası için birçok ülkedeki benzeri siyasi duruma zemin oluşturacak gibi duruyor. İstanbul boğazından geçişinde büyük ses getiren 154 metre uzunluğundaki dünyanın en büyük motorlu yatı Dilbar’a da el konulması büyük haber oldu. Alman topraklarında yapılan ve Almanya ekonomisine 600 milyon Euro kazandıran oligark Alişer Usmanov şu an ne düşünüyordur acaba. Putin’i en azından varlığının sebebi oligarkların ahı götürebilir.
Batı en önemli kamu diplomasisi aracını ise ırkçılık olarak tarihe geçecek bir yanlış ile kullanıyor. Ve Rus devlet iletişim aygıtı için çok kullanışlı akıl tutulması denebilecek saçmalıklara imza atıyor. Bunların başında İtalya’da çok bilmiş bir üniversite Dostoyevski dersi kaldırmaya çalışıyor, Netflix Anna Karenina ve Rusya çekimlerini durduracağını ve Rusya odaklı içerikleri kaldırabileceğini açıklıyor, Glasgow Film Festivali ise Rus yapımı filmleri değerlendirmeye almayacağını büyük bir gururla duyuruyor.
Sürekli başka ülke topraklarında operasyon yapan Amerika veya İngiltere’nin, ya da tarihte herhangi bir ülke halkının böyle cezalandırıldığını hatırlıyor musunuz? İbrahim Kalın’ın dediği gibi “Rus insanını ve kültürünü ötekileştirmeden ve şeytanileştirmeden Rusya’nın hatalı politikalarını eleştirmek; kimsenin tahrikine gelmeden Ukrayna’nın egemenlik haklarını ve bağımsızlığını savunmak mümkün.” Ukrayna’daki savaştan kaçan Afrika kökenlileri trenlerden, toplu taşıma araçlarından indiren Avrupalı çok bilmişlerin Rusya’yı topyekûn ötekileştirme politikası hiç kuşkusuz saldırgan Rusya siyasi figürleri tarafından çok yakın zamanda iç propaganda unsuru olarak kullanılacaktır.
Rus halkını batıdan kopartmak, Ukrayna halkının çektiği acıları ve kayıplarının görünmez kılınmasını sağlayacak, empati ile yaklaşmalarını engelleyecek savaşı da büyütecektir. Türkiye’nin bu konudaki dengeli duruşunun, Montrö kurallarına bağlılığının sürekli olması bu açıdan da çok önemli.
Bu arada Türkiye’de amasız ve fakatsız ne kadar gözü kara Rusya yanlısı olduğu sizin de dikkatinizi çekti mi? Yarın Putin bizim topraklarımıza da göz dikerse Rusya tarafında olmayacaklarına emin miyiz?