11 Mart 2025 tarihinde, Suriye Demokratik Güçleri(SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdi/Kobani ile Geçici Şam Hükümeti ve Heyeti Tahrir Şam(HTŞ) Lideri Ahmed El Şara/Colani arasında 8 maddelik bir anlaşma imzalandı.  Özellikle Suriye genelinde ‘ateşkes kararı’ alınması da önemli bir gelişme olarak değerlendirildi.   

HTŞ, beklenenden daha hızlı bir şekilde anlaşmayı neden imzaladı?

SDG ile HTŞ arasındaki görüşmelerin, ABD başta olmak üzere bölgedeki uluslar arası güçlerin gözetiminde devam ettiği biliniyor. Üçüncü görüşmede esasen bir prensip anlaşmasına varıldığı belirtilmesine rağmen HTŞ Liderinin bu süreci ağırda alarak Şam’daki konumunu güçlendirmeye çalıştığı belirtiliyordu.

Hem HTŞ hem de Ankara tarafından desteklenen SMO içerisindeki IŞİD ve El Kaide merkezli cihatçı grupların, Suriye’nin Tartus ve Lazikye şehirlerinde Alevilere yönelik yapmaya başladıkları katliam görüntülerinin uluslar arası kamuoyuna yansıması Colani’yi oldukça zor durumda bıraktı.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nin (SOHR) raporuna göre HTŞ’nin Lazikiye, Tartus  merkezli saldırısında 2000’den Alevi kökenli sivil yaşamını yitirdi. Uluslararası alanda, bu saldırılar sivil bir katliam olarak değerlendirildi.  Colani, tepkilerin ciddi politik sonuçlar doğurabileceğini dikkate alarak, SDG Komutanı Mazlum Kobani ile bir araya geldi ve bilinen 8 maddelik anlaşmayı imzaladı.  

Kobani  ile Colani arasındaki anlaşma her derde deva mı?

Colani, Şeriatçı sisteme dayanan bir sistemi,  Kobani ise tersine toplumun bütün kesimlerini kapsayan demokratik bir sistemi savunuyor. Yani birbirlerine tamamen zıt, iki farklı toplumsal yaşamı temsil ediyorlar.

Bu düzeyde bir farklılığa rağmen iki lider arasında böyle bir anlaşmanın olması gerçekçi midir? Ya da uygulanabilir mi? Buna benzer sorulara duygusal tepkiler verildiğinde yanlış sonuçlar ortaya çıkar. Suriye’nin iç toplumsal ve politik gerçekliği dikkate alındığında birbirinden farklı iki  siyasal sistemin ve liderin ‘birlikte’ çalışmaları  bir bakıma zorunluluk haline gelmiştir. Bu nedenle iki liderin yaptığı anlaşmada önemli olan; Suriye’deki etnik, dini, inanç grupları için ne gibi kazanımların içerdiğidir.

Anlaşmanın içeriğine bakıldığında:

Birinci Madde: Tüm Suriyelilerin siyasi süreçte temsil edilme ve devlet kurumlarına katılım hakkı, dini ve etnik kökenlerinden bağımsız olarak liyakat esasına göre güvence altına alınacaktır.”

İkinci  Madde: “Kürt toplumu, Suriye devletinin asli bir unsuru olarak kabul edilecek ve vatandaşlık hakları ile anayasal hakları güvence altına alınacaktır...

Dördüncü Madde: “Kuzeydoğu Suriye’deki (Rojava) tüm sivil ve askeri kurumlar, Suriye devleti yönetimi çerçevesinde entegre edilecek; sınır kapıları, havaalanları ve petrol ile gaz sahaları devlet kontrolüne alınacaktır...”

Özellikle bu üç madde Suriye’nin geleceği bakımından son derece önemlidir. Çünkü, Federatif bir Suriye’nin kabul edilmesi anlamına geliyor. Kürtler, Dürziler, Aleviler, Hıristiyanlar başta olmak üzere bütün etnik, dini ve inanç gruplarının varlığının kabul edilmesi ve haklarının anayasal güvenceye kavuşturulmasını içeriyor.  

HTŞ, bu anlaşmayı hayata geçirebilir mi?

Gelecek için mutlak bir şey söyleyemeyiz ancak bugünkü denklem içerisinde HTŞ’nin bu maddeleri hayata geçirmesi nispeten zor görünüyor. Çünkü HTŞ, tek merkezli bir yapı olmadığı gibi Colani’nin birçok ülkenin baskısı altında kaldığına dair çok sayıda veri bulunuyor. Bu anlaşmayı imzalayan Colani, iki gün sonra ‘Hazırlanacak olan yeni anayasanın ve kanunların İslam Hukukuna uygun olacağını’ söyledi. Şam ile çalışmaya karar veren Dürziler ve SDG Yönetimi böylesi bir kararı kabul etmeyeceklerini açıkladılar. Dürziler yaşadıkları ve kontrol ettikleri bölgede Suriye bayrağını indirerek yeniden kendi bayraklarını asma kararı aldılar.  

Suriye’de iç politik denklem her an değişebilir. Herkes kendi pozisyonunu güçlendirmeye çalıştığı için kalıcı politik bir istikrardan bahsetmemiz oldukça zor.   Çatışmaların artma eğilimi dikkate alındığında Suriye’de yeni ittifakların kurulması kaçınılmaz görünüyor. Örneğin: Kürtler, Dürzîler, Hıristiyanlar, Aleviler ve etkili bazı Arap Aşiretleri arasında stratejik bir ittifakın kurulması kimseye sürpriz gelmemelidir. Olası bir müdahalede SDG’nin askeri olarak Şam’a gireceği belirtiliyor.

SDG-HTŞ  Arasındaki anlaşma ABD’nin bilgisi ve onayı ile  gerçekleşti

ABD, Suriye’deki gelişmelerle doğrudan ilgileniyor. HTŞ Yönetimine ve özellikle Colani’ye çok ciddi uyarılar yapıyor. ABD’nin yeni yönetimi, Colani’nin Suriye’nin yeni politik denkleminde yer almasını destekliyor ama aynı zamanda politik olarak çok ciddi düzeyde kontrol ediyor. Bu nedenle Colani’nin Mazlum Kobani ile bira araya gelerek Suriye’nin geleceğine dair ortak bir protokol imzalaması, ABD’nin bilgisi ve onay ile gerçekleştiği biliniyor. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’da bu durumu şu açıklamasıyla teyit etmiş oluyor: ABD, Suriye Demokratik Güçleri ile Suriye Geçici Yönetimi arasında yakın zamanda duyurulan, kuzeydoğuyu birleşik bir Suriye'ye entegre etmek için yapılan anlaşmayı memnuniyetle karşılıyor. Amerika Birleşik Devletleri, daha fazla çatışmayı önlemek için en iyi yol olarak güvenilir, mezhepçi olmayan bir yönetim sergileyen siyasi geçişi desteklediğini bir kez daha teyit eder. 

Kobani’nin ABD’ye ait bir savaş helikopteriyle Şam’a götürülmesi Washington yönetiminin hem SDG’ye verdiği askeri ve politik desteği yansıtıyor hem de Colani’nin anlaşmak zorunda olduğuna dair bir mesajı içeriyor.

HTŞ, Alevi katliamının sorumluluğundan kaçamaz

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi(SOHR) tarafından yayınlanan raporda HTŞ ve SMO içerisindeki IŞİD ve EL Kaide’ye bağlı Radikal İslamcı grupların Alevi Katliamında yer aldıkları belirtiliyor.  El Şara, katliamın ilk gününde açıklama yaparak söz konusu iddiaları reddetti. Sonra bunların ‘Esad artıkları’ olduğunu açıkladı.  Görüntülerin uluslararası basında yayınlanmasından sonra katliamı dolaylı olarak kabul etti. Son açıklamada ise katliamı gerçekleştiren güçlerin SMO’ya bağlı gruplar olduğunu kabul etti ve dolaylı olarak Ankara’yı suçladı. Bu katliam aynı zamanda IŞİD ve El Kaide’nin askeri gücünü koruduklarına dair bir realiteyi ortaya koyuyor. HTŞ’nin 30'a yakın radikal İslamcı örgütten oluşan bir koalisyon olduğu biliniyor. Ancak hangi grubun yaptığına bakılmaksızın HTŞ Yönetimi ve Colani katliamdan doğrudan sorumludurlar.

SDG’nin ve Uluslararası kamuoyunun baskısı sonucu, katliamı araştırmak için bir komisyon kurulmuş olmasına rağmen, sonuç alınması konusunda ciddi bir kuşku ve güvensizlik var.

HTŞ’nin Alevilere yönelik gerçekleştirdiği katliama Batı dünyasından sert uyarılar geldi

Rusya ve ABD ilk kez ortak bir kararla Suriye’deki durumu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine(BMGK) taşıdı. Yapılan açıklamada: Rusya ve ABD, Suriye’nin batısında sivillere yönelik şiddet olaylarıyla ilgili olarak BM Güvenlik Konseyi’nden acil bir toplantı talep etti.  Danimarka başkanlığında 10 Mart’ta New York’ta yapılan toplantıda Geçici Şam hükümeti çok ciddi bir şekilde uyarıldı. İşte o uyarılardan örnekler: 

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio: "Suriye'deki Hristiyanlar, Dürziler, Aleviler ve Kürtlerin de yanındayız. Batı Suriye'de insanları öldüren yabancı cihatçılar da dahil İslamcı teröristleri kınıyoruz.."

ABD Dışişleri Bakanlığının açıklamasında ise; "Birleşik Devletler, Batı Suriye'de son günlerde insanları öldüren, yabancı cihatçılar dahil olmak üzere radikal İslamcı teröristleri kınıyor… Hristiyan, Dürzi, Alevi ve Kürt toplulukları dahil olmak üzere Suriye'nin dini ve etnik azınlıklarının yanındadır ve kurbanlara ve ailelerine taziyelerini sunmaktadır. Suriye'nin geçici yetkilileri Suriye'nin azınlık topluluklarına yönelik bu katliamları tertipleyenlerin hesap vermesini sağlamakla zorundadır"   

İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy : « Suriye'nin kıyı bölgelerinde devam eden şiddet olaylarında çok sayıda sivilin öldürüldüğüne dair haberler korkunç. Şam'daki yetkililer tüm Suriyelilerin korunmasını sağlamalı ve geçiş adaletine giden net bir yol belirlemelidir.

Alman Dışişleri Bakanlığı : Suriye'nin Tartus, Lazkiye ve Humus bölgelerinde patlak veren şiddet olaylarını kınıyoruz, Geçiş hükümetinin daha fazla saldırıyı önleme, olayları soruşturma ve sorumlulardan hesap sorma sorumluluğu vardır. Tüm tarafları şiddete son vermeye çağırıyoruz,”

Uluslararası güçlerin yaptığı açıklamalar ve özellikle Colani’nin yönetimine yapılan uyarılar karşısında Şam’ın tutumu nasıl olacak ? Katliama yönelik yapılan açıklamalar aynı zamanda Colani’nin neler yapması gerektiğine dair önemli değerlendirmeler içeriyor. Örneğin ABD Dışişleri Bakanı’nın Batı Suriye'de insanları öldüren yabancı cihatçılar da dahil İslamcı teröristler…tanımlanması Colani yönetimi tarafından nasıl değerlendirilecek? Oysa ki ‘yabancı cihatçıların’ neredeyse tamamı Suriye yeni Savunma Bakanlığında görevlendirilmiş durumda. ABD’nin bunlara karşı olası bir operasyonu söz konusu olursa Colani’nin tavrı ne olacak? Bütün bu gelişmelerin Colani’nin lehine olduğunu söylemek pek mümkün değil.

Ankara ve Tem Aviv, Suriye’deki politik gelişmelerle doğrudan müdahil olan iki bölgesel güç konumunda. Peki bunun bölgeye yansımaları nasıl olacak? Bir sonraki yazımızda bunu noktayı ele alacağız.

Sonuç : Suriye’de geçici HTŞ iktidarına ve Colani yönetimine karşı uluslararası bir müdahalenin olması kimseye sürpriz gelmez. Ukrayna-Rusya arasında olası bir ateşkesin sağlanmasından sonra Suriye daha çok küresel güçlerin gündemine girecektir. Suriye’de sürpriz bir şekilde ABD-Rusya işbirliği gündeme gelebilir.

SDG-HTŞ liderleri arasında yapılan anlaşmadan ve Colani’nin  İslama dayalı bir rejim kurulacağını açıklamasından hemen sonra ABD-SDG askeri birliklerinin Suriye’de yaptıkları ortak tatbikatın Şam’a yönelik olası bir operasyona hazırlık olduğu da belirtiliyor. Birlikte izleyelim.