Sarıgazi Halk Festivali’de düzenlenen panelde konuşan Kürt Siyasetinin önemli isimlerinden Sebahat Tuncel, "Barışı devletin insafına bırakamayız. Halkın süreci omuzlaması gerekiyor" sözleriyle halka çağrı yaptı.  

İstanbul’un Sancaktepe ilçesinde bulunan Genco Erkal Kültür Merkezi'nde Sarıgazi Halk Festivali’nin ikinci günü kapsamında düzenlenen "Savaşların ve krizlerin şekillendirdiği günümüz dinamiklerinde, Dünya ve Türkiye nereye gidiyor?" başlıklı panelde söz alan Tuncel, “Ortadoğu ve Türkiye’de demokratik barış” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.

Sarıgazi'de düzenlenen panelde dört konuşmacı söz aldı: Düzkan, Akdeniz, Bulut ve Tuncel

Sarıgazi'de düzenlenen panelde konuşmacı olarak gazeteci-yazar Ayşe Düzkan, gazeteci-yazar Ercüment Akdeniz, gazeteci-yazar Faik Bulut ve Kürt Siyasetçi Sebahat Tuncel yer aldı.

“Ulusal mücadeleler” başlığıyla yaptığı sunumunda ulusal mücadelelerin sömürgecilik ve emperyalizm karşıtı olduğunu vurgulayan Düzkan, İsrail’in Filistin’de “yerleşimci, sömürgeci” bir politika geliştirdiğini ifade etti. Düzkan, “Yerleşimci güçler sürekli Avrupa’dan gelmektedir. 1948’te İsrail Devleti’nin kurulmasıyla birlikte ‘büyük felaket’ denilen toprağın el değiştirmesiyle başlayan süreç sürmekte. İsrail de hala Filistinlilerin evi toprağını işgal ediyor. Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar Hareketi (BDS) İsrail’i boykot etmek, oradaki yatırımların geri çekilmesi için kurulmuş bir harekettir. Siyasal hareketlerin gündemi ana akım medyadan farklı belirlenir. Filistin’de ne direniş ne zorbalık ne de zulüm 7 Ekim’de Aksa Tufanı operasyonu ile başlamadı. Sürekli olarak yerleşimci şiddeti ve buna karşı direniş vardı” dedi.

‘Klasik ırkçılık yerini göçmen karşıtı yeni ırkçılığa bıraktı'

“Savaş, barış ve göç” başlığıyla sunum gerçekleştiren Ercüment Akdeniz, 1924 yıldan 2024 yılına kadar dünyanın “klasik faşizmden neo faşizme” geçtiğini belirtti. Akdeniz, "O dönem ırkçılık vardı bugün de göçmen karşıtlığı bir ırkçılık var" dedi. Kayseri'deki göçmenlere karşı gerçekleştirilen ırkçı saldırıları hatırlatan Akdeniz, "Buna ben yeni ırkçılık diyorum. Dilovası'nda maalesef Kürt ve Alevi gençleri de çektiler. Ama oradaki bozkurt işaretlerini görünce çekildiler. Kayseri olayı, Sivas olaylarının yıldönümünde oldu. Eğer o yangına ses çıkarmazsak bu yangın bizi de götürür. Filistin'deki Birleşmiş Milletler’e (BM) ait bütün mülteci kamplarını vurdular. ‘Yeni dünya düzeninde mültecileri de haksız hukuksuz bırakırız’ diyorlar. Ukrayna'da yerinden edilenlerin sayısı 10 milyon. Yarın Tayvan-Çin, İran-İsrail savaşı olursa nasıl bir mülteci dalgası olur hiç düşünemiyorum” dedi. 

‘Ortadoğu'da hem toplumsal bir değişim hem de devletlerarası bir değişim var'

“Ortadoğu’da dengeler ve denklemler” başlığında konuşmasını gerçekleştiren Faik Bulut, Ortadoğu’da dengeler konusunda hem toplumsal bir değişim hem de devletlerarası bir değişim olduğunu ifade etti. Bulut, “Denge değişikliği İsrail’e yapılan Aksa Tufanı operasyonu olarak gözükebilir. Filistin’de bir ölüm kalım savaşı veriliyor. Ve bu baskından sonra Amerika Birleşik Devletleri (ABD) anladı ki İsrail eskisi gibi güçlü bir devlet değil. Şu anda Filistin’e karşı yürütülen savaş İngiltere, ABD, İsrail tarafından Ortadoğu’da yürütülen ortak bir savaştır” dedi.

‘İsrail'i eleştiren Türkiye Rojava'yı vurdu'

Ortadoğu’daki tüm güçlerin ve gelişmelerin birbirini etkilediğini dile getiren Bulut, “İsrail’i eleştiren Türkiye, Rojava’yı bombaladı. Türkiye İsrail’i tehdit olarak algıladı. Türkiye’de yüzde 89 İsrail’in Türkiye topraklarına gireceğine inanıyor. Yeni Osmanlıcılığın zeminleri hazırlanıyor. Kürt İsrail tarihine bakarsak Kürtler, İsrail’e hiçbir şekilde yardımı ne tespit edilmiştir, ne vardır. Tersine İsrail uydu yayınları ile Türkiye’ye istihbarat veriyordu. Kenya’da Öcalan; İstihbarat ve Özel Harekat Enstitüsü (MOSSAD) ve Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) işbirliği ile yakalandı” ifadelerini kullandı.

"Kürdistan ve Filistin sorunu"

Sebahat Tuncel, “Ortadoğu ve Türkiye’de demokratik barış” başlığıyla sunumunu yaptı. Kürdistan ve Filistin sorununun Ortadoğu’daki iki çözümsüz sorun olduğunu söyleyen Tuncel, “7 Ekim’den bugüne 50 bin insan yaşamını yitirdi. Halkların itirazına rağmen savaş, soykırım devam ediyor. Kürt tarihine baktığınızda tarihi, dili, kültürü, yasaktır. Sorunun kaynağı da budur. Bugüne kadar Kürt sorunu, Kürdistan sorunu devam ediyor. Kürtlerin coğrafyası dörde parçalanmışsa bunda İngiltere, ABD ve İsrail’in payı vardır. Tarihi doğru okuyup, şimdiyi doğru okuyarak geleceği örebiliriz” ifadelerini kullandı.

‘Ortadoğu'da vekalet savaşı sürüyor" 

Kürt sorununun sebeplerini görmeden Kürt sorununun çözülemeyeceğini dile getiren Tuncel şöyle devam etti:

“Hep PKK ortadan kaldırılmak istendi. Siz nedenlerini ortadan kaldırmazsanız sonucu da ortadan kaldıramazsınız. Ortadoğu’da kapitalist modernite krizi var. Kapitalizm artık kendisini sürdüremiyor, kendisini savaş ve çatışmalarla yeniden var ediyor. Ortadoğu’nun emperyalist güçler ve Avrupa Birliği (AB) tarafından yeniden şekillendirildiği ortada. Ortadoğu’da vekalet savaşları yürütülüyor. Bir 3’üncü Dünya Savaşı var bu savaş 1998’de Sayın Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması ile başladı”

"Halk süreci omuzlamalı"

Tuncel, 2014 yılından sonra “çöktürme planı”nın devreye konulduğunu belirterek, Kürtlerin direnişi sonucunda planın başarısız olduğunu söyledi. Tuncel, sözlerine şöyle devam etti:

“AKP-MHP Ergenekon faşist iktidarı çöktürme planından vazgeçmiş değildir. Ülkede bir tek adam rejimi var. Anayasası yok, yasadışı bir yönetim var. İktidar bu rejimin Anayasasını yapmak istiyor ve bu Anayasayı Kürtsüz, Alevisiz, kadınsız yapmak istiyor. Kürtler bu coğrafyanın en kadim halklarından birisidir. Kürtler artık kendi kültürünü, dilini özgürce yaşamak istiyor, statü istiyor. 1993’ten bu yana Sayın Öcalan ile devlet arasında görüşmeler var. Biz Kürt sorununun diyalog ve müzakereyle çözüleceğini söylüyoruz ve bunu söylediğimiz için de bedel ödedik. Biz söylediklerimizin arkasındayız. Kürt cephesinde değişen bir şey yok. Barışı devletin insafına bırakamayız. Biz halklar, kadınlar, gençler, sosyalistler, feministler yan yana gelirsek dediğimiz gibi olur. Barışı kimin getirdiği önemli bir meseledir. Halkın süreci omuzlaması gerekiyor. Bu sürece güvenmek için kendimize güvenmeliyiz.”