dokuz8GÜNDEM Özel programında Gökhan Biçici’nin konuğu olan İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erkan Saka ile Genel İzleyici Genel Yayın Yönetmen - Açık Veri ve Veri Gazeteciliği Derneği Genel Sekreteri Onur Mat, "trollük" kavramını ve "yeşil nokta" uygulamasını değerlendirdi

İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erkan Saka ile Genel İzleyici Genel Yayın Yönetmen - Açık Veri ve Veri Gazeteciliği Derneği Genel Sekreteri Onur Mat, dokuz8GÜNDEM Özel programında dokuz8HABER Genel Yayın Yönetmeni Gökhan Biçici’nin konuğu oldu. Programda "Trollük" kavramının doğuşundan günümüze yaşadığı evrim ve günümüzün siyasal kamplaşma ortamında sahip olduğu yeni anlamlar ele alınırken, dijital aktivizmin nerede bitip trollüğün başladığı da örnekleriyle ele alındı. Programda Onur Mat tarafından dijital verilere dayanarak yapılan analiz üzerinden "yeşil noktalı' profiller kimdir" sorusuna da yanıt arandı. Program Erkan Saka tarafından "Trollük" kavramının tanımlanmasıyla başladı. Trollüğün uzun süredir var olan bir kavram olduğuna değinen Doç. Dr. Erkan Saka, "'Siyasi troller' görece olarak yeni. İnternet kültürünün en başından beri olan bir kavram. Devam eden kamusal tartışmayı ajite edici şekilde bölme işine 'trolleme' denebilir. 'Gündemi değiştirmek', 'tartışmayı kesin olarak saptırmak' amacı taşıyor. Her zaman ırkçı, cinsiyetçi vb. troller de oluyordu. Ama özellikle politize olmasıyla, trollük başka bir boyut kazandı" ifadelerini kullandı. Trollüğün siyasette de var olduğuna dikkat çeken Onur Mat, "Sanal ve gerçek alandaki tartışmalar birbirini etkiliyor. Aslında sanal alan dışındaki tartışmalar da trolce gidiyor. Gerçek siyasi tartışmalarda da bir trollük var. Bunun sanal alana yansıması da siyasi trollük oluyor" diye konuştu.

"TROLLÜK KAVRAMI POLİTİZE OLDU"

Doç Dr. Erkan Saka, “trollük” kavramını ve değişim sürecini şöyle açıkladı: “Bizim bahsettiğimiz ve gündemde olan daha çok ‘siyasi troll’ diyebileceğimiz başına bir ‘siyasi’ ekleyebileceğimiz bir olay. O görece yeni. Ama aslında trollük internet kültürünün en başından beri olan bir şey aslında. Devam eden kamusal tartışmayı ajite edici şekilde bölme işine ‘trolleme’ denebilir. Genelde kötü niyet taşıyan, ama bazen kötü niyet de değil, sadece eğlence amacı taşıyan bir tavırdır. Bir tartışma devam ediyordur, siz öyle bir müdahale edersiniz ki, tartışma başka bir yöne evrilir ve rayından çıkar.  Bu aslında çoğu zaman eğlencelik yapılmıştır, gerçekten dönüp bakıldığında internet kültüründe şimdiki gibi çok kötü amaçlı olmadan trollük kullanılıyordu. Tabi sonra toksik bir boyut almaya başladı. Tabi başında da vardı. Her zaman ırkçı, cinsiyetçi vb. troller de oluyordu. Ama özellikle politize olmasıyla, başka bir boyut kazandı. Şunun da altını çizelim: Anonymous gibi hacktivizm hareketleri, biraz böyle hafifçe trollemenin sonucu ortaya çıkmış şeyler. Scientology Tarikatı ile uğraşıyorlardı, orada belki ilk defa ciddi bir şekilde örgütlendiler ve siyasi bir boyut kazandılar. Aslında ama baştaki niyetleri Scientology üyeleriyle dalga geçmek ve onları provoke etmekti. Özünde hep bir bağlantı var, internet kültürü pratikleri ve trollük arasında.”

"GEZİ DİRENİŞİ SONRASI SİYASİ TROLLÜĞÜN TEMELLERİ ATILDI"

Trollüğün, “Gündemi değiştirmek” ve “tartışmayı kesin olarak saptırmak” amaçlı yapıldığını aktaran Doç. Dr. Saka, şöyle devam etti: “Trollük işinin içine devletler de girmeye başladı özellikle. Daha örgütlü, kurumsal,  kitlesel ve daha hedeflere yönelik trollemeler. Bizim gündemimize gelen ve konuştuğumuz trollük de o. O yüzden siyasi lafını eklemeye ihtiyaç duyuyorum. Genelde literatürde, Rusya örneği geçiyor çoğunlukla. Guardian’dan başka bir sürü yayın organına kadar, Internet Research Agency diye Rusya’da olan bir kuruluş ve özellikle daha organize trollük işlerini yapıyor gibi gözüküyor. Onun dışında da hemen hemen her devletin de elinde bir şekilde desteklediği gruplar var. Türkiye’de de vardı. Eskiden de vardı. Sanırım Ekşi Sözlük literatüre katkıda bulunmuş bir yer. Özellikle Gezi Direnişi sonrasında siyasi trollüğün temelleri atıldı. Bazen bir hastagh kampanyası yapılıyor, ama o kadar absürttür ki o hastagh, burada kampanyanın ötesinde burada yine bir provokasyondur özünde. Niyet bir dava bir siyasi hareketin perspektifini sunmaktan çok bir panik ve provokasyon yaratmak.”

“İKTİDAR SOSYAL MEDYADA İSTEDİĞİ KADAR ETKİLİ OLAMIYOR”

Onur Mat ise, siyasi söylemlerde trollüğün hayat bulduğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundu: “İktidarın yaratmaya çalıştığı, ama özgünlüğü ve tartışma biçimi ile istediği kadar etkili olamadığı bir alan. Oraya müdahaleyi de, bildiği şekillerle yapmaya çalışıyor. Sanal ve gerçek alandaki tartışmalar birbirini etkiliyor. Aslında sanal alan dışındaki tartışmalar da trolce gidiyor. Gerçek siyasi tartışmalarda da bir trollük var. Bunun sanal alana yansıması da ‘siyasi trollük’ oluyor. Manipülatif, konudan saptıran, esas tartışılması gereken şeyden uzaklaştıran, hedef çarpıtan bir yaklaşıma karşılık geliyor. Sanal alandaki trollüğün ‘daha kolay’ olan bir tarafı var. ‘Tehdit et’, ‘Taciz et’, ‘Çamur at’ ve sonra insanları o alandan uzaklaştır. Hem konuyu çarpıtma, hem de müdahil olanları alandan uzaklaştırmak gibi bir etkisi oluyor. Sanal alanda olması, sanalda kalması gerektiği anlamına gelmiyor Gerçek şiddete dönebiliyor bu. Verilerle bakınca da bu alana, tartışmaların bir noktaya kadar etkili olduğunu, ama aslında bunları kullanan troll ordularının bekledikleri kadar etki yaratmadıklarını düşünüyorum.”

“TWİTTER'İN YAPTIĞI TEMİZLİK DEVEDE KULAK, İSTESE ON BİNLERCE TROLL HESABI BİR KOMUTTA KAPATIR"

Mat, Twitter’ın geçtiğimiz günlerde troll olduğunu belirterek kapattığı hesaplara ve sosyal medya ağlarının tavrın ilişkin ise şunları söyledi: “Twitter gibi programlar topluca bir troll temizliği yaptı. Sayıca ‘devede kulak’ denilebilecek bir miktar, ama bir tavır göstermek açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Platformlar, temizlemeye niyet ettikleri zaman, tavır aldıkları zaman ki önemli olan bu, bunu uygulamaya koymaları kolay oluyor. Çeşitli algoritmalarla neyi temizlemek istediklerini tespit edip bir komutta binlerce hatta on binlerce hesabı kapatabilirler. Burada tekrar eden bir işleyiş var aslında. 1000 tane troll hesap sürekli birbirinizi retweet ediyor, beğeniyor ve çember içinde dönen bir hikaye var. Bunun aslında ağırlıklı olarak bir kapalı devre köpürtme hareketi olduğunu görüyoruz. Bunu tabii esas veriyi tutan platformlarda görüyor ve algoritmik olarak temizleyebiliyorlar. Bu kendi siyasi tavırları ile ilgili. Ne kadar nötr olacaklar, ne kadarına izin verecekler, ne kadar vermeyecekler, burada tavır farkı devreye giriyor. Facebook mesela; ‘Bu bizim işimiz değildir’ dedi. Twitter ise ‘Hayır, biz daha temiz bir platform olmasını istiyoruz’ dedi. Aslında burada daha enteresan bir kısım var: Twitter daha çok botları açık bir platform, Facebook çok daha fazla kapalı. Karşılıklı arkadaşlık üzerinden ilerliyor ve programatik olarak verisine ulaşmak çok mümkün değil.  Twitter sslında çok daha bot trendli. Bu troller de bir süre imkân buldu ve Twitter'ın içerisinde hem programatik hem de otomatize bir takım saldırılar ve manipülasyon hareketleri düzenleme şansını buldular. Ama Twitter tavrının özgün tartışmalar üzerinden olduğunu ve manipülasyonu engellemek istediğini belirtti. Bunun için bir adım attı, ancak devamı gelmezse çok anlamlı olmayabilir.”

“TROLLÜK EVRİMLEŞİYOR, GELİNEN NOKTADA TROLL HESAPLAR GERÇEK KİŞİLER VE CEZASIZLIĞA GÜVENİYORLAR”

Botların troll kategorisinde olmadığını aktaran Doç. Dr. Saka, şu değerlendirmede bulundu: “Ben pratik üzerinden üzerinden, yapılan iş üzerinden bakmanın faydalı olabileceğini düşünmeye başladım. Eğer bu ajitatif ve provokatif bir özellik kazanıyorsa, yapılan iş herkes bu anlamda trolleme yapabilir. Bazen bir troll diskuruna katkıda bulunmak gibi ara bir yol bulmaya, formüle etmeye çalışıyorum. Çünkü evrim de geçiren bir şeyden bahsediyoruz. Eskiden daha anonim ve gerçek ismi olmayan insanlardı. Şu anda gelinen noktada, bu troll söylemini geliştiren hesapların çoğu aslında gerçek kişiler ve cezasızlığa güvendikleri için zaten kendi isimleriyle orada varlar. Söylemleri gayet politik bir trolleme işi, ama onlara troll deyince de kızıyorlar o ayrı. Bir hesap veya 1 kişi her zaman siyasi troll olmayabilir, ama pratiğe kayıyor olabilir. Bu bağlamda da sırf siyasetle de ilişkilendirilemez. Her siyasetin de bu bağlamda trolleri var. Tabii özellikle gündeme Ak trollerin gelmesinin nedeni, daha güçlü oluşu ve biraz güç odaklarına sırtlarını dayamış olmaları. Ama her siyasi koşulda da olabilir.”

"AKTİVİZM" İLE "DİJİTAL AKTİVİZM"

Programın devamında "Trollük" kavramıyla “Aktivizm” ve “Dijital aktivizm” arasındaki farklar ve olası ilişki noktaları da ele alındı. “Bir aktivizm kampanyası, bazı çevrelerce trollük olarak görülebilir. Artık güç kimdeyse o biraz belirliyor bunu." diyen Erkan Saka şöyle devam etti: "Böyle bir tanım var ortada, ama senin yaptığını ajitatif ve provokatif gören çevreler olabilir. Orada sınırlar biraz muğlaklaşmaya başlıyor. Örneğin Gezi Direnişi’ndeki aktivizminizi de birileri siyasi trollük olarak görebilir. Aslına bakarsanız bu son ‘yeşil nokta’ olayında da ‘Sosyal medyaya bir etik lazım’ diye çıktılar ve hatta Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Sosyal Medya Rehberi yayınladı. Komik tabi. Bir taraftan edep, ahlak ve etik denildi, ondan sonra ‘yeşil nokta’lı hesapların edepsizlikleri ortaya çıktı. Özellikle cinsiyeti tarafta da çok feciydiler. Biraz da üste çıkma çabası bu, ama bunu her taraf yapacak yapıyorlar da.”

“YEŞİL NOKTALI" HESAPLAR NASIL ORTAYA ÇIKTI?”

“Yeşil nokta” hesaplarının veri analizini yapan Onur Mat, araştırma ile ilgili şu bilgileri paylaştı: “Yeşil noktalı hesaplar sosyal medyanın ruhuna aykırı ve beyhude bir çabaydı. Ben analizde şuna baktım: Yeşil noktalı hesaplardan 10000 tanesini alıp, hesap açılış tarihlerine baktım. Bunlarında 2020 yani bu senenin başından itibaren açılanları alınca; bununla ilgili önemli kilometre taşları ile bir denk gelme görülüyor. Bu hesapların 2010'da veya daha önce açılanları da var. Ancak son döneme konsantre olmak adına ‘2020’de açılan hesaplarla bir örtüşme var mı?’ diye baktığımda, var. O da şöyle gözüküyor: Ocak sonunda Erdoğan'ın sosyal medyadan şikâyetçi olduğu bir konuşması var, “Burası Artık tamamen kontrolsüz, kontrol altına alınması gerekiyor” diyor. Bir hafta 10 gün sonra tekrar bir serzenişte bulunuyor ve “Sosyal medya tam bir çöplük” diyor. Ondan sonra Şubat'ın sonuna doğru bu hesapların açılışında bir artış var. Şubat sonunda, yeşil noktalı hesapların sayısı artıyor ve Mart ayı boyunca yükselerek gidiyor. Nisan ayında hızlı bir artışı var ve daha sonra Mayıs başında Mahir Ünal'ın açıklaması geliyor. Ondan sonra yeniden hızlı bir artış başlıyor. Bu da şunu gösteriyor: Bu hesapların çoğu kampanya katılmak üzere açıldığı ve bir merkezden yönetildiği.”

"SOSYAL MEDYA ÖNEMİNİ YİTİRİYOR MU?"

"Trollük", "dezenformasyon" ve "yalan haber" gibi kavramların tartışılmasına karşın, sosyal medyanın neden hala en önemli iletişim mecrası olduğunu ve geleneksel medyadaki değişimi değerlendiren Doç. Dr. Saka, şöyle konuştu: "Sosyal medyanın kıymetini tabii ki azaltmadı. Gazetelerin, TV’lerin sahiplik yapısında bir değişiklik olunca, iktidara yakın taraflara kayınca, insanlar sosyal medyaya kaydı mecburen. Gazeteciler de öyle. Medya içinde en itibarlı olanlar, hükümetin sözüne kaymayanlar zaten. İnternet az ya da çok desantralize bir yapıya sahip. Ankara’dan gönderiyorlar, hepsi aynı manşeti basıyor basında. Burada öyle değil. Yeşil noktalar, internet kültürünü anlamadan yapılan bir çalışmaydı, o yüzden de yürümedi zaten. Sonuçta AKP, bir dönem ülkenin yarısının oyunu almış bir parti. Bir sürü destekçisi olacak haliyle. Bir sürü yapı var ve bir süre uğraştılar. Hepsinin çıkarı var demek mümkün değil tabii, ama her partinin olduğu gibi bunun da organik gönüllüleri olacak. Ak trollerin başı gibi gözüken birisi, şimdi orada değil bile. Bildiğin muhalif oldu."

"INSTAGRAM KULLANICILARI POLİTİZE OLMASINI İSTEMİYOR"

Saka, sosyal medya platformlarına ilişkin ise şu değerlendirmeyi yaptı: "Instagram’ın kulanıcıları çok politize olmasını istemiyor. Medya kuruluşları araya girmeye çalışıyorlar. Ne olacağına bağlı aslında hikâye anlatımı bazı olaylarda çok iş görebilir. Mesela aklımda Tiktok var. Çin’de olsa sansürlüyor Tiktok, ama ABD’de yapmıyor bunu. Tiktok’da timeline’a baktığınız zaman, ilgi alanın da buysa tabii, zaman çizelgesinden ABD’deki olaylar akıyor."