dokuz8 Özel Haber - Türkiye’de 19 yıl önce bütün belediyelerin kısırlaştırma yapmasını hükme bağlamış olan bir kanun çıktığını söyleyen Hayvanların Yaşam Hakları Federasyonu Başkanı Nesrin Çıtırık, “Şimdiye kadar hiçbir belediye kısırlaştırma yapmadı. Bin 389 belediyeden bin 200 belediyede hala bakımevi bile yok. Dolayısıyla hayvanlar kendi iradeleri dışında sürekli olarak üreyip çoğalıyorlar. Bir taraftan vahşetle, işkenceyle belediyenin dağa taşa atmasıyla ölürken bir taraftan da ürüyorlar” dedi.
Şu anda sokaklarda sahipsiz hayvan olmasının ve sayılarının hızla artmasının iki sebebi olduğunu dile getiren Çıtırık, “Birinci sebebi belediyelerin 19 yıldır yapmaları gerekenleri yapmamaları, bakımevi kurmamaları ve kısırlaştırma yapmamalarıdır. Hayvanlar çoğaldıkça, vatandaş şikayet ettikçe belediyeler hayvanları topladılar, birbirilerine attılar. O beldeye attılar bu ilçeye attılar. Bir kısmını da yakalarken öldürebildiklerini öldürdüler. Öldüremediklerini bir yere attılar. Dolayısıyla hayvanlar belediyelerin görev tanımazlığı ve kanun tanımazlığı yüzünden arttı. İkinci sebep de Doğa Koruma Milli Parklar İl Müdürlükleri ve Tarım Bakanlıklarının bu belediyeleri denetlememesidir. Belediyelerin hayvanları alıp birbirlerine atmasına, beldelere, kırsala atmasına bile bile göz yumdu. Dolayısıyla Doğa Koruma Milli Parklar İl Müdürlüğü, Tarım Bakanlığı ve belediyeler ana suçludur” sözlerine yer verdi.
“Hayvan hakları savunucuları üreme kontrol altına alınsın diye adeta savaş veriyor”
Toplamanın bir çözüm olmadığını söyleyen Çıtırık, “Hayvan hakları savunucuları, 19 yıldır belediyeler kışırlaştırma yapsın, üreme kontrol altına alınsın diye adeta savaş veriyor. Şu anda bir takım köpek düşmanları, belediyeler ve bazı veterinerler, profesörler çıkıyor hayvanlar toplansın diyor. Toplamanın çözüm olmadığı görüldü. Konya, Kayseri, Samsun, Trabzon, Denizli, Gaziantep, Aydın, Çankaya, Beykoz ve daha pek çok şehir özellikle Konya en büyüğünü yaptı ve toplama çözüm olmadı. Bu büyük toplama alanı yapılan şehirlerde hayvan sayısı daha çok arttı. Çünkü ilçe belediyeleri şu anda yasal olarak yasak olduğu için kaçak göçek başka ilçelere hayvan atıyorlar. Yaşam alanına götürüyorum diyor hayvanları ilçe sınırlarına çıkarıyor ve oraya buraya atıyor” vurgusunu yaptı.
Isırılma vakalarına üzüntü duyduklarını belirten Çıtırık, “Şu anda bu ısırmaların, saldırıların, kovalanan vatandaşların sebebi kısırlaştırma yaptırmayan belediyelerdir. Tüm belediyeler gibi Mansur Yavaş Suçlu. Ankara’da büyük yer kuracağım diyor. Ankara’da 150 200 bine yakın sokakta hayvan olduğu düşünülüyor. 4, 5 bin hayvan alsa ne olacak dışarıdakiler hızla üremeye devam edecek. Siyasi seçilmişler oldukları için belediyelerden herkes korkuyor. Bakanlık da milletvekilleri de siyasiler de korkuyor. Kimse demiyor sen neden görevini yapmıyorsun. Türkiye’de 19 yıl geçmiş olmasına rağmen hala bin 200 belediyede niçin kışırlartırma yapılmıyor ve bakımevi yok” sözlerine yer verdi.
Adana’da durumun 5, 6 yıl öncesine kadar daha iyi olduğunu söyleyen Çıtırık, “Eski bir bakımevi vardı ama koşulları fena değildi. Yoğun kısırlaştırma yapılıyordu. Fakat sonra büyükşehir olunca ilçelerden Adana’ya getirmeye başladılar. Zeydan Karalar belediye başkanı olduktan sonra burada 1 yılda 36 bin köpek kapasitesi olan barınakta 5 bin 6 bin köpek kısırlaştırıldı. Dolayısıyla Zeydan Karalar, sokaklarda 50 bin civarında olduğu varsayılan nufüsü kontrol altına alamadı. Yılda 20 bin 15 bin köpek bile kısırlaştırsa 4 senede 80 bin köpek eder. Adana sokaklarında kışırlaştırılmamış köpek kalmayacaktı” dedi.
“Öldürme çözüm olmadığı için bu kanun çıkarıldı”
Kamuoyunda tartışılan Avrupa Moldeline ilişkin değerlendirmede bulunan Nesrin Çıtırık, şu sözlere yer verdi:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin belediyeleri 2004 yılına kadar hayvanları zehirleyerek ve vurarak yoğun olarak öldürüyorlardı. Eğer öldürme çözüm olsaydı 2002 yılında AKP iktidara geldiği zaman sokak hayvanı sorunuyla karşılaşır mıydı? 2004’te bu kanunu niye çıkardı? Çünkü sokak hayvanlarıyla ilgili sürekli şikayetler kendine gidince Dünya Sağlık Örgütü ve diğer örgütlerle görüşüldü. Çözüm öldürmek değil kısırlaştırmak dediler. Belediyeler eş güdümlü olarak yoğun bir kısırlaştırma kampanyası yaptıkları zaman üreme kontrol altına alınacak denildi. Öldürme çözüm olmadığı için bu kanun çıkarıldı. Uygulanmayan tek çözüm kısırlaştırma şu anda onu yapmaları lazım. Belediyedeler, valilikten talimat geldi, bakanlıktan emir geldi, içişleri bakanından emir geldi diyorlar suçu birbirlerine atmaya devam ediyorlar. Hayvanları toplayarak vatandaşın gazını alıyorlar. Sorun çözüyormuş gibi görünüyorlar ama bu toplamalar da sayıyı arttıracak.”
“Kamuoyunun, yanlış bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi,kabul edilebilir bir durum değildir”
Hayvanlar için Adil Yönetim ve Uygulamalar Platformu çatısı altında Hukuki Faaliyetleri yürüten Av. Gülşah Görür, ısırma haberlerine dair, “Hem vicdani hem toplumsal hem de hukuki sonuçlar doğuran bir durum.Gerçekten çok üzücü.Geleneksel medya ve sosyal medyadaki maalesef azımsanamayacak sayıdaki bu haberler,sokaktaki hayvanların hedef gösterilmesi,toplumun kutuplaştırılması,bir takım kötü niyetli insanların ve hayvanlara yönelik suçların önünün açılması sonucunu doğurmakta ne yazık ki.. Hiç bir çocuğumuzun,kadınımızın,insanımızın sokak hayvanları tarafından saldırıya uğramasını elbette kabul edemeyiz. Ancak olayları çarpıtarak, saldırgan bir hayvan davranışını tüm sahipsiz sokak hayvanlarına mal ederek masum canları hedef haline getirmek suretiyle kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi,kabul edilebilir bir durum değildir.Doğurabileceği toplumsal sonuçlar açısından da çok tehlikelidir”dedi.
Sahipsiz hayvanların toplatılmasının kanuna aykırı olduğunu belirten Görür, “Sahipsiz hayvanların belediyelere ait geçici bakımevlerine hangi nedenlerle ve hangi yöntemler kullanılarak götürülebilecekleri 5199 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliğinde açıkça düzenlenmiştir.Kanuna ve Yönetmeliğe aykırı toplama “Usulsuz Toplama” kabul edilir ve kurumlar ve çalışanları için yasal sorumluluk doğurur. Örneğin ‘ısırma vakası göstermemiş küpeli bir hayvanın’ bakımevine götürülmesi ya da ‘hayvanın doğrudan uyuşturucu iğne ile vurularak yakalanmaya çalışılması’ usulsüz toplamadır. Belediyeler sokak hayvanlarını ancak “Kısırlaştırma,Aşılama,Tedavi” maksadıyla GEÇİCİ bakımevine alabilir ve bu rehabilitasyon işlemlerini gerçekleştirdikten sonra aldıkları yere bırakmakla yükümlülerdir.Bu insiyatif alınabilecek bir husus olmayıp, 5199 Sayılı Kanunun 6.Maddesi gereği YASAL BİR ZORUNLULUKTUR. Belirtmiş olduğumuz mevzuat hükümlerine aykırılık halinde ilgili kişilerin hem cezai hem hukuki sorumlulukları doğacaktır” dedi.
“Sokaktaki hayvan sayısının artışının faturası Belediyelere değil,hayvanlara kesilmeye çalışılıyor”
Belediyenin görevini yerine getirmediğini vurgulayan Görür, “Adana’da ve Türkiye’deki bir çok şehirde Sokak Hayvanı sorunu değil de, görevlerini yerine getirmeyen Belediye sorunu olduğunu düşünüyorum. 2004 senesinde yürürlüğe giren 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, belediyelere,hem de Yerel Hayvan Koruma Görevlisi tanımını da yaparak, gönüllülerle iş birliği halinde SOKAKTAKİ SAHİPSİZ HAYVANLARIN KISIRLAŞTIRIMA GÖREVİNİ YASAL BİR ZORUNLULUK olarak getirdi. Bugün yürürlük tarihi üzerinden geçen 20 senelik süre zarfında Belediyeler vazifelerini yerine getirip bu hayvanları sistematik bir şekilde kısırlaştırşaydı, bunları konusuyor olmayacaktık. Çünkü popülasyonu kontrol altına almak ancak KISIRLAŞTIRMA ile mümkün. Fakat maalesef sokaktaki hayvan sayısının artışının faturası Belediyelere değil,hayvanlara kesilmeye çalışılıyor.Herkes öncelikle şunu bilmeli ki, Hayvanseverleri de, Hayvan Hakları Savunucularını da,Hayvanları sevipte sokakta görünce korkanları da veya Hayvanları hiç sevmeyenleri de mutlu edecek tek ortak ve akılcı çözüm KISIRLAŞTIRMADIR. Sokakta açlıkla,soğukla ve insanla mücadele eden hayvanlar için biz hayvanseverler de çok üzülüyoruz. Onun içinde her zaman Yerel Yönetimlere “YASAYI UYGULAYIN, KISIRLAŞTIRIN,AŞILAYIN,YERİNDE YAŞATIN” diyoruz. Ayrıca yine şu hususu da belirtmek isterim ki, Kısırlaştırma İşlemi hayvanın agresyon seviyesini de etkileyen bir müdahale. Bir Veteriner Hekim arkadaşım bu konuyu şöyle özetler hep: “Kısırlaştırılmamış hayvan 16-17 yaşında bir genç, Kısırlaştırılmış hayvan ise 60 yaşında olgun bir birey gibidir.” Yani kısırlaştırma hayvanın hayatını,davranış biçimini, agresyon düzeyini de olumlu anlamda doğrudan etkiliyor.” sözlerine yer verdi.
Sokak hayvanlarına yönelik uygulanmayan kanunların, yerel seçimleri etkilemesi gerektiğini düşünen Görür, “Her gün sosyal medyada bir yenisini gördüğümüz adeta ölüm kampını andıran barınakların, bakımevlerinin mesuliyeti belediyelerde. Ya da boynuna halat geçirip yasaya aykırı olmasın bırakın, insanlık dışı yöntemlerle toplanan sokak köpeklerini toplayanlar,belediyeler.. Belediyeler, Kısırlaştırma ve Tedavi Merkezleri açarak, Etik Tıbbi koşullarda Kısırlaştırma yaparak, Veteriner Hekimler Odası ve STK'larla çalışarak kısaca yaşam hakkına saygı bilincini yaşatan politikalar ile Hayvana şiddet işkence ve her türlü kötü muamelenin önlenmesinde önemli derecede etkili olacaktır” dedi.
“Bizim çocuklarımız barınaklarda kafasına kürekle vurularak öldürülen köpeklerin görüntüleri ile değil,sokakta yanından geçtiği bir köpeğinin başını okşayarak büyüyecek”
Avrupa Modeli tartışmalarını eleştiren Görür, şu sözlere yer verdi:
“Dillere pelesenk olmuş bir ‘Avrupa Modeli’dir gidiyor. Avrupanın farelerle cardonlarla dolu,pislikten geçilmeyen sokakları örnek gösteriliyor.Kadim bir coğrafyanın ve kültürün mensuplarıyız. Yüzyıllardır bu hayvanlar bu topraklarda insanlarla birlikte yaşamış. Peygamber Efendimiz Hz.Muhammet (SAV) Uhud seferinde ordunun önüne yavrularını emziren bir kedi çıkınca kedinin başına ezilmemesi için bir nöbetçi dikip koca bir orduyu o kedinin etrafında dolaştırmıştır. Hz Ömer (r.a) ”Dağlara buğdaylar serpin. Müslüman ülkede kuşlar aç kaldı demesinler” demiştir. Ülkemizin kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Alp” ve “Alber” ismindeki köpeklerini ve Yurt gezilerinde dahi yanından ayırmadığı can dostu “foks” isimli son köpeğini, Hayvanlara olan düşkünlüğünü bilmeyen yoktur. İstediğiniz kadar barınak yapın, istediğiniz büyüklükte istediğiniz sayıda barınak yapın,tecritle,hayvanları ölüm kamplarına istifleyerek “sözde” sokak hayvanları sorununu(!) çözemezsiniz.Bizim çocuklarımız barınaklarda kafasına kürekle vurularak öldürülen köpeklerin görüntüleri ile değil,sokakta yanından geçtiği bir köpeğinin başını okşayarak büyüyecek.Çocuklarla Hayvanları karşı karşıya getiremeyecekler.Yeter ki yasalara saygı duyalım,5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve 7332 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanunda değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna uygun davranalım.Sonrasında kazanan SEVGİ olacaktır,her zaman olduğu gibi..”
“Bunun altında hayvan düşmanlığı var”
Medyada yer alan ısırma haberlerine dair görüşlerini belirten Hayvan Hakları savunucusu Fatma Koç, “Haberlerin, birileri düğmeye basmış gibi aynı anda aynı dil kullanılarak yapıldığını ve bu haberlerin belli bir amaç için yaygınlaştırıldığını düşünüyorum. Bunun altında hayvan düşmanlığı var.
Yıllardır sokak hayvanlarının toplatılıp barınaklara alınmasına karşı çıkıyoruz. Toplama, usüllerine göre yapılmalı. Hayvanlar kısırlaştırıldıktan sonra alındığı bölgeye bırakılmalı bir çok belediye hayvanları toplayıp itlaf ediyor” dedi.
Adana’da da sokak hayvanları sorunu olduğunu söyleyen Koç, “Büyükşehir Belediyesinin sokak hayvanları için bütçesi olmak zorunda ve sokak hayvanları ile ilgili çalışmalar yapması yasal zorunluluk. Fakat her talebe bütçe yol denilerek geri çevriliyoruz. Barınaklar olması gerektiği standartlarda değil. Belediye yeterli bütçe ayırıp kısırlaştırma ve mama dağıtma işini eksiksiz ve düzenli yapsa sorunlar ortadan kalkacaktır” diye ekledi.
“Tüm hayvanseverler olarak sokak hayvanları ile ilgili söylemleri takip ediyoruz”
Sokak Hayvanlarına ilişkin belediyelerin tutumunun yerel seçimleri etkileyeceğini vurgulayan Koç, “Tüm hayvanseverler olarak sokak hayvanları ile ilgili söylemleri takip ediyoruz. Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum’un adaylığı açıklandığı an sokak hayvanları ile ilgili yaptığı açıklamada tüm hayvanseverlerin tepkisini aldı ve şimdiden hiçbir hayvanseverden oy alabileceğini düşünmüyorum” dedi.
Avrupa Modeline karşı olduklarını belirten Koç, “Avrupa Modeli dedikleri şey resmen katliam. Avrupa’da sokak hayvanları toplatılıp barınaklara koyuluyor bellirili bir süre sonra sahiplendirilmezse uyutuluyor yani öldürülüyor. Avrupa modeli demekle modern bir uygulama gibi lanse ediliyor ama biz hayvanseverler kesinlikle bu uygulamaya karşıyız. Sosyal medyada görüntüleri görmüşsünüzdür. Fransa’nın başkenti Paris’te fareler sokaklarda cirit atıyor sokak hayvanlarını itlaf ederseniz ekolojik dengeyi de bozmuş olursunuz. Bu da öngörülemeyen sonuçlara neden olabilir. Hayvan sevgisi ile ilgili okullarda ders kitaplarında eğitici bilgiler verilmeli ve insanlar besleme konusunda bilgilendirilmeli. Belediyeler aktif Kısırlaştırma ve mama istasyonları kurmalı bütün sorunlar ortadan kalkacaktır.” dedi.
“Sokak hayvanlarını hedef haline getiriyorlar”
Sokak Hayvanlarını besleme gönüllüsü Buğra Kuki, “Sosyal medyada gördüğüm kadarıyla büyük bir troll ordusu var, hayvanseverler bunlarla baş etmeye çalışıyorlar. Troller, yalan, uydurma haberlerle olayları saptırıp sokak hayvanlarını hedef haline getiriyorlar, hani bir söz vardır yaratılanı severim yaratandan ötürü diye. Söze gelince herkes inançlı, siz hangi inanca sahip olursanız olun merhametsizseniz boş bir insansınız” diyerek sitemde bulundu.
Toplamaların usulsüz olduğunu belirten Kuki, “Bu ülkede adalet olmadığı için herkes istediği atı istediği yerde koşturuyor, 5199 sayılı yasa var ama bu yasayı bilen de uygulatmıyor, vicdanı olmayan da zaten uygulamıyor, olan hep hayvanlara oluyor. Hayvanlara yapılan zulüm, o toplumun cehalet ve aczinin kusursuz göstergesidir” sözlerine yer verdi.
Adana’da hayvanseverlerin birlik olamadığınından yakınan Kuki, “ Adana'da diğer şehirlerdekiler gibi çok hayvansever var ama birlik olmadığı ve çoğu bireysel takıldığı için çok fazla ilerleme kaydedemiyoruz, bence ülkemizin en büyük sorunu bu hayvansever derneklerin ve hayvanseverlerin birlik olmaması. Aslında çözüm çok basit barınakta çalışanların bir çoğu hayvansever olmalı, çünkü barınakta hayvansever çalışırsa barınak ortamı düzelir, kötü koşullar zamanla kalkar, sahiplendirmeler hızlanır” dedi.
“Umarım bir gün öldürmeyi değil yaşatmayı seçerler”
Kısırlaştırmanın önemini vurgulayan Kuki şu sözlere yer verdi:
“Çoğu belediye başkanı hayvanları kısırlaştırmak yerine yok etmeyi seçiyor bu kesinlikle çözüm değil, halbuki kısırlaştırsa, onlar için daha yaşanabilir ortam yapsa tüm bu sorunlar çözülecek ama onlar çözümsüzlüğü seçiyorlar. Ben belediye başkanı olsam sokak hayvanlarının hepsini kısırlaştırırım kendi belediyeme ait mama üretirim tüm sokak hayvanlarını beslerim hem de öyle bir yer yapardım ki aileleriyle birlikte gelsinler sevsinler sahiplensinler Tüm türkiye'ye örnek bir yer yapardım. Ayrıca her seçimde olduğu gibi hayvanseverler politik olaylarla birbirlerine düşüp birbirlerinin önünü kesiyorlar ve yine olan hayvanlara oluyor örneğin kimse beni sevmek zorunda değil ama hayvanlara yaptığım işe saygı göstermek zorunda.
Çoğu trol, sosyal medyada Avrupa'da sokak hayvanı göremezsiniz çünkü orada medeniyet var ya da o kadar çok hayvan seviyorsanız alın evinizde besleyin diyorlar, açıkçası ben kendi adıma vicdani olarak üstüme düşeni yaptığımı düşünüyorum, belediye gibi çalışıyorum beslemeler, sahiplendirmeler, kedi köpek kısırlaştırmaları yapıyoru. Aslında biz onlar ve çocukları için de gönüllü olarak çalışıyoruz umarım bir gün öldürmeyi değil yaşatmayı seçerler.
Yıllardır iğne ile kuyu kazmaya çalışıyoruz, Merdiven altı üretimini durdurmadıkça, kısırlaştırma yapmadıkça, hayvana yönelik şiddeti önlemedikçe yani bu gerçek yasalarla gerçek cezalarla çözmedikçe sorunlar hep devam edecek, son olarak Allah herkese vicdanı kadar ömür versin.”