Kayseri’de başlayıp Türkiye’nin farklı illerine yayılan Suriyelilere yönelik ırkçı saldırılarla ilgili Suriyeli göçmen tekstil işçisi Muhammet, Evrensel Gazetesi’ne mektup gönderdi. Evrensel’de yayınlanan mektupta Muhammet, saldırılarla ilgili, “Taciz, suç işlemek, insanları rahatsız etmek zaten kabul edilemez. Ama hepimiz öyle değiliz. Yıllardır Suriyeliler de öldürülüyor, kadınlar tecavüze uğruyor ama herkes susuyor. Bu sadece bu olay üzerinden değil bir birikmiş öfkenin patlaması. Ama hepimiz için çok üzücü. Çaresizlikten yorulduk.” dedi.

Mektubun tam metni şöyle:

“ENDİŞE VE KAYGI İÇERİSİNDEYİZ”

Merhaba, ben İstanbul Çağlayan’da yaşayan bir Suriyeliyim. İsmim Muhammet. Tekstil işçisiyim.

Son süreçte Suriyelilere karşı Kayseri’de başlayan ve daha sonra başka illerde devam eden saldırıların boyutları hepimizi çok tedirgin etti. Daha sonra Suriye sınırında da benzeri bir öfke patlamasını gördük, Türkiye bayrakları yakıldı ve karşılıklı bir duruma dönüştü.

Bu süreç hem çok beklediğimiz hem de peş peşe gelmiş kışkırtmalar sonucu da ortaya çıkıyor. Endişe ve kaygı içerisindeyiz. Biz İstanbul’dayız ama buraya da sıçrayabilir, ailelerimiz saldırıların olduğu bölgede.

Yıllar içerisinde özellikle 2017’den bu yana Suriyelilere karşı baskı arttı, geri göndermeler o zamandan başladı. Bugüne ait bir şey değil geri gönderme süreçleri. Kapana kısılmış durumdayız. Bir yandan Suriye’ye geri dönmenin iki ihtimali var, birincisi Esat’ın olduğu bölgeye dönmek ki oraya gidenlerden bir daha haber alamıyoruz. Mesela 4 yıl önce Esat af getirdi ve herkesi Suriye’ye çağırdı. Arkadaşlarımdan ve yakınlarımdan giden oldu. Onlardan bir daha haber alamadık. İnsanlar cezaevlerine atılıyor, işkence görüyor ve öldürülüyor. Kimse ne oldu bilemiyor, haberleri yansımıyor. Diğer yandan muhalif bölgesine gitsek de kuru toprak. İş yok, güç yok.

Diğer yandan AB bizi almıyor, anlaşma olduğu için sınırları kapalı. Burada vatandaşlık almak istememizin en önemli sebebi pasaport alıp Türkiye’den gitmek oluyor. Aileler için değil de genellikle gençler bunu yapıyor. Son süreçte zaten vatandaşlık da alamıyoruz, vatandaşlıklar iptal ediliyor. Duyuyoruz, yaşıyoruz.

SAVAŞI ÇIKARANLAR, SÜRDÜRENLER, BİZİ KAPANA KISANLAR SORUMLU DEĞİL DE BİZ Mİ SORUMLUYUZ?

Geçici koruma kartlarımız yenilenmiyor, usulsüz bir biçimde kartımızın zamanı dolmamışsa bile özellikle erkekler dışarıda gözaltına alınıp geri gönderiliyor. Eniştem daha yeni bunu yaşadı. Şimdi o sınırın öbür tarafında ve ailesi burada. Ne olacak böyle? Biz ne yapalım istiyorlar? Savaşı çıkaranlar, sürdürenler, bizi kapana kısanlar sorumlu değil de biz mi sorumluyuz?

Yıllar içerisinde bizlere karşı artan öfkenin buraya varacağını biliyorduk. Türkiyeliler sürekli gönderilsin diyorlar, gitsek her şey çözülecek mi? Çözülecekse bizim yaşayabileceğimiz bir alternatif düşünülsün gidelim. Ben etrafımdaki herkese soruyorum kalmak istemiyorlar artık. Çünkü herkes korkuyor, eve kapanıyor. Böyle hayat mı olur?

Taciz, suç işlemek, insanları rahatsız etmek zaten kabul edilemez. Ama hepimiz öyle değiliz. Yıllardır Suriyeliler de öldürülüyor, kadınlar tecavüze uğruyor ama herkes susuyor. Bu sadece bu olay üzerinden değil bir birikmiş öfkenin patlaması. Ama hepimiz için çok üzücü. Çaresizlikten yorulduk.