Afganistan’dan son on gün içerisinde gelen görüntüler ülke olarak bu toprakların değerini daha iyi bilmemiz konusunda bizi büyük ölçüde birleştirdi. Çatlak sesler çıksa da -ki çok seslilik her zaman iyidir- cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye için çizdiği gelecek vizyonunun ne kadar yerinde olduğu bir kez daha ispatlandı. Ruhu bir kez daha şad olsun.
Afganistan ile tarihsel ve manevi bağlarımızın ABD desteği ile Pakistan istihbaratı tarafından kırk yıl önce medreselerde temelleri atılan, küresel ve kullanışlı bir terör örgütüne dönüşen Taliban ile olmadığı açık.
TALİBAN'DAN KAÇIŞ SÜRÜYOR
Kendini ispat etme gibi bir derdi tasası olmayan Taliban’ın devlet olma iddiasına ABD’nin çekilme planlarını dillendirmeye başlaması ile hız kazandırması aynı zaman dilimine denk geliyor. Amerika’nın ana işgalci konumunda olduğu yirmi yıl içerisinde bir trilyon dolar harcadığını dillendirse de Afganistan halkı büyük bir yoksulluğun ve her açıdan geri kalmışlığın pençesinde vatanlarını terk etmenin yollarını arıyor.
Kabil’den gelen bilgilere bakılırsa şu ana kadar en az yirmi sekiz bin kişi Kabil Havalimanı'ndan yurtdışına çıkarıldı. Ayrıca tahliye edilmeyi bekleyen on beş bin ABD vatandaşı ve yıllarca onlara yardım eden elli-altmış bin arası Afganistanlının hayatları halen büyük tehlikede.
ESKİ EMPERYALİSTLERİN YERİNİ YENİLERİ ALIYOR
AB Komisyonu Başkanı Von der Leyen’in "Taliban'ı tanımıyoruz, siyasi ilişkimiz yok." açıklaması bir yana Afganistan’ın henüz çıkarılmamış yer altı kaynakları için Çin ve Rusya şimdiden perdeleme iletişimine geçtiler. Örneğin; Çin ve Rusya merkezli siyasal iletişim hamleleri mevcut Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin ülkeyi terk ederek Birleşik Arap Emirlikleri’ne sığınması sonrası hız kazandı. İçi para dolu bir helikopterden bahsedilmesi, Afganistan ordusu ve komutanlarının bu psikolojik harp taktiği ile hızla ortadan kaybolmasının da önünü açtı.
Bölgenin emperyalist güçleri Çin ve Rusya’nın Taliban’ı hızla uluslararası kamuoyuna tanıtma çalışmaları ise devam ediyor. ABD ve NATO’nun bölgede yenilmesinin ardından Taliban ile Türkiye ilişkisi Kabil Havalimanı'na sıkışmış yüzlerce askerimizi ve vatandaşlarımızı koruma misyonunun ötesine geçer mi? Bunu bize zaman gösterecek. Ancak her şey mümkün.
Taliban’ın şirin görünme stratejisinin devamı olarak Afganistan’ı yönetmek için on iki kişilik bir konsey oluşturacağı ve ABD ile uyumlu eski yönetimden bakan tercihlerinde bulunacağı bilgisi ise sürpriz değil. Taliban’ın kadın ve çocukların hayatlarını yeniden zindan etmeye başlaması ve dünyayı “Ben değiştim” saçmalığına inandırmaya çalışması yine Çin ve Rusya merkezli olarak tüm iletişim kanallarından servis edilmeye devam edecek.
Dünyanın en büyük Afgan medya kuruluşu olan Moby Grubu’nun Başkanı Saad Mohseni, "Taliban 2.0, önceki Taliban'ın aynısı, milim değişmedi. Kız çocukları ve kadınlar yeniden 1990'larda olduğu gibi yaşamak zorunda" açıklaması aslında ne olduğunun açık bir kanıtı.
İç siyaset gündemini daha uzun süre meşgul edecek mülteci krizinin yanında Türkiye’nin Afganistan’daki kadın ve çocukların geleceği için sesini yükseltmesi önümüzdeki günlerde bir samimiyet testi olacak. Türkiye’nin Taliban'ın yeni hamileri Rusya ve Çin’e ne kadar sözünün geçeceğini hep beraber göreceğiz.