Freedom on the Net 2020 raporuna göre, dijital alandaki daralma aynı zamanda dünya çapında demokratikleşme süreci için de daha geniş kapsamlı bir krize katkı sunuyor. Freedom House Teknoloji ve Demokrasi Direktörü Adrian Shahbaz ve Teknoloji ve Demokrasi Kıdemli Analisti Allie Funk, rapor için yazmış oldukları önyazıda dijital bağlantıların koronavirüs (Covid-19) sürecinde bir "kolaylık" olmaktan ziyade "zorunluluk" halini aldığını ve bunun küresel anlamda insanların sağlığı, eğitimi, ticareti, sosyalleşmesi ve siyasi yaşamı derinden etkileyen bir olgu olduğunu belirtiyorlar.

DİJİTAL HAKLARDA KÜRESEL DÜŞÜŞ

TÜRKİYE'DE İNTERNET ÖZGÜR DEĞİL

Türkiye önceki yıla göre iki puan düşüş göstererek 100 puan üzerinden 35 puanla "özgür olmayan ülkeler" kategorisindeki yerini korudu. Türkiye'de internet özgürlükleri alanında yaşanan düşüşün en büyük gerekçelerinden biri olarak deprem nedeniyle yaşanan ve uzun saatler süren bağlantı sorunları ve askeri operasyonlar süresince merkezi bir şekilde kısıtlanan sosyal medya erişimi öne çıkıyor. İnternet özgürlükleri konusunda altı yıldır üst üste en kötü uygulayıcı olarak listenin sonunda Çin yer alıyor; İzlanda ise bu yıl da en özgür ülke olarak yine listenin en üst sırasında. ABD ise uzun süre internet özgürlüklerinin öncüsü konumunda yer alırken, dört yıllık Donald Trump başkanlığı sürecinde kesintisiz düşüş yaşadı; geçtiğimiz yıl da sosyal medya mecralarını hedef alan gözetim uygulamaları ve başkan Trump'ın yayınladığı dijital mecraları yayınlardan sorumlu tutan KHK ile, ABD'yle özdeşleştirilmiş internet özgürlüğü modelini baltalaması sebebiyle yine puan kaybetti.

SOSYAL MEDYA YASASI RAPORDA

Raporda ayrıca salgının Türkiye'de de yayıldığının teyit edilmesi ile tartışılmaya başlanan ve veri yerelleştirme temelinde ilerleyen, toplumsal bir tartışma olmaksızın ve detayları birçok kişi tarafından halen bilinmemesine rağmen hızla hazırlanan bir taslağı Temmuz ayında meclise getirilen "5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun" da yer buldu. Raporun ön yazısında "yalnızca dünyanın en baskıcı ülkelerine has olmayan bu tür uygulamalar" şeklinde bahsedilen düzenlemelere, nispeten demokratik yelpazede yer alan Brezilya, Nijerya ve Türkiye'nin de ulusal siber sınırlar oluşturma girişimlerine değiniyor. Devletlerin tekil düzlemde attıkları adımlardansa sınırötesi veri akışını da kapsayacak şekilde devletler arası işbirliğinin daha etkili olacağı belirtilen raporda, dijital devri anlayan yeni kurumların uluslarötesi sorunları çözmede hükümetlerin aldıkları önlemlerden daha iyi bir idare sunacağı da eklenmiş. Her ne kadar ne Çin ne de Rusya internet ortamında uyguladıkları baskıcı uygulamaları bu tür girişimler nedeniyle sonlandıracak olmasa da, en azından çokpaydaşlılık ve çoğulcu katılım temelinde oluşturulan yeni kurumlar, internet ortamında haklar ve hürriyetlerin gerilemesini önlemek adına bir adım olabilir.

HAKLAR VE HÜRRİYETLERE ETKİSİ

Dijitalleşen dünyada insan hakları ve demokratik idare anlamında pandeminin olumsuz etkileri görülebilir. Rapora göre eleştirel içeriğin sansürlenmesi ve toplumun kontrol altına alınması için yeni teknolojik sistemler geliştirilmesi, özellikle de baskıcı devletlerin başvurduğu yöntemler arasında öne çıkıyor. Rapora göre bu yıl internet özgürlükleri alanında üç unsur öne çıkıyor; bunlardan ilki siyasi aktörlerin yurttaşların bilgiye erişimini kısıtlamak için pandemiyi bir bahane olarak kullanması. Geçtiğimiz bir yıl boyunca sıklıkla bağımsız haber kaynakları engellenmiş, "yalan haber yaydığı" gerekçesiyle internet kullanıcıları tutuklanmış ve birçok yerde de devlet eliyle dijital mecralar üzerinde dezenformasyon yayılmış olduğu raporda göze çarpıyor. Buna göre, bazı iktidarlar salgın sürecindeki siyasi yetersizlikleri gölgelemek adına kamuoyunu yanıltıcı bilgiler çerçevesinde meşgul ederek, toplumların bir kesimini günah keçisi olarak ilan edip çatışma ortamına zemin hazırlayacak adımlar attı. Raporda öne çıkan ikinci bir konu da yetkililerin gözetim kuvvetini artırmak için yine salgını gerekçe göstermesi. Bir kamu sağlığı krizi olarak başlayan koronavirüs salgını, birçok ülkede dijitalleşme, hususi veri toplama ve kişilerin özel yaşamına dair bilgilerin toplanmasına doğru evrildi ve dünya üzerinde yüzlerce milyon kişiyi dijital istismara açık hale getirdi. Hem devletler hem özel şirketler yapay zeka teknolojilerini kullanarak biyometrik gözetim ve büyük veri analizlerini kullanarak toplumun ekonomik, siyasi ve sosyal haklarını etkileyecek yönlendirmelerde bulundu, ve çoğunlukla da bu atılan adımlar şeffaflıktan ve denetimden uzak kaldı. Bir diğer öne çıkan unsur da sessizce ilerleyen "siber-egemenlik" olgusu çerçevesinde gerçekleşti. Çin, Rusya, İran ve Türkiye'nin de aralarında bulunduğu bir takım ülkeler salgın döneminde kendi internet kurallarını kendi ulusal sınırları çerçevesinde uygulayacağını ilan ederek yerel düzenlemeler hazırladı. İnternetin yapısına aykırı şekilde hazırlanan bu düzenlemelerin önümüzdeki dönemlerde iş dünyasını ve sivil toplumu olumsuz etkilemesi beklenirken, aynı zamanda devletlerin işleyişini de haklar ve hürriyetlerden uzaklaştırarak güvenlik merkezli bir alana doğru itiyor.

SİVİL TOPLUMA GÖREV

Siber egemenlik algısının yükselişine dair de görüş belirten rapor, bu eğilimi tersine çevirmenin en uygun yöntemi olarak da çokpaydaşlılık modeline meşruiyet ve etkinlik kazandıracak adımların atılmasının önemine değiniyor. Buna göre de internet ortamının işleyişinin düzenlenmesi için devletlerin tek yetkili olarak kalmasındansa, demokratik ilkelerin ve katılımcılığın temsil edilmesinin önemine vurgu yapılıyor. Hali hazırda uygulanan yönetişim unsurlarının, teknoloji girişimcilerinin kamu yararıyla çeliştiği durumlarda yasadığı zorlukları da belirten rapor, buna karşın kamu ve küresel sivil toplum örgütlerinin katkılarının yeterince değerlendirilmediğini de belirtiyor. Ayrıca, Freedom House önümüzdeki süreçte mecraların yönetilmesi ve içeriğin düzenlenmesine dair yapılacak uygulamalar için, var olan şeffaflık uygulamalarından çok öte geçilmesini, sistemli insan hakları ihlallerinin bağımsız denetçiler tarafından gözetilerek haklar ve hürriyetlere saygı gösteren uygulama ve yönetimlerin olduğu açık bir internet ve iletişim sektörü inşasına destek çağrısı da yapıyor. "Demokratik yaşamın vazgeçilmezi" olarak nitelenen internetin açık, özgür ve küresel yapısını koruması gerektiği de raporda yapılan bir diğer çağrı. Bunun gerekçesi olarak da ifade hürriyeti ve toplumsal katılımın olanakları ve ekonomik kalkınmanın yeni temeli olduğu öne sürülüyor. Tüm bu olanaklara rağmen, geçtiğimiz yıl boyunca yaşanan toplumsal eylemlerde Minsk, Khartoum ya da Caracas'ta iktidarlar ilk fırsatta internet bağlantısını sınırlamayı ya da tümden bağlantıyı kesmeyi getiren kısıtlayıcı adımlar attı. Bununla birlikte benzer gereçleri kullanarak Hong Kong ya da Minneapolis'teki protestocular, olay yeri görüntüleriyle haklılıklarını dünyaya duyurdular. Raporun tamamına ulaşmak için tıklayın.