Boğaziçi Üniversitesi tarafından yapılan Covid-19 aile araştırmasına göre ebeveynler karantina sürecinde duygusal olarak olumsuz etkilendi.

Karantina süreci, ebeveynler için iyi geçmedi. Araştırmaya göre ebeveynler karantina döneminden duygusal olarak olumsuz etkilendi.

EBEVEYNLER DUYGUSAL OLARAK OLUMSUZ ETKİLENDİ

Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde Doç. Dr. Mine Göl-Güven öncülüğünde yapılan Covid-19 aile araştırması önemli bir sonuç ortaya çıkardı. Buna göre salgın dönemi uygulanan karantina, ebeveynlerin duygusal durumunu büyük oranda olumsuz etkiledi. Tüm Türkiye'den 323 ebeveyn arasında yapılan çalışmaya göre ebeveynlerin Covid-19 kısıtlamaları sürecinde yoğun olarak olumsuz duygular yaşadıklarını belirttikleri durumlar ise şöyle: - Olumlu duygular yaşamıyormuş gibi hissetme (%30) - Durumlara aşırı tepki verme eğiliminde olma (%32) - Tedirgin hissetme (%34) - Bir işi yapmayı engelleyen her şeye karşı hoşgörüsüz olma (%32) - Alıngan olma (%32)

SALGIN ÖNCESİNDE KATILIMCILARIN YÜZDE 70'İ MUTLUYDU

Salgın öncesi duygusal durumla ilgili verilen sorular ise yüzde 70 oranında olumlu yanıtlandı. Katılımcıların yüzde 67’si salgın öncesinde kendini rahat hissettiğini, yüzde 82’si kendini işe yarar hissettiğini, yüzde 68’i kendini diğer insanlara yakın hissettiğini, yüzde 73’ü problemlerle iyi başa çıkabildiğini ve yüzde 75’i gelecekle ilgili iyimser düşündüğünü ifade etti. Bu da genel olarak bakıldığında katılımcıların yüzde 70'inin salgın öncesinde duygusal anlamda mutlu olduğunu gösteriyor. Araştırmaya katılan ebeveynlerin yüzde 53'ünün ise salgın nedeniyle evde çalışmaya başlaması ise dikkat çeken bir başka veri oldu. Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz. EBEVEYNLER AŞIRI KORUMACI DAVRANMAMALI Karantina sürecinde ebeveynlerin yaşayabileceği sorunlara değinen Psikiyatrist Doç. Dr. Sevcan Karakoç da evde geçirilen sürecin olumsuz yönleri konusunda uyarmıştı. Karakoç, "Gergin ve olumsuz bir duygu durum içerisinde olduğumuzda her şeyi daha olumsuz görmeye başlıyoruz. Bu nedenle çocukla olan ilişkimizi ‘eksiklikler, yetersizlikler, memnuniyetsizlikler' gibi olumsuzluklar ile şekillendiriyoruz. İstemeden de olsa ağzımızdan kaçan bir söz çocuğumuz için incitici ve duygusal olarak örseleyici olabiliyor. Bu nedenle aniden tepki vermek yerine, durup düşünerek hareket etmek, zor süreçlerde şefkati daha ön planda tutmak ve ‘ben dili' kullanımına ağırlık vermek gerekiyor. ‘Senden bıktım' yerine ‘Senin ödevlerini sürekli hatırlatmam beni yordu' kullanılabilir. Çocuğa, çocuğun kişiliğine değil de göstermiş olduğu davranışa işaret eden, kötü çocuk sıfatı atfetmeyen ve aslında o sırada anlatmak istediğimizi daha net ifade eden kalıpları kullanabiliriz. Aşırı koruyucu tutumumuz varsa bundan sıyrılıp çocuklarımıza ev içi görevler ve küçük ev işlerinde sorumluluklar verebiliriz. Çocuklar bunları becerebildiklerini görünce kendilerinde yeterlilik hissi güçlenebilir" demişti.