Prof. Dr. Kayıhan Pala, aşı takvimindeki belirsizliğe dikkat çekerek, "Aşılama başlasa da en az 6 ay rahatlama yok. Çünkü toplumsal bağışıklık için 120 milyon doz lazım. Ancak ne zaman geleceği ve yapılacağı belli değil" ifadelerini kullandı.

Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, koronavirüs aşısı takviminin belirsizliği nedeniyle Türkiye'nin kısa vadede toplumsal bağışıklık düzeyini yakalama ihtimalinin görünmediğini belirtti. Cumhuriyet'ten Sibel Bahçetepe'ye konuşan Prof. Dr. Pala, "Toplumsal bağışıklık düzeyini yakalamamız için toplumun yüzde 70 kadarında bir bağışıklık yakalamamız lazım. Toplumun yüzde 70 kadarı dediğimizde, 18 yaş altını da aşılama dışında tuttuğumuzu da düşünecek olursak Türkiye’deki 83 milyon yurttaş ve 4 milyonu aşkın sığınmacı ile birlikte kabaca 60 milyon insanı aşılamamız lazım. Bu, 120 milyon aşıya en az ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Şu an kullandığımız Sinovac aşısının etkinliğinin yüzde 50’nin biraz yukarıda olması nedeniyle biz bu düzeyi yakalayabilmemiz için aslında daha fazla aşı yapmak zorunda kalabiliriz” ifadelerini kullandı.

"BU YILIN İLK 6 AYI İÇERİSİNDE BÜYÜK BİR RAHATLAMA İHTİMALİ GÖRÜNMÜYOR"

Prof. Pala, "Ne zaman toplumsal rahatlama olur?" sorusuna işe şu yanıtı verdi: "Bu durum aşı takviminin açıklanması sonrası tartışılabilir. Şu an önümüzü göremiyoruz. Sayın Bakan demişti ki ‘2020’nin sonuna kadar 20 milyon doz aşı Türkiye’ye gelecek’. Oysa ocak ayının ortasını geçtik elimizde yalnızca 3 milyon doz aşı var. Dolayısıyla aşıların gelme takvimi belli olursa, gerçekten aşılar gelirse bundan sonra bu tartışılabilir ama bugünkü koşullarda Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı 54.5 milyon doz aşı ilk 3 ay içinde gelecek olsa bile her aşı yapılanın da aşağı yukarı 5 hafta sonra koruyuculuk düzeyine gelebileceğini varsayacak olursak, bu yılın ilk 6 ayı içerisinde henüz büyük bir rahatlama olabilme ihtimali çok görünmüyor."

"OKULLAR İÇİN HAZIRLIKLARA BAŞLANMALI"

Okulların açılması için gerekli hazırlıklara başlamak gerektiğinin altını çizen Pala, şöyle konuştu: “Okulların uzun süre kapalı tutulması da çocukların hem beden hem ruh sağlığı açısından da gelişimlerini olumsuz etkiliyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve Sağlık Bakanlığı’nın ortak bir tutumla okulların hangi koşullarda açılabileceği, gerekirse sınıfların ikiye bölünerek ikili eğitim ya da haftada üç günlük eğitimler gibi modelleri de gündeme getirerek okulları 15 Şubat’tan itibaren açması gerektiği kanısındayım. Çünkü zaten Türkiye’nin mevcut aşı politikasıyla toplumsal bağışıklık düzeyini yakalama ihtimali görünmüyor. Bir yandan yapabildiğimiz kadar aşıyı yapıp öte yandan da aşı yapmakla birlikte maske kullanımına devam edeceğimiz, fiziksel mesafeye uygun koşulları yaratabileceğimiz, kişisel hijyen önlemlerini sürdürebileceğimiz bir hayat tarzını en azından önümüzdeki 6 ay gündemde tutmak gerekir.”

“KISITLAMALARIN BEDELİNİ BİR KESİM ÖDÜYOR”

Pala, “Aşılamanın başlamasıyla kısıtlamaların 15 Şubat gibi gevşemesi gündeme geldi. Bu doğru bir yaklaşım mı?” sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Kısmi kısıtlamaların olgu sayısında ve ölümlerde de bir miktar azalmaya yol açtığı görünüyor ama bunun bedelinin yalnızca toplumun bir kesimi tarafından ödenmesi doğru bir tutum değil. Çünkü bu haliyle biz küçük esnafı, çalışan insanları çok ciddi bir ekonomik zorlukla karşı karşıya bırakıyoruz.”