Evli olduğu Güner Çağraş'ı katleden Mehmet Çağraş’a ‘haksız tahrik indirimi’ uygulanarak 24 yıl hapis cezası verildi.

Fotoğraf: Emre Orman / csgorselarsiv.org

Evli olduğu Güner Çağraş'ı katleden Mehmet Çağraş’a verilen müebbet hapis cezasının İstinaf Mahkemesi tarafından bozulmasının ardından yeniden başlatılan yargılamanın karar duruşmasında ‘haksız tahrik indirimi’ uygulanarak faile 24 yıl hapis cezası verildi. Iğdır’da 19 Eylül 2018 tarihinde boşanmak isteyen Güner Çağraş'ı katleden Mehmet Çağraş hakkında "eşe karşı kasten öldürmek" suçlamasıyla açılan davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Fail Çağraş'ın avukatları bunun üzerine Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi'ne itirazda bulunmuştu. İtirazı kabul eden İstinaf Mahkemesi, “haksız tahrik indirimi uygulanması gerekirdi” gerekçesiyle fail hakkındaki kararı bozdu. İstinaf, failin “bana hakaret etti" yönündeki beyanlarını kararına gerekçe gösterdi. Yeniden başlanan davanın karar duruşması Iğdır 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.

KARARA İTİRAZ EDİLECEK

Güner Çağraş’ın avukatı duruşma salonunda hazır bulunurken, Fail Mehmet Çağraş ise Patnos L Tipi Kapalı Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada ilk olarak savcı mütalaa verdi. Savunma yapan avukatların ardından söz alan fail Mehmet Çağraş, “Pişmanım” diyerek beraatını istedi. Mahkeme heyeti fail hakkında ‘Haksız tahrik indirimi’ uygulayarak 24 yıl hapis cezası verdi. Öte yandan  ‘Haksız tahrik indirimi’ni kabul etmeyen Güner Çağraş’ın avukatı, karara itiraz edeceğini belirtti. Öte yandan kadına şiddet ülkede sürekli bir hale gelirken AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmişti.

KADINLARI KORUYAN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan imzasıyla feshedilmek istenilen  İstanbul Sözleşmesi (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi), Cumhurbaşkanı kararıyla feshedildi. “Toplumsal Cinsiyet” kavramının tanımını yapan ilk uluslararası sözleşme olma özelliği taşıyan İstanbul Sözleşmesi, kadınların yaşam hakkının korunması için oldukça önemli. Peki İstanbul Sözleşmesi nedir? İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele amacıyla 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan bir Avrupa Konseyi Sözleşmesi. Mart 2019 itibarıyla toplam 46 devlet ve Avrupa Birliği tarafından imzalandı. Türkiye ise 12 Mart 2012’de sözleşmeyi onaylayan ilk ülke oldu.

ULUSLARARASI BAĞLAYICILIĞI BULUNUYOR

11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu toplantısında imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi’nin resmi adı, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi. Kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesini amaçlayan, hukuki bağlayıcılığı bulunan ilk uluslararası belge niteliğinde. 1 Ağustos 2014 itibariyle yürürlüğe giren sözleşme, 34 ülkece imzalandı ve onaylandı. Sözleşmeyi imzalamasına karşın henüz onaylamamış ülkelerin sayısı 12, Avrupa Konseyi üyesi olup sözleşmeye imza atmayan ülkeler ise Rusya ile Azerbaycan.

‘TOPLUMSAL CİNSİYET’ TANIMI YAPILDI

İstanbul Sözleşmesi “toplumsal cinsiyet” kavramının tanımını yapan ilk uluslararası sözleşme olma özelliği de taşıyor. Toplumun, kişilere, cinsiyete dayalı olarak biçtiği rollerin varlığına ve bu kapsamda kadınlara yönelik uygulanan şiddete dikkat çekiyor. Kadına yönelik şiddetin bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olduğunun altını çiziyor.

TÜRKİYE ONAYLAYAN İLK ÜLKE

Sözleşme İstanbul’da imzaya açıldığından bu adla anılıyor. Türkiye, aynı zamanda sözleşmeyi imzalayan ve onaylayan ilk ülke. Sözleşmeyi, herhangi bir maddeye çekince koymaksızın, imzaya açıldığı 11 Mayıs 2011 tarihinde imzaladı ve 14 Mart 2012’de de onayladı.

HER TÜRLÜ ŞİDDET İLE MÜCADELE

İstanbul Sözleşmesi’nin en önemli özelliği, biyolojik veya hukuki, ailevi bağ olup olmadığına bakılmaksızın ev içi şiddetin (örneğin eski veya mevcut eşler, evlilik dışı partnerler, birlikte ikamet edilen aile fertleri, akrabalar veya birlikte ikamet edilen başkaları tarafından yöneltilen şiddetin) ve kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin standartlar öngören ve Avrupa ülkelerini hukuki olarak bağlayan ilk belge olmasıdır.

AYRIMCILIĞI YASAKLIYOR

Kadınlar ve erkekler arasında hukuki ve fiili eşitliğin gerçekleştirilmesinin kadına yönelik şiddeti önlemede anahtar bir unsur olduğunu benimseyen Sözleşme, kadınlara yönelik ayrımcılığı da yasaklamaktadır.