dokuz8GÜNDEM Özel Programı'na konuk olan HDP Batman Milletvekili ve Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, uzman çavuş Musa Orhan'ın tutuklanmamasına tepki göstererek, "Failin delilleri karatma şüphesi var. Ancak İpek Er mağdur bir Kürt kadınıydı ve suçu işleyen üniformalıydı. Üstünün kapatılmak istenmesi şaşırtıcı değil" diye konuştu.

HDP Batman Milletvekili ve Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, dokuz8GÜNDEM Özel'de Bekir Güneş'in konuğu oldu. Başaran, uzman çavuş Musa Orhan'ın cinsel saldırısına uğrayan ve intihara sürüklenen 18 yaşındaki İpek Er'in hayatını kaybetmesine yönelik soruşturmayı ve Süleyman Soylu'nun HDP'yi hedef alan açıklamalarını değerlendirdi.

"ADALET, TOPLUMSAL TEPKİYE GÖRE ŞEKİLLENİYOR"

Kadınları sosyal medya üzerinden başlattığı kampanyaya değinen HDP'li Başaran, "Maalesef artık Türkiye'de hukuk ve adalet mekanizması toplumsal tepkiye göre şekilleniyor. Musa Orhan'ın tutuklanmasına yönelik tepki çok çarpıcı bir örnekti. Ancak Türkiye'de birçok vakanın özellikle kadına yönelik şiddet, taciz ve çocuk istismarı vakalarının çoğunda kadınların tepkisi sonucunda bir sonuç alıcılığı oluyor. Çoğu zaman kadınların mücadelesi sonrası fail cezalandırılıyor. Bu da bu örneklerden biri" diye konuştu.

"BÖLGEDEKİ KADIN KURUMLARININ KAPATILMASI BU SÜREÇTE ETKİSİ VAR"

Olayın uzun süredir olduğunu, ancak kendilerine de çok geç ulaştığını ifade eden HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, şu ifadeleri kullandı: "Bu olay uzun bir süredir vardı. Olay bize, maalesef genç kadının intihara sürüklenmesinin ardından ulaştı. Bize geç ulaşmasının nedeni de, Kürt illerinde kadınların ulaşabileceği mekanizmaların sınırlı olması. Kayyım siyaseti ve kadın kurumlarının kapatılması aslında bundan bağımsız olarak değerlendirilemez. Kurum olsa, kadın oraya ulaşabilse ve intihara sürüklenmeden hızlıca adım atılsa belki genç kadın arkadaşımız şu an yaşıyor olurdu."

"OLAYLA İLGİLİ ÇAĞRIMIZ YANITSIZ KALDI"

HDP Batman Milletvekili Başaran, HDP'nin konuyla ilgili birçok adım attığını, ancak iktidarın çağrıları yanıtsız bıraktığını şu sözlerle eleştirdi: "Genç kadın arkadaşımız intihara sürüklendi, olay basına yansıdı. Ancak hiçbir adım atılmadı. Defalarca açıklama ve çağrı yaptık, soru önergeleri verdik. Ama iktidarın verdiği hiçbir cevap olmadı. Şırnak'taki olay gibi, 'alkollü' olduğu söylemi dışında başka bir şey yansımadı. Bugün görevden alındığını, uzaklaştırıldığını öğrendik. Ama tarihini bilmiyoruz. 1 ay deniyor ama kamuoyuna bir açıklama yapılmadı. Soruşturma açısında bir soruşturma var, ama soruşturma kapsamında ailenin talebi ve somut delillere rağmen tutuklama gerçekleşmiyor."

"FAİLİN DELİLLERİ KARARTMA ŞÜPHESİ VAR"

Fail hakkında tutuklama kararı verilmemesinin soruşturma sürecini olumsuz etkileyeceğini aktaran HDP'li Ayşe Acar Başara, şöyle devam etti: "Fail delil karartma şüphesi olan biri. Hem gönderdiği mesajlarda hem de genç kadının mektubunda ifade ettiği şeyler aslında delil karartma açısında da, bir gücünün olduğunu ortaya koyuyor. Bu kişi sıradan biri değil. Dünya örneklerinden de çokça görüyoruz; Bu tür durumlarda, savaşın yoğun olduğu yerlerde tecavüz bir savaş aracı olarak kullanılır. Türkiye'de de kullanıldı. 90'lı yıllarda ve yakın zamanda örneklerini gördük." https://www.youtube.com/watch?v=mabYfKyg8KU

"YETKİLİLER BU SUÇA ORTAK OLDULAR"

Yetkililerin olayın üstünü örtmek istediğini belirten Başaran, şu ifadeleri kullandı: "Fail delil karartabileceğini söylüyor zaten. Kendisi 'Çok yaptım ben bunu' diyerek ifade ediyor zaten. Kendisinin genç kadına söylediği ifadeler bunlar. Basına yansıyan mektupta da hep birlikte gördük. Tabi ne yaptı yetkililer: Maalesef bu suça ortak oldular. Bu meselenin üstünü örtüler. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri şuydu: Meseleyi haberleştiren gazeteciyi gözaltına aldılar. Haberin yayınlandığı siteye erişim engeli getirdiler. Bunların hepsi aslında iktidarın siyasetinin bir parçası. Bu açıdan bu suçun tek bir kişinin sorumluluğunda olmadığını da gösteriyor. Aslında bu iktidarın Kürt illerinde tecavüzü sistematik bir biçimde savaş aygıtı haline getirdiğinin göstergesi. Gülistan Doku mesela başka bir örnek. İktidar kendine dokunan meselelerde siyasetini örtbas etmek için meseleleri karartıyor. Maalesef bu da böyle oldu."

"BU SUÇ ORGANİZE BİR BİÇİMDE İŞLENDİ"

Fail uzman çavuşun suçu tek başına işlemediğini vurgulayan HDP Batman Milletvekili Başaran, şöyle konuştu: "Bu kişi tek başına yapamaz böyle bir şeyi. 20 gün kaçırılıyor, hürriyetinden yoksun bırakılıyor, defalarca tecavüze uğruyor. Birilerinin bu kişiye yardım etmediği düşüncesi, eksik bir düşünce. Bu suçlar organize olarak işleniyor. Orada başka kadınlar yaptığını da söylüyor. Bu kadınlar kim gizlenen ve üstü kapatılan? Suçun birinci derece faili evet o, ama ölüme sürükleyen de bu konuda adaleti sağlamayanlardır. En üstten en alta kadar organizeli bir iş. Herkes biliyordu, ama herkesi tüm yetkililer gözünü yumdu. İpek Er mağdur bir Kürt kadınıydı ve suçu işleyen üniformalıydı. Üstünün kapatılmak istenmesi şaşırtıcı değil."

"SOYLU'NUN AÇIKLAMASI, KENDİ CEPHELERİNDEN SUÇ ÜSTÜNÜN KANITI"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun HDP'yi hedef alan açıklamalarına da değinen Başaran, "HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran: "Süleyman Soylu'nun açıklaması şaşırtıcı değil kendi cephelerinden. Çünkü suç üstü hali var kendi cephelerinden. Çok farkındalar ne yaptıklarının. Partimize saldırarak aslında, kendilerinin örttüğü bir meseleyi yokmuş gibi davranıyorlar. 'Yavuz hırsız ev sahibini bastırır' gibi bir açıklamaydı. Yaptıklarını kamufle etmeye çalışıyor, bunun başka bir açıklaması yok. Suç üstü hali olduğu için HDP'yi hedef gösteriyor" dedi.

"HESAP VERMESİ GEREKENLER, BİZLERE HESAP SORDU"

Kadınların sosyal medyadaki tepkisi ve başlattığı kampanyanın hedef gösterilmesine de değinen Başaran, şöyle devam etti: "Hesap vermesi gerekenler, bize hesap sordu. Genç bir kadın tecavüze uğradığını söyledi ve yaşamına son verdi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı hala bir açıklama yapmadı. Toplum içinde erkekler örgütleniyor ve cesaretlendiriliyor. Kadınlar tepki gösterdiklerinde ise, yine bir saldırıya uğruyorlar. Böyle bir süreçte, İstanbul Sözleşmesi'nin tartışmaya açılması dahi, kadına yönelik erkek şiddetini artırdı.