Flörtün romantik ilişkilerde birbirini tanıma dönemi olup şiddet içermeyeceği ve yakın ilişkilerdeki şiddetin evlilik dönemindeki anlaşmazlıklar sonucu ortaya çıktığı şeklindeki görüş son yıllarda etkinlikliğini yitirdi. Duygusal ilişkiler içinde yaşanan yakın partner şiddetinin bir alt tipi olarak sınıflandırılan ‘flört şiddeti’, her yaştan bireyin karşılaşabileceği bir saldırganlık şekli. Uzmanlar romantik yakın ilişkilerde baskıcı toplumsal yapı ve toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle şiddet yaşama oranının daha çok ergenlerde ve genç yetişkinlerde ortaya çıktığını öne sürüyor.

Flörtün romantik ilişkilerde birbirini tanıma dönemi olup şiddet içermeyeceği ve yakın ilişkilerdeki şiddetin evlilik dönemindeki anlaşmazlıklar sonucu ortaya çıktığı şeklindeki görüş son yıllarda etkinlikliğini yitirdi. Duygusal ilişkiler içinde yaşanan yakın partner şiddetinin bir alt tipi olarak sınıflandırılan ‘flört şiddeti’, her yaştan bireyin karşılaşabileceği bir saldırganlık şekli. Uzmanlar romantik yakın ilişkilerde baskıcı toplumsal yapı ve toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle şiddet yaşama oranının daha çok ergenlerde ve genç yetişkinlerde ortaya çıktığını öne sürüyor. Konuyu İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Adli Tıp ve Adli Bilimler Enstitüsü’nde “Flört Şiddeti” konusunda doktora araştırmasına devam eden Uzman Psikolog Elif Nur Yazıcı ile konuştuk.

FLÖRT ŞİDDETİ RİSKİ ERGENLİKTE BAŞLIYOR

Ergenlik çağında çocuklar kendilerini en çok ötekilerle kurdukları ilişkilerle tanımlarlar. Kendi kimliğini oluşturmaya çalışan gençler için 12-13 yaşlarından sonra arkadaşlarla ilişki oldukça önemli hale gelir. Ergenlik aynı zamanda cinsel gelişiminde hız kazandığı bir dönem olduğundan cinsel merak artar. Bir ötekini beğenme, hoşlanma, ilgi duyma, özel bulma gibi durumlar ergenin yaşamına yavaş yavaş girmiştir. Flört, duygusal açıdan ilgi duyulan kız ya da erkek arkadaşı yakından tanıma, birlikte vakit geçirme, yakınlaşma ve teması içeren bir ilişki biçimidir. Amerika’da ilk flört ilişkisi genellikle 14-16 yaşları arasında yaşanırken, ülkemizde değişkenlik gösteriyor ama genellikle lise yıllarına rastladığını söylemek mümkün.

FLÖRT ŞİDDETİ NEDİR?

Flört şiddeti partnerlerin diğerini kontrol etmeye yönelik güç kullanması ve zarar vermesidir. Diğer şiddet türlerine benzer şekilde fiziksel, cinsel, psikolojik ve dijital flört şiddeti olarak sınıflanmaktadır. Fiziksel şiddet bildiğimiz gibi yaralanma ve ölüm gibi ağır sonuçlar doğururken, cinsel şiddet istenmeyen gebelik, cinsel yolla bulaşan hastalık gibi sonuçların yanı sıra travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik sorunlara da yol açabilir. Romantik ilişkide şiddet her sosyoekonomik seviyede ve kültürde görülebilir. Amerika’da Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi’nin raporuna göre lise öğrencisi her 11 kızdan ve 14 erkekten biri fiziksel flört şiddeti deneyimliyor. Ülkemizdeki araştırmalar genellikle üniversite öğrencileriyle yürütülmüş. Bu çalışmalara baktığımızda fiziksel flört şiddetinin yaygınlığı yaklaşık %5 ile 17, cinsel flört şiddeti %4 ile %13 ve duygusal flört şiddeti % 30 ile 88 arasında değişiyor.

PSİKOLOJİK FLÖRT ŞİDDETİ OLDUKÇA YAYGIN

Psikolojik flört şiddeti partnerlerden birinin ötekine korku uyandıracak ve özgüvenini sarsacak şekilde konuşması veya davranmasıdır. Ergenlerde ne gibi davranışlar görebiliyoruz? Mesela sevgilisinin bedeniyle ya da görünüşüyle dalga geçmek, aşağılamak veya ağır biçimde eleştirmek olabilir. Ergenlik zaten fiziksel gelişimin hızlandığı ve çocuğun bedeninde kontrol edemediği bir değişimin yaşandığı bir dönem. Genç kız ya da erkek arkadaşının boyu, kilosu, yüzü, giyimi, hareket ve davranışları ile ilgili dalga geçerken, bunu sevdiğinden yaptığını söyleyerek partnerini daha da savunmasız hissettirebilir. Bu konuda giyimine karışma da çok yaygın. Bunlar dışında sosyal olarak kısıtlayıcı davranabilir. ‘Oraya gitme, o kişiyle görüşme, bir daha o arkadaşınla konuşma’ gibi sosyal etkileşimleri kısıtlamaya çalışabilir. Bunu dijital yolla da gerçekleştirebilir, sürekli konum isteme, telefonunu takip etme, sosyal medya hesaplarından takip etme yoluyla partnerinin davranışlarını kontrol etmeye çalışabilir. Psikolojik şiddetin bir diğer boyutu da tehdittir. Kız ya da erkek arkadaşını hakkında iftira yaymakla ya da gizli bilgilerini paylaşmakla, ailesine söylemekle, kendisine ya da yakınlarına zarar vermekle tehdit ederek ayrılmaması için baskı yapabilir. Son olarak partnerin eşyalarına zarar vermek, örneğin telefonunu kırmak, kıyafetlerini yırtmak ya da parasına el koymak gibi davranışlar da psikolojik şiddet içindedir.

ERGENLER AÇISINDAN FLÖRT ŞİDDETİ RİSKİ

Ergenlik ve genç yetişkinlik dönemi romantik ilişki deneyiminin daha sık yaşandığı yıllardır. Bu bakımdan gençler risk altında. Sadece genç kızlar değil genç erkekler de flört şiddeti mağduru olabilir. Gençler bazı davranışların ilişkide normal olduğunu düşünebilir, bu yüzden şiddete maruz kaldıklarını fark etmeyebilir. Bununla birlikte yaşanan şiddet ilişkinin özeli olarak algılanıp gizli tutulabilir. Romantik ilişkilerin karşılıklı yapısını düşünürsek aynı kişi hem mağdur hem de saldırgan olabileceğini de söyleyebiliriz. Yani partnerler karşılıklı olarak şiddet davranışı sergileyebilirler. Flört şiddetine maruz kalmanın gençler üzerinde kısa ve uzun süreli olumsuz etkileri var. Depresyon, kaygı sorunları, özgüvensizlik, madde ve alkol kullanımı, dikkat sorunları, okul başarısında düşüş, kendine zarar verme ve intihar girişimi bunlardan bazıları. Ayrıca, flört şiddetinin aile içi şiddete dönüşme ihtimali yüksektir. İlk romantik ilişkilerinde flört şiddeti yaşayan gençlerin ileride kurdukları evliliklerde de şiddet döngüsüne girmeleri çok mümkün.

AİLE DESTEĞİ GÖRMEYEN ERGENLER DAHA FAZLA ŞİDDETE MARUZ KALIYOR!

Ergenlik döneminde gençler ailelerinden bağımsızlaşmaya ve kendi kimliklerini oluşturmaya yönelse de ebeveynlerin destekleyici ve ilgili tutumuna ihtiyaç duymaya devam ederler. Bu dönemde ebeveynler gencin ihtiyaç duyduğunda destek alacağı güvenli bir liman görevi görür. Ebeveynin baskıcı tutumu gencin yaşadığı sorunların artmasına yol açabilir. Araştırmalar baskıcı ebeveynlerle büyüyen çocukların daha fazla davranış sorunu yaşadığını gösteriyor. Öte yandan flört şiddetine uğrama veya flört şiddeti uygulama bakımından da baskıcı ve ilgisiz ebeveynlik tutumları ile yetiştirilme bir risk faktörü. Yapılan bir çalışmada ilişkisini ailesinden saklayan ve ailesinden destek görmeyeceğini düşünen üniversite öğrencilerinin ilişkide daha fazla şiddete maruz kaldığı bulunmuş. Bununla birlikte, çocukluğunda aile içi şiddete maruz kalan veya tanıklık eden çocuklar romantik ilişkilerinde de şiddeti daha fazla tolere edebilir. Şiddeti bir iletişim biçimi olarak öğrenen çocuklar ileride duygusal bağ kurdukları partnerleriyle sorun yaşadıklarında sağlıklı bir iletişim yoluyla sorunu çözme becerisini kullanamayabilirler.

GENÇLİK DÖNEMİNDE ‘SEVGİLİSİ OLMAK’

Gençlik döneminde ‘sevgilisi olmak’ bir statü olarak görülebilir, sevgilisi olan ergenler akranları tarafından daha fazla kabul edileceklerini düşünebilir. Sevgilisi olmayanlar ise bunu bir eksiklik olarak algılayabilir. Yalnız kalmak istemeyen gençler ilişkilerinde şiddete maruz kalsa dahi ilişkiyi sürdürmeye devam edebilirler. Bunun dışında partnerin şiddet sergilemediği zamanlarda ilişkinin güzel ilerlediğini düşünmek veya partnerin değişeceğine/düzeleceğine inanmak da şiddet yaşanan bir ilişkide kalmanın diğer nedenlerinden biri.

FLÖRT ŞİDDETİNİN ÖNÜNE FARKINDALIKLA GEÇİLEBİLİR!

Flört şiddeti pek çok genci etkileyen bir halk sağlığı sorundur ve toplumsal ölçekte önleyici çalışmalar yapılması gereklidir. Önleyici çalışmalar kapsamında kamu spotları ve afişler aracılığıyla gençlerin flört şiddeti hakkında bilgi sahibi olması sağlanabilir. Ülkemizde kapsamlı flört şiddeti önleme programları geliştirilmeli ve lise ve üniversite öğrencilerine sağlıklı ilişki eğitimleri verilmelidir.