Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu 2019 yılında, gözaltındayken beş kadının cinsel saldırıya, 26 kadının da cinsel tacize maruz bırakıldığını açıkladı.

Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu, kadınların gözaltında maruz bırakıldıkları cinsel saldırı ve tacize ilişkin rapor hazırladı. Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu'nun hazırlayıp kamuoyuyla paylaştığı “2019 Yılı İstatistik Raporu”na göre 1 Ocak -25 Kasım 2019 arasındaki dönemde gözaltında beş kadın cinsel saldırıya, 26 kadın da cinsel tacize maruz bırakıldı. İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin ve insan hakları savunucusu Leman Yurtsever imzası ile yayınlanan raporda, kadınların hayatın her alanında şiddet ve ayrımcılığa uğradığı vurgulandı. Raporda Türkiye’nin, kadına yönelik şiddete karşı mücadeleyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi’nin ilk imzacısı olduğu hatırlatılarak şu veriler paylaşıldı: Toplam başvuru sayısı: 31 Türkiye cezaevlerinde bulunan kadınların sayısı: 11 Suç dağılımı: Tecavüz: 5 Taciz: 26 (1 kadın bebeğiyle birlikte işkence gördü) Yaş bilgileri: 10-18 arası: 2 18–67 arası: 29 Suçu işleyen failler dağılımı : Polis: 24 Jandarma/Asker: 2 İnfaz Koruma Memuru: 3 Diğer Kamu Görevlileri: 3 ÖSO :2 Kadınların statüsü: Kürt: 24 Türk: 5 Azeri:2 Kadınların gözaltına alınma nedenleri: Siyasi nedenlerden ya da savaş kaynaklı Toplam sayı: 31 Kendisi siyasi :24 Adli nedenlerden Toplam sayı: 7 Adli nedenlerden dolayı tecavüze uğrayan: 1 Adli nedenlerden dolayı cinsel tacize uğrayan: 6 Davaların hukuki durumu: Toplam dava dosyası : 11 Ceza Mahkemeleri’nde devam eden davalar :1 Savcılıkta bulunan davalar: 10 Projede kapanan, arşive kaldırılan dosyalar: Toplam sayı: 20 Korktuğu için hukuki işlem istemeyen:11 Mağdurun kendi avukatları tarafından takip edilen davalar: 9 Mağdur kendi takip ediyor: 2 Suç duyurusu nedeniyle ağır baskıya maruz kalanlar: Toplam sayı: 1

"KADINA YÖNELİK ŞİDDET VE KADIN CİNAYETİ, SİYASAL ŞİDDETTEN BAĞIMSIZ DEĞİL."

Büro'dan yapılan yazılı açıklamada ise şöyle denildi: "Mücadele günü olan 25 Kasım’da, sayısal verilerimizi açıkladığımız gibi, genel bir değerlendirme de yapmaktayız. Şunu en başta söylememiz gerekir ki, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerindeki artışın, siyasal şiddetten bağımsız olarak tartışılamayacağını düşünüyoruz. Şiddetin devlet eliyle bu denli meşrulaştığı bir süreçte, şiddetten en büyük payı da kadınlar almakta. Türkiye Cumhuriyeti devleti, 2005 yılında kadın mücadelesinin ve o dönem esen Avrupa rüzgârının etkisiyle Türk Ceza Kanunu ve Medeni Kanunda kadınlar lehine önemli düzelmeler yaptı. Yine aynı devlet, 2011 yılında, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi düzenleyen Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesinin ilk imzacısı oldu. Ancak, şunu söylemek gerekir ki yazılı hukuktaki bu olumlu değişiklikler maalesef ne toplumsal ilişkilere ne de yargı pratiğine gerektiği gibi yansımadı. Anayasanın 90. Maddesine göre uluslararası sözleşmelerin iç hukukun da üzerinde bir etkisi var. Ancak, kadına yönelik şiddet alanında imzacı devletlere çok önemli görevler yükleyen İstanbul Sözleşmesinden ve onun etkilerinden coğrafyamızda söz etmek çok mümkün değil.

"KADINLAR, YAŞAMIN HER ALANINDA ERKEKLER TARAFINDAN AYRIMCILIĞA VE ŞİDDETE MARUZ KALIYOR."

İstanbul Sözleşmesi, imzacı devletlere çok önemli görevler yüklüyor. Kadın ve erkek arasındaki yaşamın her alanında ortaya çıkan eşitsizliklere karşı önlem alınmasını, kadına yönelik şiddetin bitirilmesi ve sorgulanması için yaptırımların uygulanması ve belki de en önemlisi, ‘söz de namus’ anlayışının tartışmaya açılması gibi önemli başlıklar sıralıyor. Ancak, coğrafyamızdaki duruma baktığımızda, bu sözleşmenin hiçbir şekilde dikkate alınmadığını görüyoruz. Kadınlar, yaşamın her alanında erkekler tarafından ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Kadınların temsildeki gücünü anlayabilmek için Türkiye Meclisindeki kadın sayısına bakmak yeterlidir. Kadınların siyasete katılmaları erkek egemen anlayış nedeniyle engelleniyor. ‘Erkeğin üstünlüğü’, ‘ailenin kutsallığı’ gibi algılar, her türlü araç kullanılarak topluma pompalanıyor. Futbol, TV dizileri hatta magazin programları dikkatte alındığında, yaratılmak istenen bu algı çok net görülebiliyor.

"KADINLARA YÖNELİK İŞKENCE, 90'LARI ARATMIYOR"

Kadınlar yaşamın her alanında şiddete maruz bırakılıyorlar. Özellikle, çatışmalı alanlarda ve son olarak Kuzey Suriye’ye yönelik müdahalede, Türk askeri ve ÖSO askerleri tarafından gözaltına alınan kadınlara yönelik işkence görüntüleri, açıkça birtakım sosyal medya hesaplarından yayınlanabiliyor. Kadınlara yönelik resmi işkence yöntemleri, 90’ları‘aratmayacak’ şekilde uygulanmaya devam ediyor. Çıplak arama, sözlü ya da fiziksel cinsel taciz ve bazı tecavüz olayları tarafımıza yansıyor, başvurular geliyor.”