Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve TTB Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu (UDEK) tarafından uzmanlık derneklerinin de katılımıyla düzenlenen “M Çiçeği: Bilinmesi ve Yapılması Gerekenler” paneli, 4 Eylül 2024 günü çevrimiçi olarak yapıldı. Panel, TTB’nin sosyal medya kanallarından canlı yayımlandı.

Panelin açılış konuşmasını TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Alpay Azap yaptı. Bu panel ile M çiçeği hastalığını hekimlik boyutlarıyla ele alacaklarını belirten Azap, TTB ve TTB-UDEK tarafından uzmanlık derneklerinin de katkılarıyla önümüzdeki dönemde de güncel konular ile ilgili bilgilendirme panellerinin devam edeceğini duyurdu.

Kolaylaştırıcılığını TTB-UDEK Yürütme Kurulu Başkanı Dr. Orhan Odabaşı’nın üstlendiği panelde ilk sözü Halk Sağlığı Uzmanları Derneği’nden (HASUDER) Dr. Güzin Ateş Özbey aldı. M çiçeği hastalığının, ilk tespit edildiği 1958 yılından Dünya Sağlık Örgütü’nün “uluslararası halk sağlığı acil durumu” ilan ettiği Ağustos 2024’e kadarki tarihçesini aktaran Özbey, daha sonra ise insandan insana ve hayvandan insana olmak üzere bulaş yollarını anlattı.

Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği’nden (KLİMİK) Dr. Önder Ergönül, sunumunun ilk bölümünde M çiçeği hastalığının epidemiyolojisini ele aldı. Hastalığın klinik özelliklerinden de bahseden Ergönül, Türkiye’de hastaneye yatırılarak izlenen 12 hastanın değerlendirmesini ayrıntısıyla paylaştı. Sunumunun son bölümünde tedavi ve korunma yollarını anlatan Ergönül; daha önceki dönem çok yakın temas ve cinsel temas olarak tanımlanabilecek risk gruplarının yakın temastaki kişiler, ev halkı, seks partnerleri ve seks işçileri olarak güncellendiğine dikkat çekti. Ergönül son olarak birinci, ikinci ve üçüncü kuşak aşılar hakkında kısa bir bilgi verdi.

Türk Dermatoloji Derneği’nden (TDD) Dr. Soner Uzun, M çiçeği hastalığının en önemli semptomunun deri döküntüsü olduğunu belirterek sunumuna başladı. Deri lezyonlarının gelişim seyri hakkında bilgi veren Uzun, M çiçeği hastalığının deri lezyonlarındaki ayırıcı tanısı üzerine çok sayıda örnek gösterdi. Uzun, “Son üç hafta içinde gerçekleşmiş şüpheli (yeni bir partner veya partnerler ile) cinsel ilişki öyküsü olanlarda, özellikle anogenital bölgeye yerleşmiş papüloveziküler, vezikülobülloz, ortası göbekli, erode-kabuklu lezyonlarda M çiçeği enfeksiyonu akla gelmelidir” sözleriyle sunumunu tamamladı.

Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği’nden (KLİMUD) Dr. Yeşim Tok, M çiçeği hastalığının tıbbi mikrobiyolojik laboratuvar tanısının preanalitik ve analitik safhaları üzerine odaklandı. İlk olarak tanı alındıktan sonra alınması gereken önlemleri sıralayan Tok, daha sonra klinik uygun örnek alımını ve transfer koşullarını ayrıntılı bir biçimde anlattı. Tanı örneklerinin çalışıldığı laboratuvarlardaki önlemlerden ve yürütülen çalışmalardan da bahseden Tok; klinik örnek yönetimi, sürveyans için laboratuvar test süreci, tanısal testler ve POC testler hakkında bilgi verdi. Tok, güncel durumu veri tabanları üzerinden incelemeyi sürdürdüklerini ifade etti.

TTB Pandemi Çalışma Grubu’ndan Dr. Mehmet Zencir, “Salgını kontrol etmek için ne yapmalı?” sorusunun yanıtlarını verdi. Halk sağlığı bakış açısıyla “vaka yönetimi” ve “sorun yönetimi”nin bir arada yürütülmesi gerektiğinin altını çizen Zencir; DSÖ’nün “Küresel M Çiçeği Virüsü Stratejik Hazırlık ve Müdahale Planı”nda belirlediği rehber ilkelerden, epidemiyolojik bağlamlardan ve temel kapasitelerden söz etti. Avrupa Hastalık ve Önleme Merkezi’nin 16 Ağustos 2024 tarihli Hızlı Risk Değerlendirmesi’nde yer alan önlemleri aktaran Zencir, Türkiye’de salgının önlenmesi ve kontrolüne yönelik önlemler ile ilgili Sağlık Bakanlığı’na bir dizi soru yöneltti. Zencir, sunumunun son bölümünde küresel dayanışma için beş adımı sıraladı: (1) Mali yardım, (2) salgının anlaşılması, izlenmesi ve bilgilendirme için acil test ve sürveyans ihtiyacı, (3) tanı kitlerine ve aşılara eşit erişimi kolaylaştırmak için uluslararası destek, (4) güvenilir topluluk üyeleri tarafından sağlanan doğru, damgalayıcı olmayan ve kesin risk iletişimi, (5) endemi döneminde de yatırım ve desteklerin sürdürülmesi.

Türkiye Psikiyatri Derneği’nden (TPD) Dr. Ejder Akgün Yıldırım, damgalama-damgalanma sorunu üzerine bir sunum yaptı. Yıldırım ilk olarak geçmişteki birçok salgında olduğu gibi, M çiçeği hastalığında da hem insan dışı canlılara hem bir coğrafi bölgeye hem o coğrafi bölgedeki halklara hem de bulaş yolu nedeniyle toplumun bir kesimine yönelik düşmanlık örnekleri görüldüğünü hatırlattı. İnsanların yaşadıkları felaketi kontrol etmek için komplo teorilerine sarılma ve kötücül bir fail arama eğiliminde olduklarının altını çizen Yıldırım; farklı toplumsal gruplara yönelik düşmanlıkların, artan eşitsizliklerin, alternatif tıp sorununun, bilime, bilim insanlarına ve sağlık çalışanlarına yönelik düşmanlıkların damgalama riskini artırdığını belirtti. Yıldırım, yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı: Ön hazırlıkların yapılması, hızlı ve sağlıklı bilgi akışı, yasal ve etik yollarla müdahale ve mücadele, toplumsal bölünmenin tarafı olmama, dil konusunda hassasiyet, hekimlerin mezuniyet sonrası ve tıp fakülteleri eğitimlerinin ayrımcılık ve kapsayıcılık açısından güçlendirilmesi.

Panel, soru-yanıt bölümüyle son buldu.