25. Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı, yani EMITT'in açılışı önceki gün yapıldı. Dünyanın en büyük beşinci turizm fuarı olan EMITT, pandemi nedeniyle 2 yıldır düzenlenemiyordu. Önceki gün bu koşullar altında kapılarını turizm profesyonellerine açtı. İlk gün olmasına ve protokole rağmen, geçmiş yıllara göre katılımın çok çok düşük olduğu görülüyor. Tabii ilk görünüşte bunun pandemi ile ilgili olduğunu düşüneceksiniz; ama fuarı gezip sektör bileşenleri ile görüştüğünüzde işin aslında öyle olmadığını hemen anlayacaksınız.
Fuar toplamda 4 salonda yapılıyor, turizm profesyonellerini toplasanız, 1 salonu ancak doldurur. Neredeyse 2 salonun tamamında belediyelerin standlarını görüyorsunuz. Son salon ise, yurt dışından gelen ülkelere ayrılmış. Pandemi öncesinde yapılan son fuarda hosted buyer (yurt dışından katılan profesyoneller)’lar için neredeyse salonun yarısı organize edilmişken, dün gördüğüm 100m2 bir alanda 10-15 bistro masa ile ikili görüşmelerin yapılmasına alan verildiğiydi. İlk gün olmasına ve önünden 3-4 kere geçmeme rağmen, sürekli boş gördüm.
Fuar ile ilgili bir giriş yaptıktan sonra içeride konuşulanları, insanların sezona-yıla bakışı beklentileri ne onları aktarmak isterim. Öncelikle açılışta Turizm Bakanı Sn. Mehmet Ersoy gene bilindik “sözde” başarılardan bahsetti. Ne kadar başarılı olduğumuzu, dünyada turizm gerilerken bizim nasıl yükseldiğimizi anlattı. Destinasyon olarak yarıştığımız İspanya’yı nasıl geçtiğimizden bahsetti. (Bu konu bambaşka bir yazının konusu, bu detayları farklı bir yazıda paylaşacağım). Sn. Bakan’a göre her şey tıkırındaydı, turizm bu yıl patlama yaşayacak ve iktidarın 2023 turizm hedefine ulaşmasında büyük bir yol kat edeceğini öngörüyordu. Bakan’dan sonra İBB Başkanı Sn. Ekrem İmamoğlu sözü aldı ve Türkiye’nin ve İstanbul’un hedeflere ulaşmak için mutlaka yerel yönetimler ile birlikte iş birliği yapılması gerektiğini ve bu mücadelenin sadece bakanlık yolu ile yapılamayacağından bahsetti. Önemli bir noktanın altını çizdi ve iş birliği için mücadeleye el uzattı. İlerleyen günlerde bu el tutulacak mı, yoksa yok mu sayılacak göreceğiz.
Turizm sektörünün diğer en büyük bileşeni TURSAB (Seyahat Acenteleri Birliği ) çok da umutlarının olmadığını ve pandemi boyunca yalnız kaldıklarını konuşmalarında söylediler. 35 milyar dolar gelir elde eden sektörün 35 milyon dolar bile yardım etmediğini, özellikle seyahat acentelerinin çok zor durumda olduğunu anlattılar. Tabii ki Bakan’ın ve iktidarın koyduğu hedefler acenteler olmadan ulaşılamayacak. Acenteler devletten ciddi destek beklediklerini uluslararası bir organizasyonda dile getirdiler.
Ziyaret ettiğim standlarda konuşulan en temel sorun, son yaşanan elektrik ve doğalgaz zamları. Evet uluslararası bir fuarda, Türkiye’nin lokomotifi olan turizmin konuşulacağı yerde, biz öncelikle elektrik ve doğalgazın bu gidişatının ne olacağını konuştuk. Otelciler uzun vadeli fiyatlama yapamadıklarından, girdi maliyetlerinin ne duruma ulaşacağını kestiremediklerinden dert yandılar. Ulaşım firmaları benzin-motorine gelen zamlardan dolayı, ileriye dönük fiyatlama yapamadıklarını anlattılar. Bakan beyin bahsettiği umutlu sezondan sektör bileşenleri çok da umutlu değildi. Evet belki de turist gelecek; ama turizm bileşenleri her gün üstlerine binen bu ekstra maliyetler ile hop oturup hop kalkarak çalışacaklar. Her eklenen ekstra maliyet, sunulacak hizmet kalitesinde düşüşe yol açacak. Aynı zamanda bu düzensizlik, her yıl turist profili daha düşük harcama yapan profile dönüştürmeye devam edecek. Yaşanan kalite düşüklüğü ve sözlerin tutulamaması, diğer sezonlarda sektörü ve doğal olarak Türkiye’nin ihracatını büyük oranda etkileyecektir.
Son söz olarak, şu gözlemimi söylemek isterim. Turizm sektörünün tüm bileşenleri, hükümetin gerçek potansiyelin farkına varmasını ve bu sektörün sürdürülebilir olmasını sağlaması için gerekli adımları atmasını bekliyor.
Çok geç olmadan gerekli adımların atılması dileğiyle…