Türkiye A Milli Futbol takımı Letonya'yı son saniyelerde attığı penaltı golü ile yendi. Bu galibiyet Türkiye'yi Dünya Kupası yolunda umutlandırdı. Hollanda'nın artık kesin Dünya Kupası'na gideceğini düşünürsek grupta asıl mesele ikincilik oluyor. İkincilik için ise Norveç, Türkiye ve Karadağ yarışıyor. Şu an için Norveç biraz avantajlı gibi görünse de son haftada Hollanda ile maçı var. Hollanda'nın birincilik için Norveç'i yeneceğini varsayarsak Karadağ-Türkiye maçı hayati bir öneme sahip.
Türkiye Karadağ'ı yenerse ikincilik şansı çok yükselir. Tabi bana göre Türkiye'nin ikincilik şansı çok zor. İkinci olsa bile Türkiye'nin eleme turlarında eleneceğini düşünüyorum. Kuntz'un Türkiye'ye yeni gelmesi, takımı tanımaya çalıştığı süreler bu eleme maçları için dezavantaj oluşturabilir. Letonya karşısında Türkiye'nin hiçbir sistemi yoktu. Türkiye rastgele oynadı. Letonya birazcık kalburüstü bir takım olsaydı Türkiye'yi çok rahat yenerdi.
İkinci yarıda özellikle Letonya'nın golü atması Türkiye'yi biraz ateşlendirdi. Serdar ve Rıdvan'ın oyuna girmesi de Türkiye'ye bir hareketlilik getirdi. O hareketlilik Serdar'ın kafa golü ile de ilk meyvesini verdi. Türkiye ondan sonra bir kendine geldi ve Letonya'yı sıkmaya başladı. Letonyalı oyuncular "Artık maç bir an önce bitsin de evimize gidelim" havasına girince de maç çekilmez oldu.
Maç gereğinden fazla uzatıldı ve uzatmaların uzatmalarında Burak her zamanki gibi ceza sahası içinde kendini yere attı. Dünyanın hiçbir yerinde verilmeyecek penaltı verildi. Çok geriye gitmeyelim geçtiğimiz hafta ligimizde Rizespor karşısında Galatasaraylı Jagne rakiplerini devire devire gitti ve faul bile verilmemişti. Birçok kişi böyle pozisyonlar faul verilmeyeceğini söyledi.
Aynı kişiler dün Burak'ın pozisyonunun ise penaltı olduğunu söyledi. Böyle ilginç ve ikiyüzlü bir spor medyamız var. Bana göre Burak dün en az 3 defa kırmızı kart ile atılmalıydı. Ceza sahası içinde 3 defa kendisini attı ve hakem devam kararı verdi. Normalde onların en az bir tanesine hakemi aldatyama yönelik sarı kart verilmeliydi. Hakem Burak'ı tanımadığı için vermedi.
Burak sürekli olarak hakeme ve rakip futbolculara Türkçe küfretti hakaretler etti. Televizyon başında biz sürekli Burak'ın küfür ve hakaretlerini izledik. Bunların birini bile İngilizce yapmış olsa direk kırmızı kart alırdı. Ama ahlaksızlık diz boyu olduğu için herkes görmezden geldi. Kazanmak için her şey meşrudur politikası Türkiye sporunu çok ahlaksız bir çukurun içine doğru çekiyor.
Bu şekilde maç kazanılacaksa hiç kazanılmasın daha iyidir.
Yeni nesil Burak'ı izleyip büyüyor. Burak gibi kişilerin bu topluma kazandırdığı en fazla puanlar vardır. Ama ahlak noktasında kaybettirdikleri çok şey vardır. Ahlak eksik olursa bir yerden sonra puanlar da eksilmeye başlıyor.
Türkiye A Milli Futbol Takımı Burak, Caner gibi kişiliklerden kurtulmadığı sürece geriye gitmeye mahkumdur. Bu Türkiye Milli Takımı önümüzdeki yıllarda daha da geriye gidecek. Çünkü gelen yeni nesil de Burak gibi futbolcuları örnek alıyor.
Bu nesil ne zaman ki futboldan tamamen temizlenir o zaman Türkiye futbolu da ileriye gitmeye başlar. Ha, bu yönü ile ilgilenmeyip sadece kazanılan puanlarla ilgileniyorsanız o zaman geçmiş olsun. Siz hep kaybetmeye mahkumsunuz. Bir maç bu şekilde kazanıldı diye her şeyi unutmak kaybettirir. Ama Türkiye'de genellikle böyle bir durum var.
Bir maç kazanınca 'kahraman' bir maç kaybedince 'hain' olabiliyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bir veya birkaç maç kazanıldı diye "kahraman" olunmaz, bir veya birkaç maç kaybedildi diye "hain" de olunmaz. Bir sistem yaratılması lazım. Bu sistemin oyunculara bağımlı olmaması lazım. "Abilik" kavramı bu sistem içinden çıkarılmalı. Genç, yetenekli ve ahlaklı gençler kazandırılmalı. Ancak bu şekilde olursa Türkiye de bir ekol yaratabilir.