MA'dan Tolga Güney'in haberine göre, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 1993 yılında alınan karar üzerine 3 Mayıs, tüm dünyada Dünya Basın Özgürlüğü Günü ilan edildi. Ancak 31 yıldır gazetecilere dönük baskı, sansür, gözaltı ve tutuklamalar son bulmadı. Gazetecilerin en çok hak ihlali yaşadığı ülkelerin başında ise Türkiye geliyor. Özellikle AKP iktidarı döneminde basına yönelik baskılar artarken, Türkiye'de basın özgürlüğü noktasında geriye gitti. Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre; Türkiye, 180 ülke içerisinde 165'inci sırada. Özgür Basın'a yönelik gözaltı ve tutuklama furyasının ardından Türkiye, “sorunlu” kategoriden “vahim” kategorisine geriledi. Rapora göre Türkiye'de ulusal medyanın yüzde 90'ı hükümet kontrolünde. 

894 GAZETECİ TUTUKLANDI

AKP iktidara geldiği 2002'den bu yana en az 894 gazeteci tutuklandı. 2002’de 17, 2003’te 15 tutuklandı. 2004 ve 2005 yıllarına dair bir veri bulunmuyor. 2006’da 22, 2007’de 9, 2008’de 23, 2009’da 37, 2010’da 9, 2011'de 36, 2012’de 5, 2013’de 1, 2014’de 2, 2015’te 8 gazeteci tutuklandı. 15 Temmuz 2016'da yaşanan askeri kalkışma sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal döneminden sonra gazetecilere dönük baskılar arttı. 2016'da 145, 2017'de 206, 2018'de 56, 2019'da 130, 2020'de 87, 2021'de 3, 2022'de 32, 2023'de 43, 2024'ün ilk 4 ayında ise 8 gazeteci tutuklandı. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) verilerine göre şu an cezaevlerinde 45 gazeteci bulunurken, yüzlerce gazeteci ise yaptıkları haberler nedeniyle yargılanmaya devam ediyor. 

KATLEDİLEN GAZETECİLER

AKP döneminde birçok gazeteci hedef gösterilmelerinden kaynaklı ya şiddete uğradı ya da katledildi. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, Azadiya Welat gazetesi dağıtımcısı Metin Alataş, Bandırma Güney Marmara Yaşam Gazetesi sahibi İsmail Cihan Hayırsever, Kocaeli Ses Gazetesi sahibi Göngür Arslan, Azadiya Welat editörü Rohat Aktaş, Azadiya Welat dağıtımcısı Kadri Bağdu, Devrimci Hareket Dergisi yazarı Önder Babat ve Yürüyüş Dergisi dağıtımcısı Engin Ceber farklı tarihlerde katledildi. 

MEDYA TEKELLEŞTİ

2018’de kurulan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı (CİB), yüzlerce gazetecinin basın kartını iptal etti, yüzlerce basın kartı başvurusunu da bekleterek medya çalışanlarının temel haklarını görmezden geldi. AKP, medyayı tekeline almak için birçok yola başvurdu. 2004 yılında Uzan Grubuna ait Star TV ve Star gazetesine el konuldu. Buralar Aydın Doğan’a, ardından iktidara yakınlığı ile bilinen Doğuş Grubu'na satıldı. 2007 yılında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından Ciner Grubu'na ait Sabah gazetesi ve ATV'ye el konuldu. ATV ve Sabah gazetesi o dönem genel müdürlüğünü Berat Albayrak’ın yaptığı Çalık Grubu'na satıldı. 

İktidar ile ters düşen Doğan Haber Ajansı'nı (DHA ) da bünyesinde bulunduran Doğan Grubu'na 4.8 milyar liralık vergi cezası kesildi. Bu cezanın ardından Doğan Grubu medya alanında küçülmeye başladı ve 2011'de DHA bünyesinde bulunan Milliyet ve Vatan gazeteleri Demirören-Karacan ortaklığına satıldı. Karacan Grubu'nun ortaklıktan çekilmesi ile 2 gazete de Demirören Grubu'nun eline geçmiş oldu. 2018 yılında ise Doğan Medya'nın elinde bulunan tüm gazete ve televizyonları Demirören Grubu'na satıldı.  

GAZETE VE TELEVİZYONLAR KAPATILDI

AKP, tekeline alamadığı medyayı ise baskı altına almaya devam etti. 15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL döneminde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile aralarında Dicle Haber Ajansı (DİHA), JINHA, Özgür Gündem, TV 10, İMC ve Hayat TV gibi basın kuruluşlarının bulunduğu toplam 16 televizyon, 3 haber ajansı, 23 radyo, 45 gazete, 15 dergi, 29 yayınevi ve dağıtım kanalı kapatıldı. Kapatılan medya kurumlarının tüm mal varlıklarına el konuldu. 

2017 yılında çıkarılan KHK'ler ile Dihaber, Gazete Şûjin ve Rojeva Medya kapatıldı. Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi ve Gün Matbaa'ya kayyım atandı. OHAL sonrasında dönem dönem çıkarılan KHK'ler ile birlikte toplamda 170 medya kuruluşu kapatıldı. Kapatılan Samanyolu TV, Kanaltürk TV ile Radyo Mehtap, Radyo Cihan, Burç FM, Kanaltürk Radyo’nun hak ve lisansları ile vericilerinin tamamı daha sonra iktidara yakın Turkuvaz Medya Grubu'na satıldı. 

KAPATILAMAYANA DA PARA CEZASI 

İktidar, diğer muhalifi gazete ve televizyonları ekran karartma, para cezaları ve ilan yasakları ile sindirmeye çalıştı. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, AKP döneminde düzenleyici-denetleyici bir kurum niteliğinde çıkarak, muhalif kanallara karşı bir silah haline geldi. RTÜK’ün bağlı bulunduğu Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un bir soru önergesine verdiği yanıtta 2023'te kanallara yönelik 570 ceza kararı verildi. Yine 2022 yılı RTÜK karnesine göre Halk TV, TELE1, KRT, Fox ve Flash TV'ye toplamda 17 milyon 335 bin TL ceza verildi. Basın İlan Kurumu (BİK) eliyle Evrensel ve Birgün gibi muhalif gazeteler susturulmak istendi. BİK bu gazetelere uzun yıllardır ilan vermeyerek, sindirmek ve kapatmaya çalıştı. 

SOSYAL MEDYAYA SANSÜR

Yazılı ve görsel yayınların ardından sıra sanal medyaya geldi. Sanal medya platformları yeni dönemde sansür ve erişim engellerinden nasibini aldı. İfade Özgürlüğü Derneği'nin EngelliWeb raporuna göre 2022'de toplam 6 bin 528 haber erişime engellendi, 5 bin 388 haber yayından çıkartıldı ve sansürlendi. 2006-2023 yılları arasında ise 616 bin 239 içerik ile 712 bin 558 web sitesine erişim engeli getirildi. Özgür Basın geleninden gelen ajans ve gazetelerin siteleri birçok kez erişime engellendi. 

Meclis'te 29 Temmuz 2020’de kabul edilen "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Yasa’nın bazı maddeleri, 1 Ekim 2020’de yürürlüğe girdi. Buna göre, 1 milyondan fazla kullanıcısı olan sanal ağ sağlayıcılarının Türkiye’de temsilci bulundurması zorunlu hale getirildi. Yasa kapsamında ayrıca Türkiye’de temsilcilik açmayanlara, para cezasından reklam yasağına uzanan ve bant daraltılması ile sonuçlanabilecek kademeli yaptırımlar getirildi. 

SANSÜR YASALLAŞTI

AKP iktidarının basın özgürlüğüne son darbesi ise, 18 Ekim 2022'de Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren "Dezenformasyon Yasası" oldu. Gazetecililerin "sansür yasası" olarak tanımladığı yasanın yürürlüğe girmesi sonrası haber alma hakkı ve ifade özgürlüğünde kökten değişikliğe gidildi. Yasayla birlikte Türk Ceza Kanunu’na "Yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" diye yeni bir suç eklendi. İdari tedbirler arasında medya kuruşlarına para cezası ve sanal medya ağlarına bant daraltma yaptırımı; "Yanıltıcı bilgi" olduğu öne sürülen haber veya sanal medya paylaşımlarını beğenen kişilere de "yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" iddiasıyla hapis cezası verilmeye başlandı. 6 Şubat'ta yaşanan Mereş merkezli depremler sonrası yıkıma dair haber yapan gazeteciler hakkında açılan soruşturma ve davalar halen devam ediyor.