Türkiye’de İnternet Özgürlüğünün Gerilemesi ve 2024 İnternet Özgürlükleri Raporu: Dijital Haklar Kısıtlanıyor

Abone Ol

gurkan.ozturan@ecpmf.eu

@obefintlig

Freedom House tarafından her yıl yayımlanan İnternet Özgürlükleri Raporu 2024, Türkiye’de internet özgürlüklerinin hızla gerilemeye devam ettiğini açıkça gözler önüne seriyor. Rapor, Türkiye’nin dijital ortamında süregelen baskı ve sansür politikalarının yanı sıra, kullanıcı haklarının ihlaline dair çeşitli çarpıcı tespitleri içeriyor. Şubat 2023'teki depremlerden etkilenen bölgelerde halen devam eden internet erişim sorunlarından, haber mecralarına ve sosyal medya mecralarına uygulanan sansürlere kadar geniş bir yelpazede hak ihlalleri kaydedilmiş durumda.

Altyapı yatırımlarına rağmen Türkiye’de internet kullanıcıları için özgürlüklerin kısıtlandığı bir döneme tanıklık ediyoruz. Özellikle hak ve hürriyetler açısından süregelen gerileme, bireylerin kendilerini ifade etme alanlarını daraltıyor. İfade hürriyeti, gazetecilere, sivil toplum aktörlerine ve bireylere yönelik artan baskılarla, adeta sınırları çizilmiş bir alana hapsedilmiş durumda.

Altyapı Gelişmeleri, Erişim Sorunları ve Hakların Kısıtlanması

2024 raporuna göre Türkiye, internet altyapısına yapılan yatırımlar sonucunda bir puanlık bir iyileşme göstermiş gibi görünse de, haklar alanındaki erozyon hızla devam ediyor. Deprem bölgesinde yaşanan internet erişim sorunları, Türkiye’nin internet altyapısına dair iyileşmelerin kullanıcıya ulaşmasındaki eksikliği ortaya koyuyor. Deprem gibi kriz anlarında toplumun bilgiye erişiminin kritik olduğu göz önünde bulundurulursa, bu sorunların halen çözülememiş olması düşündürücü.

Bunun yanında Türkiye’de dijital mecraların yerel temsilcilikler açarak baskıcı yasalara boyun eğmeleri, internet kullanıcıları için mecraları, suçlama ve baskı araçlarına dönüştürmüş durumda. Geçmişte hak savunucuları ve sivil toplum aktörleri için ses yükseltme alanı olan bu mecralar, artık suçlamaların merkezine yerleşmiş halde. Erişim engelleri ve içerik kaldırma taleplerinin yoğun bir biçimde devam etmesi, internet özgürlüğünü sınırlayan en önemli faktörlerden biri.

2024 raporu, ayrıca gazetecilere ve medya organlarına yönelik sansür ve baskıların 1998 yılına kadar uzanan arşivlerdeki içeriklere kadar genişletildiğini ortaya koyuyor. Bu durum, sadece mevcut haberlerin değil, aynı zamanda geçmişte yayınlanan ve kamuoyunu bilgilendiren içeriklerin de silinmesi anlamına geliyor. Toplumsal hafızanın bu denli yok edilmeye çalışılması, tarihsel gerçekliklerin de unutturulmasına yönelik bir girişim olarak değerlendirilebilir.

LGBTI+ Kişilere Yönelik Dijital Baskı: Görünürlük Suçlulaştırılıyor

2024 raporunun bir diğer önemli bulgusu, LGBTI+ kişilere yönelik dijital baskının da artması. LGBTI+ topluluğu, Türkiye'de uzun süredir çeşitli baskılarla karşı karşıya kalmış durumda. Ancak dijital dünyada görünür olmanın göreceli olarak daha kolay olduğu bu alan, artık daha fazla tehdit altında. LGBTI+ bireylerin kültür-sanat, yayıncılık ve haber ortamlarındaki görünürlüğü suçlulaştırılmaya çalışılıyor. RTÜK’ün "Türk aile yapısını ve sosyal değerleri" ihlal ettiği gerekçesiyle dijital mecralara verdiği cezalar, LGBTI+ sahneler nedeniyle bu baskının en somut örneklerinden biri.

LGBTI+ karşıtı bu dijital sansür, çevrimiçi ortamda yalnızca görünür olmayı bile bir suç haline getiriyor. Ancak baskının artması, hak savunuculuğundan geri adım atıldığı anlamına gelmiyor. Hâlen LGBTI+ topluluğu hak mücadelesi verirken, baskılara karşı dijital ortamda dayanışma sergilenmeye devam ediyor.

Dezenformasyon Yasası ve Sansürün Kurumsallaşması

2020 yılında çıkarılan Dezenformasyon Yasası, hükümetin dezenformasyonla mücadele adı altında internet üzerindeki eleştirel sesleri susturmak için kullandığı en önemli araçlardan biri haline geldi. Yasaya dayanarak gazeteciler hakkında açılan soruşturma ve davalar, basın özgürlüğünü tehdit ediyor. Rapora göre, bu yasa kapsamında geçen süreçte 41 gazeteci hakkında 27 soruşturma açılmış, 10 gazeteci gözaltına alınmış ve 15 gazeteciye dava açılmıştır. Bu sayılar, Türkiye'deki gazeteciler üzerindeki baskının boyutlarını ortaya koyuyor.

Seçim süreçlerinde sansür ve baskılar zirveye ulaştı. Özellikle Mayıs 2023 seçimlerine kadar haber mecralarına getirilen erişim engelleri, halkın özgür ve bağımsız bilgiye ulaşmasını engelledi. Basın İlan Kurumu’nun çevrimiçi medya organlarına yönelik yeni yönetmeliği de medya üzerinde yeni bir baskı aracı olarak karşımıza çıktı.

İfade Hürriyetinin Kısıtlanması ve VPN Engellemeleri

Türkiye’deki internet özgürlüklerinin kısıtlanması, sadece sansür ve erişim engellemeleriyle sınırlı kalmıyor. 2024 yılında VPN hizmet sağlayıcılarına getirilen yasaklar, bireylerin dijital dünyada özgürce hareket etme imkanlarını daha da daraltıyor. Aralık 2023'te, mahkeme kararı olmaksızın 17 VPN hizmet sağlayıcısına erişim engeli getirildi. VPN'ler, internet kullanıcılarının sansürü aşmak ve gizliliklerini korumak için kullandıkları temel araçlardan biri. Bu engellemeler, kişilerin dijital gizlilik ve güvenlik haklarını da ihlal ediyor.

Bununla birlikte, medya organlarına yönelik içerik kaldırma taleplerinin rekor düzeye ulaşması, ifade hürriyeti üzerindeki baskının en somut göstergelerinden biri. Gazeteci Timur Soykan'ın haberiyle ilgili 741 haber için 10 ayrı içerik kaldırma kararı, sansürün ne kadar yaygınlaştığını ve içeriklerin susturulmak istendiğini gözler önüne seriyor.

İnternet Özgürlüğü Krizinden Çıkış: Hak Temelli Bir Dijital Düzen

İnternet özgürlüğü ve ifade hürriyetinin içinde bulunduğu krizden çıkışın yolu, dijital dünyayı yasaklarla boğan bu baskıcı düzenlemelerin sona erdirilmesinden geçiyor. Freedom House’un 2024 raporu, Türkiye’nin uluslararası standartlarla uyumsuz olan internet yasalarının, demokratik süreçleri de olumsuz etkilediğini gösteriyor. Keyfi erişim engellemeleri, sosyal mecraların baskı altına alınması ve kullanıcıların fiziksel saldırılara maruz kalması, internet özgürlüğü konusunda Türkiye’yi dünya çapında kötü bir örnek haline getiriyor. Türkiye, internet özgürlüğü sıralamasında Birleşik Arap Emirlikleri ve Venezuela gibi ülkelerle benzer bir konumda yer alırken, Ruanda, Kazakistan ve Azerbaycan gibi ülkelerin ise gerisinde kalıyor.

Bu durumdan kurtulmanın tek yolu, çok paydaşlı ve kişi odaklı bir yaklaşımla, haklar ve hürriyetler temelinde yeni yasalar hazırlamak. Dijital dünyayı özgürleştirecek düzenlemelerle bireylerin ifade hürriyetini güvence altına almak, internetin güçlendirici ve demokratikleştirici potansiyelini yeniden hayata geçirebilir.