Uluslararası Basın Özgürlüğü bünyesindeki heyet, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle bir açıklama yayımladı.

Yapılan ortak açıklamada, "Türkiye’de seçimler yaklaşırken basın özgürlüğünün tehlike altında olduğu" vurgusu yapılırken, açıklamada yeni hükümetten talep edilen birçok başlık da yer aldı.

Yapılan açıklama ve raporda, Türkiye'deki gazetecilerin "bir fırtınayla karşı karşıya olduğu" vurgusu yer alırken, Türkiye'deki gazeteciler, bağımsız haberciliği susturmak ve kamusal tartışmayı sessizleştirmek için tasarlanmış fiziksel, yargısal ve mevzuata dayalı tehditlerden oluşan mükemmel bir fırtınayla karşı karşıyadır" ifadeleri kullanıldı.

Yapılan basın açıklamasının tam metni şu şekilde:

Türkiye yaklaşan cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimlerine hazırlanırken, medya özgürlüğü ve insan hakları kuruluşları; seçimin ardından iş başına gelecek hükümeti kim kurarsa kursun, medya özgürlüğü üzerindeki on yıllık kısıtlamaların kaldırılmasının ülke için temel bir öncelik olmasını talep ediyor.

Türkiye'nin karşı karşıya olduğu medya özgürlüğü krizinin boyutları Uluslararası Basın Enstitüsü'nün (IPI) Dünya Basın Özgürlüğü Günü 2023 kapsamında sunulacak olan 'Türkiye: Kritik Seçim Yılında Medyaya Yönelik Kısıtlamalar' başlıklı raporunda özetlenmiştir.

Rapor, Ekim 2022'de IPI öncülüğünde yürütülen medya özgürlüğü uluslararası misyonunun sonuçlarına dayanmaktadır.

Rapora göre: Türkiye'deki gazeteciler, bağımsız haberciliği susturmak ve kamusal tartışmayı sessizleştirmek için tasarlanmış fiziksel, yargısal ve mevzuata dayalı tehditlerden oluşan mükemmel bir fırtınayla karşı karşıyadır.

Ekim 2022'de kabul edilen ve sosyal medya mecralarını hükümet sansürü için bir aygıt haline gelerek boyun eğme ya da direnerek yüksek para cezaları ile karşı karşıya kalma ve nihayetinde kapatılma riskini göze alma seçeneklerine zorlayan Dezenformasyon Yasası, dijital alanı boyun eğmeye zorlama amacıyla meclise getirilen en son girişimdi.

Medya düzenleyicileri eleştirel programlar nedeniyle yayıncılara ceza kesmeye, mahkemeler de gazetecileri yargılamaya devam ediyor. Bu arada, gazetecilere cezasızlık zırhı altında fiziksel şiddet uygulayan bir polis gücü tarafından desteklenen, gazetecilere yönelik siyasi düşmanlığın yarattığı gergin ortam, her an şiddete ve daha fazla baskıya dönüşebilecek bir yangın yeri yaratmış durumda.

2022 yılının sonunda gerçekleştirilen misyondan bu yana gazeteciler; korku, panik yaratma, toplumun güvenliğini, kamu düzenini veya sağlığını tehlikeye atma amaçlı haberler olarak muğlak bir şekilde tanımlanan 'dezenformasyon ve yalan haberleri' suç sayan dezenformasyon yasasının radarına takılmaktan çekindiler. Yasa, çevrimiçi bilginin kapsamlı bir şekilde sansürlenmesi ve gazetecilerin kriminalize edilmesi için bir çerçeve oluşturmaktadır.

Bugüne kadar bireysel olarak habercilerin gözaltına alınması sırasında bu yasaya atıfta bulunulduğu sadece birkaç vaka gözlemlense de, yasa Şubat ayında Twitter'ın eşi benzeri görülmemiş bir şekilde kısıtlanmasına yasal dayanak sağlamış ve hükümet başlangıçta depremin ardından yalan haberlerin yayılmasını durdurmak için gerekli olduğu gerekçesini öne sürmüştür. Ancak kamuoyundan gelen yoğun tepki hükümeti bu konuda keskin bir U dönüşüne zorlamıştır.

"YENİ HÜKÜMETİ, DEZENFORMASYON YASASINI DERHAL YÜRÜRLÜKTEN KALDIRMAYA ÇAĞIRIYORUZ"

2023 yılı boyunca yayın düzenleyicisi RTÜK, hükümeti eleştirdikleri gerekçesiyle bağımsız yayıncılara neredeyse her ay ceza kesmeye devam etmiştir. Bu kanıtlar, misyon raporunun, düzenleyici kurumun meşru eleştirileri susturmak için güçlü bir araç olarak kullanıldığı ve bunun seçim sürecini önemli ölçüde baltaladığı yönündeki sonuçlarını desteklemiştir.

Yeni hükümeti, tüm medya düzenleyicilerinin hükümetten tamamen bağımsız olmalarını, medya özgürlüğüne tam saygı çerçevesinde ve önyargısız faaliyet göstermelerini sağlamaya çağırıyoruz.

Mapping Media Freedom veritabanı 3 Mayıs 2022'den bu yana geçen bir yıl içinde en az 72 gazeteciye yönelik 34 fiziksel saldırı vakası kaydetmiştir. Kabul edilemez düzeydeki şiddet vakaları, gazetecilere saldıran polis memurlarının hesap verebilirliğinin olmaması da dahil olmak üzere, savcıların gazetecilere karşı şiddet uygulayanları uygun şekilde cezalandırmadaki başarısızlıklarına ilişkin raporda dile getirilen endişeleri güçlendirmektedir.

"YENİ HÜKÜMETİ, ADLİ MAKAMLARIN GAZETECİLERİN GÜVENLİĞİNE YÖNELİK YAKLAŞIMINDA REFORM YAPMAYA ÇAĞIRIYORUZ"

25 Nisan'da Kürt medyasına yönelik şafak baskınlarında ilk etapta en az 10 gazetecinin gözaltına alınması ve bunlardan beşinin örgüt üyeliğiyle suçlanması, Kürt gazetecilerin karşı karşıya kaldığı amansız baskıyı gözler önüne sermektedir. Rapor, misyonun Haziran 2022'de 20 gazetecinin gözaltına alındığı benzer baskınların ardından gazetecilerin durumunu görüşmek üzere Diyarbakır'da gazetecilerle bir araya geldiğini de hatırlatmaktadır.

"YENİ HÜKÜMETİ, KÜRT MEDYASINA YÖNELİK ON YILLARDIR SÜREN BASKILARA SON VERMEYE ÇAĞIRIYORUZ"

Heyet, Basın İlan Kurumu'nun (BİK) bağımsız gazetelerdeki kamu reklamlarını keyfi ve art arda yasaklamasının ifade ve basın özgürlüğünü ihlal ettiğine dair Ağustos 2022 tarihli kararı da dahil olmak üzere bazı önemli kararlar veren Anayasa Mahkemesi temsilcileriyle bir araya geldi. Bununla birlikte, kararların alt mahkemeler tarafından uygulanmasına ilişkin büyük zorluklar devam etmekte ve önemli ifade hürriyeti ihlallerinin ele alınmasındaki gecikmeler, ‘geciken adalet, adalet değildir’ sözünü akıllara getirmektedir.

Yeni hükümeti, gazeteciler için adaleti yakından takip etmek ve hızlandırmak üzere Anayasa Mahkemesinin bağımsızlığını ve kapasitesini güçlendirmeye ve bu mahkemenin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının alt mahkemeler tarafından takip edilmesini sağlamaya çağırıyoruz.

Raporda ayrıca, mevcut koşullar altında Türkiye'de gazeteciliğin, kendini gazetecilik misyonuna adamış, ulusal ve uluslararası gazetecilik meslek örgütleri ağları tarafından desteklenen ve mümkün olan her yerde üyelerini ve meslektaşlarını desteklemeye hazır olan cesur ve özverili bireyler sayesinde ayakta kalabildiği belirtilmektedir. Bu aynı zamanda kamuoyunun bağımsız ve güvenilir haberlere olan yoğun ihtiyacının da bir sonucudur. Gazetecilerin Türkiye'deki bu seçim yılında ve gelecekte güçlü ve demokratik bir toplumun inşasında oynayacakları çok önemli bir rol vardır.

Misyon hakkında:

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) öncülüğündeki heyette ARTICLE 19, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF), Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Osservatorio Balcani Caucaso Transeuropea (OBCT) ve Uluslararası Af Örgütü Türkiye (AI) yer almıştır. Bu misyon, Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) programının bir parçası olarak düzenlenmiştir.

Rapora buradan ulaşabilirsiniz.