2011'de Suriye'de başlayan iç savaş beraberinde büyük bir göç hareketini doğurdu. Suriyeliler yuvalarından ayrılıp farklı farklı ülkelerde yeni yaşamlar kurdu; büyük çoğunluğu dönmemek üzere. Bu göçmenlerin üçte ikisi Türkiye'de yaşamını sürdürüyor. Bu da Türkiye nüfusunun yüzde 4,22'sine denk geliyor. dokuz8HABER Veri Haber Merkezi olarak demografik değişime yol açan ve Türkiye'nin yakın tarihinin en önemli politik, ekonomik tartışma konularından birisi olacağı bugünden belli olan bu büyük rakamları inceledik ve farklı açılardan derledik.

Kitlesel göçlerin pek çoğunda, eğer gelenler sınır bölgesinde tutulamamış ve kriz altı aydan daha fazla sürmüşse, geri dönüşün istisna, kalıcılığın esas olduğu biliniyor. Öte yandan, Suriye’deki krizin bu kadar uzayacağı ilk aşamada öngörülemediğinden, süreç yönetimi uzun bir süre boyunca “geçicilik” çerçevesinde ele alınmıştı. Ancak Suriye iç savaşanın seyri ve Türkiye'de yaşayan Suriyelilerin giderek daha kalıcı hale gelmeye başladıklarının pek çok göstergesinin ortaya çıkması geçicilik algısının ötesine geçilmesini zorunlu hale getirdi. Bu sebeple Suriyelilerin vatanlarına dönebilmesi konusunda her türlü iç ve dış çabanın gösterilmesi kadar, kalıcılık ihtimallerinin de dikkate alınarak “uyum” politikalarının geliştirilmesi önem taşıyor. Bu kapsamda devletin farklı kademeleri, Türkiye'deki Suriyelilerle ilgili verileri toplayıp yeni durumu da dikkate alan 'çözüm odaklı' politikalar üzerine artık zorunlu olarak kafa yormaya başlamış durumda.

KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU RAPORLADI

Mevcut tabloyu, Suriyelilerin olanaklarını, nerede yoğunlaştıklarını herkesin bilmesi, sorunun çözümüne vatandaşların katılımını kolaylaştırabilir, toplum içinde Suriyelilere yönelik negatif algının kırılmasına belki bir nebze katkı sunabilir. Bu sebeple TBMM Kamu Denetçiliği Kurumu'nun raporunu haberleştirerek sizlerle paylaşıyoruz. Raporun anahtar cümlesi hiç kuşkusuz Suriyeliler için "yarın gideceklermiş gibi" politika üretmenin yersizliğinin vurgulandığı şu ifadeler:

"Mevcut durum itibarıyla Suriyeliler Türkiye’nin bütün illerinde yaşıyor; kamplarda kalanların oranı ise yüzde 6,69’lara düşmüşken keza Suriyelilerin bir kısım Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçmiş, bir kısmı ise ülkemizde çalışmaya ve yatırım yapmaya başlamışken, ülkemizdeki Suriyeliler için sadece 'yarın gideceklermiş gibi' politika üretmenin de gerçekçi olmadığı açıktır."

SURİYE'DEN KAÇANLARIN ÜÇTE İKİSİ TÜRKİYE'DE

Türkiye, 2015’te dünyada en fazla “mülteci” barındıran ülke konumuna geldi. Ülke, mevcut durum itibariyle Suriye’den kaçmak durumunda kalan 5.523.317 kişinin neredeyse üçte ikisini tek başına misafir ediyor. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün kamuoyuyla da paylaştığı verilere göre, 14/12/2017 tarihi itibariyle Türkiye’de “geçici koruma” (GK) kapsamında bulunan Suriyelilerin sayısı 3.412.368. Bu sayının yanı sıra Türkiye’de ‘ön kayıt’ (ÖK) altına alınmış, ancak henüz ‘geçici koruma’ kapsamında bulunmayan Suriyeliler de bulunuyor.

[infogram id="aaadd2e5-9b41-4a66-adfe-74c6acd0bfe0" prefix="U5P" format="interactive" title="suriyeliler il il yoğunluk"]

AB İLE GERİ KABUL ANLAŞMASI

Öte yandan Avrupa'ya yönelik göç konusuna odaklandığımızda, Avrupa Birliği'nin dış göç ve mültecilik konularını düzenleyen 'Dublin sistemi'nde yapılan revizyonlara rağmen, Avrupa’nın özellikle 2015 yılında yüz yüze kaldığı Suriyeli 'mülteci akını' karşısında son derece yetersiz kaldığı, daha da önemlisi AB üye ülkeleri arasında dayanışma ve makul sorumluluk/yük paylaşımının gerçekleşmediği görülmüş; dahası sınır bölgelerinde kalan, bu nedenle de diğer AB üye ülkelerine kıyasla daha yoğun bir göç dalgasıyla karşılaşan Macaristan’ın başı çektiği bazı AB ülkeleri, Dublin III Yönetmeliği’ni askıya almıştı. Ayrıca Almanya ve Çek Cumhuriyeti, Dublin kurallarına göre kendi sorumluluğu olmadığı halde Suriyelilerin sığınma başvurularını almaya ve Dublin Yönetmeliği dışında hareket etmeye başlamış; böylelikle Dublin III Yönetmeliği, 2015 yılında birçok AB ülkesi tarafından uygulanamaz hale gelmişti. Yaşanan tüm bu gelişmeler AB ülkeleri arasında adilane yük paylaşımı konusundaki tartışmaları da arttırmıştı.

18 MART MUTABAKATI

Aynı dönemde Ege Denizi'nde gerçekleşen yoğun göç dalgası sonrası Türkiye'nin önerisi ile hayata geçirilen 18 Mart 2016 tarihli mutabakat, AB ülkelerine yönelik kayıt dışı göçü 2016 -Nisan ayından itibaren ciddi oranda düşürerek AB üye ülkelerinin rahatlamasına yol açmıştı. Türkiye bu mutabakat kapsamında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yönelik vize rejiminde bazı kolaylıklar elde etmişti. Bu tarihten sonra Türkiye, Ege Denizi'nde yakalanan göçmenleri alırken alınan göçmen karşılığında Avrupa'ya, Avrupa devletlerinin seçtiği Suriyelileri göndermeye başlamıştı. Ege üzerinden Avrupa'ya gitme hayalleri son bulan göçmenler, bu tarihten sonra başka yollara başvurmuş veya Türkiye'ye yerleşmeyi tercih etmeye başlamışlardı. Türkiye'nin 18 Mart mutabakatı çerçevesinde Avrupa'dan aldığı göçmenler ile Avrupa'ya gönderdiği Suriyelilerin sayılarını aşağıdaki tablolarda görebilirsiniz.

[infogram id="6d0566cf-f930-4368-aaa3-b29db068a9bb" prefix="w1m" format="interactive" title="suriyeliler göç sayıları geri kabul"]

Haberimizin sonunda ise Türkiye'de bulunan yabancı ülke vatandaşlarının hukuki statülerine yönelik kanunla belirlenmiş tanımları aktaran tabloya ulaşabilirsiniz:

[infogram id="fc1d84eb-0f9d-4797-8817-71925c2b858f" prefix="jf5" format="interactive" title="tablo Uluslararası Koruma ve Geçici Koruma"]

İLGİLİ HABER:
Verilerle Türkiye'deki Suriyeliler-2: Suriyeli çocukların okullaşmaları ilköğretimle sınırlı kalıyor