Bursa’da, 1910 yılında ipek sektöründe çalışan kadın işçilerin grevinden yola çıkarak kurgulanmış bir film olan "Grev" bugün itibariyle seyirciyle buluşuyor. Metin Yeğin’in yönetmenliğini üstlendiği filmin oyuncular arasında La Casa de Papel dizisinin Lizbon’ı Itziar Ituño Martínez de yer alıyor.

GREV: BAŞTAN SONRA BİR ÇIĞLIK

Filmin isminden başlayarak son anına kadar bir çığlık olduğunu söyleyen Metin Yeğin, bu çığlığın rahatsız etme amacıyla atıldığınu söyledi. Bir tarih filmi olan Grev’in muktedirlerin değil işçilerin tarihini anlattığını söyleyen yönetmen, Bertolt Brecht’in “Nasıl yendiydi Galyalılar’ı Sezar? / E bir aşçı olsun yok muydu yanında?” dizelerini hatırlattı. “Biz de o aşçıların öyküsünü, esas bu dünyayı yaratanların öyküsünü anlatmaya çalıştık.”

Filmdeki işçilerin çoğunun Ermeni ve Rum olduğunu hatırlatan yönetmen Yeğin, “Çünkü gerçeklik bu. Belki Türkiye’de ilk defa bir filmde kenarda köşede sevimli bir bakkal olarak değil doğrudan özne olarak bulunuyorlar. Bu yüzden de aykırı bir film,” dedi.

“KADININ ÖZNE OLMASI AÇISINDAN BUGÜNÜN HİKAYESİ”

Yönetmen Metin Yeğin, Grev’in bir işçi filmi olduğundan daha fazla bir kadın mücadelesi, kadın kimliği inşaası temellerinden yükselen bir film olduğunu söyledi. “Kadın kimliği üzerinden de direnişin dönüştürücü etkisini devinimini ortaya koyan bir şey.” Filmin bugünün hikayesini de anlattığını belirten Yeğin, “Kadının özne olma mücadelesi açısından da bugünün hikayesi,” dedi

1920’lere kadar Türkiye’de bir sürü grev ve eylem yapıldığını ama sonraki yıllarda bu mücadelenin durakladığını ifade eden Yeğin, “Biz Ermeni Techiri ve Rum Mübadelesi ile sadece insanı açıdan bir şeyler kaybetmedik, aynı zamanda bir işçi sınıfı mücadelesi tarihini, geleneğini kaybettik,” dedi.

“ADLARI VE YÜZLERİ OLMAYANLARIN ÖYKÜSÜ”

Bursa’daki bir direnişi anlatan filmin ana karakterlerden birinin İspanyol olmasını İspanya Devrimi’nin filmin konusu olan direnişle benzer özellikler taşıdığını ve iki mücadelenin de ‘kenarda kaldığını’ söyleyen yönetmen, “Adları ve yüzleri olmayanların öyküsünü karıştırdık aslında. Çünkü bize göre, özellikle neoliberalizmle birlikte, bunların hepsi iç içe geçmiş durumda.”

GREV KENDİ SEYİRCİSİNİ ÖRGÜTLEMEYE BAŞLADI”

Dağıtımcıyla bir anlaşma yaptıklarını söyleyen yönetmen Türkiye’nin sinema salonu olan herhangi bir yerinden 20 kişi bu filmi seyredeceğini söylediğinde orada seans açtıracaklarını söyledi. “Grev kendi seyircisini de örgütlemeye başladı. Dağıtımın kısıtlı olması tersine dönecek, baştan itibaren filmi kolektif bir şekilde inşaa etme sürecimiz seyirciyle buluşma anlamında da aynı noktaya gelecek ve böylece ve tamamen Grev’in kendisine benzeyecek.”