RÖPORTAJ: MERT ALİ YAMAN

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın atadığı Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Naci İnci, Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü doktor öğretim üyesi Dr. Tolga Sütlü’yü görevinden uzaklaştırdı. Kurul ve jüri değerlendirmelerinden geçen Sütlü’nün yeniden atamasının yapılmamasına gerekçe olarak, Yeni Şafak ve Akşam gazetelerinde çıkan haberler gösterildi.

Naci İnci’nin Tolga Sütlü’ye görevine devam etmeyeceğini bildirdiği yazıda şu ifadeler yer aldı:

“Boğaziçi Üniversitesinin kurumsal saygınlığı ve bilimsel güvenilirliği, bilimsel yayım ve bilimsel etik anlayış ve teamülleri, idarenin bilgisinden saklanan makalenin insan sağlığı ve insan yaşamı üzerinde doğurduğu/doğurabileceği menfi neticeler, makalede hastaların iyileştiği belirtilmekle birlikte makale konusu olan çalışma neticesinde hastaların durumunun kötüleşmesi ve vefat etmesi ve makalenin diğer yazarları ile ilgili gerek yurt içinde gerek yurt dışındaki basın yayın organlarında yer alan haber ve iddialar dikkate alınarak kamu yararı ve hizmet gerekleri kapsamında uygun görülmemiştir.”

mertali bir şeyler kurcalıyor (169)

“UZAKLAŞTIRILMAMIN SEBEBİ YANDAŞ MEDYADA HAKKIMDA ÇIKAN İFTİRA HABERLER”

Atama sürecinin ayrıntılarından ve görevden uzaklaştırılma sürecinizden bahsedebilir misiniz?

Benim Boğaziçi Üniversitesi'nde bulunduğum kadro Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümünün, doktor öğretim üyesi kadrosu. Bu kadroda kanun gereği atama belli bir süreyle yapılıyor. Benim durumumda bu süre üç sene oluyor. Benim zaten ilk üç senem dolmuştu. Bu kapsamda da yenilenmesi için tabii ki belli bir akademik süreç var. Siz bir dosya hazırlıyorsunuz o üç sene içerisinde yaptığınız çalışmalarla ilgili. Bu dosyalar bölüm kurulunda değerlendiriliyor. Dışarıdan akademisyenlerin de dahil olduğu bir jüri kuruluyor, bu jüri tarafından değerlendiriliyor. Bütün bu sonuçlar bölüm kurulunda, fakülte yönetim kurulunda görüşülerek atamanın yenilenmesi ya da yenilenmemesi yönünde bir karar veriliyor. YÖK kanunumuz sağ olsun, son imza yetkisi rektörde. Benim bu sürecim bir aydan uzun bir süre önce daha tamamlanmıştı, o sırada burada dersler başlamamıştı ve Naci İnci'nin masasında imza için bekliyordu dosyam. Bir yandan bunun olmasını bekliyordum ama bu kadar çirkefçe yapacaklarını düşünmemiştim. Şu anda benim iki farklı dersimi alan toplam yüz seksen öğrenci var. Tabii ki doktora öğrencilerim vesaire, onları da saymadım, saymıyorum bile bunun arasında. Ve 18 Ekim’de Naci İnci'nin atamayı yapmayacağını bildirdiği bir yazı geldi. Tabii ki herhangi bir akademik sebep sunamamışlar. Tamamen bütün gerekçelerini yandaş medyada hakkımda servis edilen iftira haberlere dayandırmışlar. Buna karşı tabii ki hukuk mücadelesi vereceğim. Kazanacağız ve geri döneceğiz Boğaziçi'ne.

IMG_8796

Gazete haberlerinin zamanlaması da biraz dikkat çekiyor. Burada bir kasıt, ısmarlama bir haber olduğunu düşünüyor musunuz?

Eh tabii ki. Yani zaten haberler ilk çıktığı zaman bunu dile getirmiştim. Sözleşmemin yenilenme sürecinin geldiğinin farkındaydım ve bu haberlerin de tam o sürede sırada çıkması ve gazete olduğu iddia edilen bir yayın organında imzasız bir şekilde yayınlanan bir haber olması bunun direkt olarak ısmarlama bir şekilde gönderilmiş bir haber olduğunu ve benim sözleşmemin uzatılmaması için bir mazeret üretilmeye çalıştığını gösteriyor.

“BU KONUDA DAVA AÇACAĞIM VE ENİNDE SONUNDA GÖREVİME, ÖĞRENCİLERİME, LABORATUVARIMA DÖNECEĞİM.”

Bundan sonraki süreçte göreve dönebilmek için ne yapmayı planlıyorsunuz? Hukuki bir çabanızın olduğundan bahsettiniz. Burayı biraz daha detaylı anlatabilir misiniz?

Tabii ki yani olay daha çok taze olduğu için henüz davayı açamadık. Şu anda avukatlarla üzerinde çalışıyoruz. Bir dava açacağım. Oldukça haklıyım. Bu davayı kazanacağım. Tabii ki kazanacağımı biliyorlar ama bunun bir süreç olduğunu da biliyorlar. Bu süre zarfında beni görevimden uzaklaştırmış olacaklar. Ama ben eninde sonunda bu davayı kazanıp görevime, öğrencilerime, laboratuvarıma döneceğim.

Doktora öğrencilerinizin, yüksek lisans öğrencilerinin projelerinde bir aksama olacak mı? Ayrıca sözleşmenin yenilenmemesi sebebiyle TÜBİTAK'ın destek çekmesi gibi bir durum söz konusu olabilir mi?

Ben öğrencilerimle beraber laboratuvarda bu projeleri devam ettireceğim. TÜBİTAK'ın henüz bu konuda benimle bir iletişim olmadı ama Naci'nin kendisi zaten TÜBİTAK yönetim kurulunda. O yüzden haberleri olduğunu düşünüyorum. Ben projelerimizi, araştırmalarımızı sekteye uğratmayı düşünmüyorum. Öğrencilerim de aynı şekilde. İşimize devam edeceğiz.

Peki ileride kampüse girişinize izin verilmezse, bu durumda projeler nasıl etkilenebilir?

Tabii bu durumda bu projelerin herhalde durdurulması gerekecek hukuki süreç sonuçlanana kadar. Bu da ne demek oluyor? Bu projeden burs alan öğrenciler var. Onlar tabii ki ne yazık ki etkilenecek. Yani açıkta kalacaklarını düşünmüyorum. Birçok akademisyen ve birçok şirket burada bize destek sunabileceğini dile getirdi. Hepsine de buradan çok teşekkür etmek istiyorum ama Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü bunu kendi içerisinde çözebilecektir. Buna eminim.IMG_8795

“BENİMLE BİRLİKTE İLK DEFA KADROLU BİR ÖĞRETİM ÜYESİNİN GÖREVDEN UZAKLAŞTIRILMASI SÖZ KONUSU”

Boğaziçi direnişi içerisinde aktif olan akademisyenlerden biri olarak görevden uzaklaştırılmanızı neye bağlıyorsunuz? Bundan sonra başka tam zamanlı öğretim üyelerinin sözleşmelerinin yenilenmemesi ihtimali var mı sizce?

Yani neye bağladığımız aslında açık. Ben direnişin başından beri sesimi yükseltmeye çekinmedim. Sesimin biraz yüksek çıktığını düşündüler herhalde. Bugüne kadar başka hocalarımıza de yaptıkları gibi beni de buradan uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Ama bu tabii ki benim sesimi kısacak bir şey değil. Üniversite içerisinde direnişe aktif destek veren, sesini yükselten diğer hocalara da bir uyarı olduğunu düşünüyorlar bunun. Daha önce dediğiniz gibi benzer şeyler oldu. Fakat benim başıma gelenle birlikte yeni bir faza geçildiğini düşünüyorum. Çünkü daha önceden uzaklaştırmaya çalıştığı insanlar ya senelik kontratlı çalışan yabancı öğretim üyeleri ya senelik görevlendirmeyle çalışan emekli olup ders vermeye devam eden hocalar ya da yine senelik görevlendirmeyle çalışan öğretim görevlisi, mesela Can Candan gibi, kadrosundaki hocalardı. İlk defa bir kadrolu öğretim üyesinin görevden uzaklaştırılması söz konusu bana yapılanla birlikte. Buna benzer girişimlerin başka hocalarımız için de yakın zamanda söz konusu olabileceğini düşünüyorum, özellikle benim gibi yardımcı doçent kadrosunda olanlar için. Burada zaten bana yapılan da bir nevi onlara işte emsal göstermek, siz de sesinizi yükseltirseniz başınıza bunlar gelir demek. Bu şekilde insanları susturabileceğini düşünüyor Naci İnci ama Boğaziçi Üniversitesi böyle bir yer değil. Kendisi uzun yıllardır burada olmasına rağmen bunu herhalde anlayamamış. Boğaziçi'nin hocaları böyle tehditlere boyun eğecek insanlar değil.

Bu tarz uzaklaştırmaları önlemek için sizce Boğaziçi direnişinin kolektif olarak ne yapması gerekiyor?

Bunun için bir sihirli formül yok. Bunu ben de söyleyemem. Önemli olan hep birlikte hareket etmek, beraber durmak. Sesimizi yükseltmek. Kamuoyuna belki biraz daha sesimizi duyurabilmek. Çünkü direniş süreci bayağı uzadı ve kamuoyunun ilgisi ülkedeki acayip gündemden de dolayı doğal olarak başka yerlere kaydı. Ama ilk günkü azimle ve ilk günkü ruhla hala Boğaziçi Üniversitesi direniyor ve buna devam edecektir. Ve bu direnişin sonucunda haklı olduğumuzu, kazanacağımızı biliyoruz. Elbette şu anda Naci İnci ve ekibi bunu bir 12 Eylül artığı olan YÖK Kanunu'nun kendilerine verdiği birtakım yetkileri kötüye kullanarak bastırabileceğini düşünüyor ama zamanların azaldığının onlar da farkındalar. Bu yüzden de biraz daha sertleşme yoluna gittiklerini düşünüyorum. Biz direnmeye devam edeceğiz. Hep birlikte bunu da atlatacağız.

NE OLMUŞTU?

Sabancı Üniversitesi Moleküler Biyoloji Bilimleri ve Biyomühendislik programındaki eğitimini bitirdikten sonra Tolga Sütlü önce Stokholm Üniversitesi ve Karolinska Enstitüsü’nde yüksek lisans eğitimini ardından 2005-2012 yılları arasında Karolinska Enstitüsü’nde doktora eğitimini tamamlamıştı. 2014’te Sabancı Üniversitesi’nde çalışmaya başlayan Sütlü, 2019 yılında buradaki görevinden istifa edip Boğaziçi Üniversitesi’ne doktora öğretim üyesi pozisyonunda başlamıştı ve 1 Ocak 2021’deki Melih Bulu ataması sonrasında Boğaziçi Üniversitesi’ndeki direnişinde aktif rol oynayan akademisyenlerdendi.

2022 yılının Temmuz ayında Yeni Şafak ve Akşam gazetelerinin haberlerinde “Karolinska Enstitüsü’nde yapay organ nakli vaadiyle hem akademi dünyasını hem de hastaları dolandıran Paolo Macchiarini isimli dolandırıcı cerrahın çalışmalarının Türkiye ayağını yöneten akademisyen” denilerek hedef gösterilmiş, ‘derin bağlantılarını kullanarak’ Boğaziçi Üniversitesi’nde başladığı iddia edilmişti. Aslında Tolga Sütlü hakkında yürütülen ve 2018’de tamamlanan soruşturmada suçlu bulunmadığına karar verilmiş, yalnızca ‘proje hakkında yeteri kadar bilgi talep etmediği için’ kabahatli bulunmuştu. Tolga Sütlü hakkındaki bu iddialara yönelik Twitter hesabından açıklamalarda bulunmuştu.

Tolga Sütlü'nün Twitter hesabından yaptığı açıklama