Sol Parti Başkanlar Kurulu Üyesi ve Hatay Milletvekili Adayı Feray Aytekin Aydoğan, Gazeteci Sibel Hürtaş'ın sorularını yanıtladı. Deprem bölgesinde nasıl bir seçim atmosferi olduğunu aktaran Aydoğan, şehirdeki seçim atmosferini değerlendirdi.
Son 5 gün kala Türkiye nereye doğru gidiyor? Bir de bizlere deprem bölgesinin durumunu anlatır mısınız, özetler misiniz?
Seçime son 5 gün kala Hatay'daki seçim gündemini ve deprem bölgesini değerlendiren Hatay Milletvekili Adayı Feray Aytekin Aydoğan "Dün hâlâ ilk gün ki yerdi gibiyiz. 3 ay sonra bugün hâlâ ben onu hissettim. Hiçbir hizmet sanki yapılmamış. Kesinlikle her gün yeni bir sorunla devam ediyor. Yeni bir sorunla başlıyor Hatay güne ve şu cümleyi o kadar çok duyuyoruz ki, biz depremi her gün yaşamaya devam ediyoruz cümlesini ve yine en temel bu seçim süreçleriyle birlikte daha çok seçime ilişkin gündemlerin öne çıkmasıyla birlikte Hatay'da o ilk günlerdeki o terk edildik duygusu şimdi her geçen gün unutulma kaygısına dönüşüyor ve gerçekten hani yıkımın her geçen gün daha da arttı. Hem psikolojik yıkımın hem sorunlar açısından yaşanılan yaşamsal yıkımın her geçen gün arttığını görüyoruz. Örneğin ya onlarca başlık sıralayabiliriz ama en temel başlıklardan biri hâlâ çadıra erişimde sorun var. Örneğin yine geçen Turunçlu çadır kentte üçüncü gün enkazdan çıkarılan ve uzun süredir Mersin'de tedavi gören ve tekrar Hatay'a geri dönen bir ailenin çadır bulma sorunu işte yatak bulma sorunu hızlıca bunu çözmeye çalıştık hâlâ yani 3 ay geçmesine rağmen çadıra erişim sorununu konuşmaya devam ediyoruz.
"Çadırlara dair kaos devam ediyor"
Deprem bölgesinde devam eden sorunlara dikkat çeken Feray Aytekin Aydoğan "AFAD'ın çadır kurduğu yerlerde son günlerde Orhanlı da yine yaşadık. Bunu çadırların boşaltılması ve boşaltın dedikleri anda daha önce her yağan yağmurda su alan bölgeye tekrar gönderilmeleri ve bir süre sonra oradan da göndereceklerini söylendiği korkunç bir kaos ve belirsizlik hali temel bir durum. Yani her gün yaşanılan durum orada ve mesela artık hani çadırın çok ötesine geçmiş durumda. Yıkımın ne kadar ağır olduğunu. Artık herkes biliyor. Hatay'da ve yeni binaların yapılması için de çok uzun bir süreç gerektiğini herkes biliyor ve kışın da artık yaklaşmasıyla birlikte de hani konteynırlara ilişkin talep çok daha öncelikli? Talep ki şu an yaz döneminde de yeni sıcakların artışı böcek, yılan ve benzeri risklerle birlikte konteynır ihtiyacı herkesin temel ihtiyacı ve bununla ilgili de. Yani çok birkaç bölge dışında neredeyse yok denilebilir. Bununla ilgili adımların ve hani Hatay halkının yaşadığı en temel sorunlardan biri ve taleplerin başında geliyor. Konteynır ama Hatay halkına ilişkin de böyle bir planlama yok. Ve şu düzenlenmişti, açıklanmıştı işte 65 yaş üstü için engelliler için evleri ağır hasarlı olanlar için bir öncelik ve planlama yapılacağı buna ilişkin de bir planlama yok. Örneğin Orhan'lının boşaltılmasının AFAD çadırlarının boşaltılmasının gerekçesi, konteynırların geleceği ama bu konteynırlar ne zaman gelecek, hangi sürede gelecek? Bu konteynırlar da hani kimler öncelikli olacak veya nasıl bir planlamayla bu konteynırlar kurulacak? Bu da bilinmiyor. Yine boşaltılan çadırlarda örneğin çok sayıda engelli var. Boşaltılan çadırlarda 65 yaş üstü yaşayan çok fazla Hataylı var. Evleri ağır hasarlı olanlar var.Ve bırakalım. Hani konteynırları yerleştirilmesinde öncelik tanınmasını bu madde madde öncelik vereceğiz diye belirtileri Antalyalılara ilişkin ya nerede, nasıl, ne koşulda yaşayacaklarını bilmiyorlar bir de zaten şu anda bir bölüm o ilk söyledikleri yere yerleşti hatta çadırlarına ama o da öyle o alan ya su alan yeri, her yağmurda su alan yere yerleştirildi. Bir bölümde çok haklı bir şekilde kalıcı bir çözüm bulununcaya kadar kesinlikle orayı terk etmeyeceğini söyledi. Oraya yine gelen kaymakama da bunu ilettiler ve gerçekten çok meşru ve çok haklı bir talep" dedi.
"Asbest tehlikesi devam ediyor"
Deprem bölgesindeki enkazlarda bulunan asbest tehlikesine dikkat çeken Aydoğan "Kesinlikle ve kesinlikle asbestin çok ciddi kimyasal tehlikesi taşıdığını ve inşaatlarda kullanılan bu yığınların asbestden arındırılarak kalıcı depolar halinde olması gerektiği yasalarla düzenlenmiş olmasına rağmen yasa dahi yok sayılıyor şu anda. Örneğin bu asbest her yerde çadır kentlerde, tarım alanlarında, mera alanlarında yaşam alanlarının olduğu her yerde onlarca yerde küçük tepecikler oluşmuş durumda. Bununla yeni bir asbest tehlikesinin her geçen gün artmasıyla birlikte de bir boşaltma duygusu yaşanıyor. Devamında daha enkazlar kaldırılmadan daha hâlâ artçıların her gün yaşanmaya devam ettiği bir dönemdi. Her an yıkılmak üzere olan yüzlerce binaya ilişkin hiçbir önlem alınmamış iken riskli alan ve kamulaştırma kararları alındı ve maalesef kavramların dahi içi boşaltılıyor. Bu kamulaştırmanın biz halktan yana bir adım olmadığını çok net bir şekilde söylüyoruz. Şu an beşe çıktı bu riskli alan ve kamulaştırma kararları. Örneğin niye halktan yana değil, hızlıca sadece Tarihi Çarşı ve Kurtuluş Caddesi'nin kamulaştırma sürecini paylaşarak aslında ifade edebilirim.5 Nisan'da apar topar dediğim gibi enkazlar kaldırılmadan şu an en temel ihtiyaçları erişim sorunu devam ediyorken, hızlı bir şekilde riskli alan kararı alındı. Tarihi Çarşı, Kurtuluş Caddesi için ve bu aslında sadece Antakya'nın meselesi değil bütün Türkiye'nin meselesi. Çünkü Antakya'nın kalbi eski Antakya geçmişlerinden geçmişten bu yana uzanan yani yüzlerce medeniyete yine kucak açmış bir tarihi bir kültürü temsil ediyor ve şu anda. Bunun üzerinden savunmacılar mı bu kararları yani iktidar kanadı biz bu dokuyu korumak istiyoruz.5 Nisan'da apar topar dediğim gibi enkazlar kaldırılmadan şu an en temel ihtiyaçları erişim sorunu devam ediyorken, hızlı bir şekilde riskli alan kararı alındı. Tarihi Çarşı, Kurtuluş Caddesi için ve bu aslında sadece Antakya'nın meselesi değil bütün Türkiye'nin meselesi. Çünkü Antakya'nın kalbi eski Antakya geçmişlerinden geçmişten bu yana uzanan yani yüzlerce medeniyete yine kucak açmış bir tarihi bir kültürü temsil ediyor ve şu anda. Bunun üzerinden savunmacılar mı bu kararları yani iktidar kanadı biz bu dokuyu korumak istiyoruz. Herhalde kesinlikle ve sonuçta orada yıllarca binbir emekle sahip oldukları evleri ve dükkanları var, insanların ve biz onlara ulaşıncaya kadar kimse bu bilgiye dahi sahip değildi ve devamında riskli alan kararının devamı kamulaştırma kararı ve çok da hızlı bir şekilde ki belki de çünkü İstanbul'da yapıldı. Antakya ile ilgili bu toplantı zaten Antakya'yı bu kadar ilgilendiren Antakya'nın kaybı dediğimiz bölgeye ilişkin bir kararın İstanbul'da toplantısının yapılması da kocaman bir soru işaretiydi. Bir mimarlık şirketine hızlıca ihale hem de davetiye usulüyle ihale verilmiş durumda. Yani daha gerçekten akıl dışı insanlık dışı bir durum yaşıyoruz. Daha orada en temel ihtiyaçlar karşılanmamış, enkazlar kaldırılmamış insanlar. Onlarca sorunla baş başa iken ki o kadar ayrıntılı hazırlanmış ki bu şirket tarafından orada nasıl bir dönüşüm gerçekleştirileceği, belki de hâlâ enkazlar altında insanlar varken bu ihale verilmiş davetiye usulüyle. Bir yeniden bir kent inşası değil, Hatay halkıyla ve bilim insanlarıyla birlikte bir karar verme süreci değil, Hatay halkını Antakya halkına rağmen afet bilimcileri rağmen bilim insanlara rağmen hızlı bir rantsal dönüşüm, aynı Diyarbakır surda olduğu gibi aynı İstanbul Sulukule de olduğu gibi ve biz hızlıca 500 aşkın kişiye ulaştık ve birçok kişi hepimiz biliyoruz. İl dışında yani yaralıların tedavisi sürüyor, yakınlarının tedavisi sürüyor. Eski Antakya'da ve Kurtuluş Caddesi'nde yaşayan hani Antakya’lı yurttaşlar açısından ve 200 aşkın kişiyle bir dava açtık. Yani beşine kadar da bunu açmamız gerekiyordu. Antakya'ya sahip çıkacağımızı, Antakya halkına rağmen bilim insanlarına rağmen bu kararların alınmasına izin vermeyeceğiz" dedi
Bu kamulaştırma değil mi? Sadece aynı zamanda bu sürgünden kastınız kesin tam olarak nedir?
Kentin boşaltılma sürecini değerlendiren Aydoğan "Yani süreç şöyle işliyor. Çünkü bu kararlar alındıktan sonra kamulaştırma adına, evlerine, tarım alanlarına ya da işte iş yerlerini bir nevi el konuluyor ve başka bir yere gitmek zorunda kalıyor. Başka bir yerde hayat kurmak zorunda kalıyoruz ve bu zaten OHAL kararıyla birlikte bu demografik yapının değişmesi ve hepimiz biliyoruz. Aslında tüm 11 ilde de bu ihaleler yaşandı. Sadece Hatay özelinde değil, hani Hatay'da yaklaşık 3 aydır bu gerçeği gün be gün yaşadığımız için Hatay özelinden paylaşıyorum. Bunu hani bu kadar hızlı bir şekilde kente ilişkin bir tekrar yeniden bir inşa nasıl olmalı? Bir bütünlük içerisinde okuluyla, hastanesiyle, bütün yaşam alanlarıyla birlikte bir planlama gerekiyorken parça parça ve yine en temel sorunlar bile çözülmeden bunun yapılmasını fiili sürgün olarak görüyor şuan Hatay halkı" dedi.
Hatay'da seçim günü neler olabilir? Hatay halkı depremde hayatını kaybedenlere dair yayınlanan verilere güveniyor mu ?
Hatay'da seçim günü olası sorunları ve deprem sonrası verileri değerlendiren Aydoğan "Yani şunu söyleyebilirim, yani Hataylılar inanmıyor. Bu verilen sayılara ve daha ben önceki gün ayrılmadan önce bile yine enkaz altından bir anne ve 2 çocuğu çıkarıldı. Yani evet ve yine çok sayıda kayıplar var. Kayıplara ulaşamama yine en temel acılardan biri yani en başta gelen acılardan biri o bölgede yani genel zaten bizim 21 yıldır da yaşadığımız salgında da yaşadığımız depremde de yaşadığımız o kamuoyunun en temel hakkı olanı şeffaf bilgiye ulaşamıyoruz. Örneğin eğitim alanında da şu soruyu defalarca sormuştuk, oradaki öğretmen arkadaşlarla birlikte yaptığımız açıklamalarla hani kamu çalışanlarının bütün bilgileri kayıt altındadır? Örneğin kaç öğretmenin hayatını kaybettiğini bilmiyoruz. Hâlâ kaç öğrencinin hayatını kaybettiğini bilmiyoruz. Kaç öğretmenin, öğrencinin yaralı olarak veya engelli olarak hayatına devam etmek zorunda kaldığını bilmiyoruz. Bu genel olarak bütün hataya ilişkin ve bütün deprem bölgesine ilişkin gazeteciler için de aynı şey geçerli basın ilan kurumu açıklama yaptı. 26 kişinin yaşamını yitirdiğini açıkladı ama yerellere gittiğimizde bu sene ilk açıklandığını, yani gazetecilerin söylediği 30 kişiydi. Bir de orada şöyle bir sıkıntı var. Sadece gazeteci değil ki. Yani gazeteci olarak yayınlanmış ama bütün medya emekçilerinin bu kapsama alınması gerekiyordu. Işıkçısından kameramanına, matbaa çalışanından rejiye kadar hepsinin bu kapsama alınması gerekiyordu. Sadece işte gazetecilere ilişkin mesela bir raporlama yapılmış, bu sayıyı da bize de deprem bölgesine gidip baktığımızda 30 aşkın bir sayıyla karşılaşmıştım. Ben bir de hani basın kartı olan mı neye göre yapıldığı konusunda gerçekten bir bilgimiz de yok. Verilen sayılar bu bilgi. Yani bu bilgilerin şimdiye kadar paylaşılmaması zaten seçim dönemine ilişkinde bu güvensizliğin oluşmasına ilişkin de çok haklı bir kaygı dediğim gibi, hani salgın da bunu çok net bir örneğiydi. Sürekli bilgiyi saklama üzerini örtmeye, gerçeğin üzerini örtme şimdi seçim sürecinde yine en temel kaygılardan biri bu Hatay'da seçmen sayısı. Biz depremi yaşamadığımız zamanda bile ölüler adına seçmen kaydının dimi bir Ayşe teyze fenomeni oluşmuştu. Bir gazeteci arkadaşımız ortaya çıkartmıştı ve çok konuşulmuştu. Ölüler adına dahi seçmen kayıtlarının olduğu bir ülkeden bahsediyoruz. Evet üstüne böyle bir kaos eklenince. Bunun bütün hani sandıklarda tek tek bunun bilgisinin paylaşılması gerekiyordu. O sandıklarda kayıtlı seçmen sayısı üzerinden hani gerçek ne gerçek sayılar ne buna ilişkin de hâlâ bir açıklama yok. Yine sizin de belirttiğiniz gibi çok fazla göç oldu. Çok fazla göç olmasına rağmen Hatay'da oy kullanma ısrarı ve kararlı çok yüksek ve ulaşımı mutlaka çözülmesi gerekiyordu. Buna ilişkin önceki gün de yine bir açıklama yaptılar ama bunun planlamasına ilişkin de hiçbir ayrıntılı bilgi yok. Yani hangi noktalardan olacak, nasıl ne şekilde? Nasıl ulaşacaklar? O noktalara o araçların kalkacağı noktalara buna ilişkin hiçbir planlama yok. Her şey hep algıdan ibaret zaten. 21 yıldır da yaşadığımız salgında depremde de yaşadığımız bir algı. Hani hatırlarsak Düzce depreminde dizayn ediyorum. Yine en temel ihtiyaçların arama kurtarmanın zamanında ulaşmadığı üzerine son derece gerçek ve son derece net eleştiriler varken o an mikrofonu açık olduğunda şu cümleyi duymuştuk, algı gayet iyi ama şu an ne kadar bir algı yaratıyorlarsa yaratmaya çalışsınlar. Bunu hiçbir karşılığı yok. Çünkü bunu ya her gün, her an, her dakika yaşıyor insanlar burada da bize ya bütün muhalefet cephesinde olan herkese çok ciddi bir sorumluluk düşüyor artık" dedi.